1.9

108 26 0
                                    

Jungkook

Dedemin malikanesindeki odamdaydım. Kendi evime gidesim yoktu çünkü kafayı yiyeceğimden korkuyordum.

Taehyung aramızı açmıştı ve ikimiz birkaç gündür adam akıllı hiç konuşmamıştık. Alışılmadık şekilde Taehyung olanları sakin karşılamıştı ve asla kavga etmeden durgun bir şekilde birkaç gün ara vermemiz gerektiğini söyleyip iletişimimizi kesmişti.

Tabii o da yorulmuştu artık. Ben ne kadar zorlanıyorsam en az o da benim kadar zorlanıyordu.

Taehyung beni anlıyordu.

Uzandığım yatakta bağdaş kurarak doğruldum. Ellerimle dağılmış saçlarımı daha çok dağıtırken esnememi tutamadım.

Uzun süredir yatakta olduğum için sersemlik hala üstümdeydi. İçimde büyük bir sıkıntı vardı ve bu Taehyung olmadığı sürece beni daha da zor bir duruma sokuyordu.

Telefonuma gelen bildirimle ayağa kalkıp masama doğru ilerledim.

"Merak etme, Taehyung değil."

Annemin naif sesi kulaklarıma dolarken içime bir titreme girdi. Yavaşça kitaplığımın önünde kitaplarımı inceleyen anneme doğru döndüm. Suratı artık bulurluydu. Suratını hatırlamakta zorlanıyordum ve bu durumu daha da korkunç hale getiriyordu.

Dedem annemin tüm fotoğraflarını benden almıştı.

"Nereden biliyorsun?"

"Sadece hisler. O çocuk artık seni sevmiyor."

Elindeki kitabı nazikçe yerine geri bıraktı.

Dediklerine karşılık vermeden önce telefona baktım.

Okul grubundan gelen bir sürü mesaj vardı, Jimin ve Yoongi birkaç kez aramışlardı ve Instagramdan gelen bir kaç bildirim dışında bir şey yoktu. Hem de hiçbir şey. Gözümün karardığını hissettiğimde masaya tutundum.

Sinirle telefonu annemin olduğu tarafa doğru fırlattım. Telefon annemin silüetinin içinden geçip duvara çarptı, parçaları etrafa dağılırken anneme doğru sinirle yürümeye başladım.

O o kadar sakindi ki sadece yapacağım hamleyi bekliyordu.

Suratına doğru bağırıyordum ve cidden o an ne dediğimi ben bile bilmiyordum.

Kendimi kaybedip duvara sabitli olmayan kitaplığı yere fırlattım.

"Çok fazla tepki veriyorsun."

Annemin sakin sesine karşılık ben hala deli gibi bağırıyordum.

"Kes artık sesini! Duymak istemiyorum!"

"Neler oluyor? Jeongguk!"

Dedemin sesiyle kapıya doğru döndüm. Burnumdan soluyordum ve tüm vücudum titriyordu.

Yanındaki adamlara işaret verdiğinde kollarımdan tutulmam çok uzun sürmedi.

Islanan yanaklarımla ağladığımı fark ettim. Kendimden o kadar geçmiştim ki hiç itiraz etmeden çalışanların beni sürüklemesine izin veriyordum.

Yanağımdan süzülen yaşlar görüşümü engelliyor, kendimi daha çok adamların kollarına bırakmamı sağlıyordu.

Beni ikinci kattaki revir tarzında tasarlanan odaya soktuklarında Bayan Choi'nin orda olmasını beklemiyordum.

Beni odanın içine bırakıp çıktıklarında odada ben dedem ve Choi kalmıştık.

Ayakta kapının önünde öylece dikilirken Bayan Choi'nin sesi odayı doldurdu.

Chicago Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin