okumuyosunuz ağlıcam.
-
sabah'ın ışıkları odayı doldurmuş bir şekilde uyanmaya başladım , yanımdaki barış ile yüzümde ufak bir gülümseme belirdi. yatakta doğrulup banyo'ya gittim ve ayılmak için yüzüme birkaç kez su çarptım. kendime geldiğimi düşünerek banyodan çıktım ve sessiz bir şekilde mutfağa ilerledim. kahvaltı hazırlamak istiyordum barış'a.
dolaptan malzemeleri çıkarttım ve kahvaltıyı hazırlamaya başladım.
barış uyanınca kahvaltı neredeyse hazırdı , bir tek omlet'i yapmak kalmıştı. barış arkamdan geldi ve beni sarmaladı, kalbim küt küt atmaya başlamıştı. kafamı arkama dağru döndürdüm ve dudaklarına öpücük kondurdum barış'ın.
barış kollarını üzerimden çekmiş ve omleti yapmak için dolaptan yumurta ve süt çıkarıp , bir kasede çırpmaya başlamıştı , sonrasında ise birkaç baharat ve tuz koymuş sonrada tereyağını erittiği tavaya dökmüştü. kapağını kapatıp demlenen çaydan koymak için iki bardak çıkardı ve çaylarımızı doldurdu. ben bardakları masaya götürürken o da omlete bakmaya gitmişti , ben masaya oturduktan sonra birkaç dakika sonrada barış elindeki omletle gelmişti.
"afiyet olsun , hayatımın anlamı." barışın dediği yüzümün kızarmasına neden olmuştu.
"teşekkür ederim barışım , sana da afiyet olsun." dedim ve yemeğimi yemeğe başladım. arada barış'ın kaçamak bakışlarıyla karşılaşıyordum, hatta bazen yemeği bırakıp direk bana odaklanıyordu.
kahvaltı bittikten sonra masayı toparlayıp koltuğa oturdum.
"barış, kitap okuyalım mı canım?"
"olur semihim ne okuyacağız." barış'ın dediği üzerine düşünmeye başladım , daha karar verememiştim.
"rüzgarı dizginleyen çocuk." dedim barış'a doğru.
"olur. iki tane aldın değil mi?" dedi barış.
"evet." dedim , barış ve ben daha öncelerinden hep aynı kitabı alır okurduk , bu hala böyle devam ediyordu tabiiki. okuduğumuz kitaplarda beğendiğimiz yerlerle ilgili notlar alır birbirimize verir ve okurduk.
barış yanıma gelince hemen yanıma oturdu ve kitabı alıp okumaya başladı, bende kafamı onun omzuna yaslamıştım.
(...)
"semih, hayatım sıkılmadın mı?" dedi barış bana dönüp. elimdeki kitabı kapatıp ona döndüm.
"sayılır." dedim.
"öylemi."
"öyle." dedim gözlerinin içine bakarak , ardından kucağına çıkıp kafamı göğsüne yasladım. açıkçası çok rahat hissettiriyordu, barışta hiç yadırgamamış ve kollarını belime sarmıştı.
"semihim , biraz sahil kenarına mı gitsek, ne dersin?" barış'ın sesiyle kendime geldim ve cevapladım.
"olur ya sıkıldım evde akşama kadar vakitte geçmez zaten." dedim ve üzerinden kalktım.
"ben giyineyim o zaman , sende hazırlan istersen." dedim ve odama gittim.
hazırlandıktan sonra barş'ın yanına geldim , üzerindeki erkeksi koku çok etkileyiciydi.
"barış , bu parfümü benim olmadığım yerde sıkma canım." dedim. kıskanmıştım , o da bunu anlamış olacak ki gülmüştü.
"sen nedersen o." dedi ve kapı'yı açıp ayakkabılarını giymeye başladı, bende ona eşlik ettim ve ayakkabılarımı giyip kapıyı ardımızdan kapattım.
barış çoktan asansörü çağırmıştı, hemen yanına gittim ve asansöre bindik.
barış'ın arabası otoparkta olduğundan asansörle o katta inmiş ve arabasını bulup oturmuştuk.
barış elini elime geçirdi ve ve gözlerini gözlerime dikti.
"semih seni hep bu arabada hayal ettim biliyor musun?" dedi barış; sesi biraz buruk , biraz da mutlu çıkmıştı. ne diyeceğimi bilemeyip sırıtmış , utanıp başımı öne eğmiştim , barışta utandığımı anlamış olacak ki çok üzerinde durmadı.
araba hareket ederken telefonumdan bağlanmış ve "sarılırım birine" şarkısını açmıştım. müziği açmamla barış kafa hareketlerine başlamıştı , çok tatlı görünüyordu; saatlerce izleyebilirdim onu.
şarkı biraz ilerleyince barış ona baktığımı fark edip bana doğru dönmüştü , masum bir gülüşle.
"semih , aşıksın sanırım bana?" dedi gülerek.
"bilmem , öyle mi ki?" dedim gözlerimi kaçırarak.
"sanırım." dedi barış ve yola geri döndü.
geldiğimizde barış bana inmem için işaret vermişti, kendisi arabayı park edecekti.
arabayı park edip inince birlikte yürüyüş yollarına doğru yürümüştük. karşıdan bizi gören insanlar şaşırıp bize bakıyor , bazıları ise gelip fotoğraf çekilmek istiyordu. böyle ilerlerken banklardan birine oturduk. güneş yavaş yavaş kaybolurken gökyüzünün görüntüsü karşısında hayranca bakıyorduk.
şu an barış'ın omzuna yatıp seyretmek isterdim gökyüzünü ama insanların görüp yanlış anlamasını istemediğimden biraz uzakta duruyordum barıştan.
"semih, seni tanıdığım ilk gün sana aşık oldum. tabii o zaman hislerim bu kadar fazla değildi sadece hoşlanmıştım ama o zamandan beri aklımdasın ve hep olacaksın." barış uzun bir sessizliğin ardından sonra konuşmuştu. ne diyeceğimi bilemiyordum, sadece nasıl fark etmediğimi anlayamıyordum.
"keşke o gün gelip söyleseydinde o kadar süre ayrı kalmasaydık." dedim.
"güvenemedim kendime , korktum hatta hala korkuyorum; ilişkimiz öğrenilirse ne olur diye ama bunu düşünmenin bir şey'i değiştirmeyeceğini bildiğimden unutmaya çalışıyor ve senden destek alıyorum. iyi ki varsın semih." barış'ın son dedikleri beni sevindirsede başta söyledikleri konusunda yapabileceğimiz bir şey yoktu.
"sende iyi ki varsın barış, senin varlığın beni güçlendiriyor." dedim, öyleydi de. barış yüzüme bakıp gülmüş somnra ise manzara'ya geri dönmüştü.
gerçekten seviyordum barış'ı ve ne olursa olsun bırakmayacaktım onu.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
o kadar sikimsonik bir bölüm oldu ve içime sinmediki anlatamam, hiç yazasım gelmedi aq. idare ediverin, bir süre bölüm atmayabilirim, bu sefer ciddi çünkü dersler var aynı zamanda kuzenlerim geliyo. neyse oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. dikkat edin kendinize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olsun İstemezdim
FanfictionSemih ne zaman fark edecekti Barış'ı? Semih KILIÇSOY & Barış Alper YILMAZ kurgusudur.