Medya: Aklımdaki Meçhul.
Güneş ışıkları yüzüme vururken daha fazla uykuda kalamazdım. Gözlerimi araladığımda çoktan sabah olmuştu. Doğrularak yattığım banka oturduğumda boynum tutulmuştu. Ağrıyan boynumu tuttuğumda arkama doğru bir şeyin düştüğünü hissettim. Eğilerek bankın altına baktığımda sırt çantamı görmek beni şaşırmıştı. Elimi uzatarak yerdeki çantayı aldım. Hemen içini açarak paramı kontrol ettiğimde içindeki herşey eksiksiz duruyordu. Bunun yanı sıra paramın yanında bir de not vardı. "Bir dahaki sefer çantanı daha sıkı tut. Her kapkaççı benim gibi paranı geri iade etmez. Ve o evi kiralayarak dükkandaki işe girmeyi aklından çıkar." Bu da ne demek oluyordu şimdi? Neden paramı önce alıp sonra da geri vermişti? Dün geceyi tekrar düşünerek olanları hatırlamaya çalıştım. Koşarak yanımdan geçen kişi yaklaşık yirmi yaşında olmalıydı. Üzerinde deri ceketi ve kolunda da gümüş bir saat vardı. Bir dakika! Gümüş saat mi? Aynı saat ve ceket dün tartıştığım çocukta da vardı. İyi de neden paramı alıp sonra da geri vermişti ki? "Nasıl bir psikopata denk geldim ben?"
Neden evi kiralamamı istemiyordu ki?
Söylenerek ayağa kalktığımda dün gece kiralamak istediğim evin altındaki dükkanın önüne geldim. Aynı yaşlı adam bu defa dükkanını açımış satışlara başlamıştı. Ben de dükkandan içeriye girdiğimde müşterisine ilgilenen yaşlı adamın gözleri beni buldu. Beni tekrar karşısında görmek onu şaşırtmıştı. "Geçen gün bana verdiğiniz borç için teşekkür ederim. Sizin sayenizde işlerimi hallettim." Çantamdaki paranın bir kısmını çıkararak uzattığımda başta ne yapmaya çalıştığımı anlamada da daha sonra onu rencide etmemek için böyle söylediğimi anlayarak parayı aldı. Müşterisine farkettirmeden sadece benim duyabileceği bir tonda teşekkür ettiğinde ben de dükkandan çıkmıştım.
Yeniden yollara koyularak çantamı dün akşamın tersine bu defa sırtıma takmışım hem kol hem de sırt çantası olabiliyordu. Dün akşam koluma taktığım için o çocuk çantamı almıştı ama sırtıma taktığımda birilerinin çantamı alıp kaçması daha zor olurdu. Kalan az miktardaki paramı harcamak istemediğim için yiyecek birşeyler almak yerine yeniden iş aramaya başlamıştım. Ev bulmayı ertelemiştim çünkü bu kadar az parayla ev kiralayamazdım. Onun yerine yine yatılı iş bulmaya karar vermiştim. Paramı o adama vermek yerine ev kiralayabilirdim ama onun oğlunun ameliyatı daha önemliydi. Daha önce çalıştığım yerdeki insanlar, kendi yemeğimi yediğim halde onlarınkini de yediğim için bana aç gözlü ve bencil gibi şeyler söylese de asla birilerinin hayatıyla oynayacak kadar bencil olmadım.
Hadi ama, o tabaklardaki yemeklerle kuş bile doymaz. Biraz daha fazla koysalardı ben de onların yemeklerini yemezdim.
****
Nereye gittiğimi bilmez bir halde ilerliyordum. Gördüğüm her iş ilanı için başvuru yapsam da hala bir iş bulamamıştım. Özellikle garsonluk ve kasiyerlik için iş arıyordum. Karnımdan çıkan sesleri artık görmezden gelemeyerek önünden geçmekte olduğum bir simitçiden simit aldım. Sıcak simiti yerken param harcanmasın diye çok susamış olmama rağmen su almamıştım. "Bir yerde okuduğuma göre bir simit yiyince dört ekmek yemiş gibi oluyormuş. O zaman ben bu dört ekmekle yarına kadar idare etmeliyim." Üstündeki susamlardan dolayı dört ekmek kadar etse de midemde o kadar bir alanı kaplamıyordu. Yarına kadar idare edebileceğimi sanmasam da kendimi böyle kandırıyorum. Bir yandan hala dünkü arabayı düşünüyordum. Bir kaç kez dikkatimi çekmişti ve tesadüf ki hepsi de aynı arabydı. Birinin beni takip etme düşüncesi korkmama neden olsa da böyle bir ihtimal bana mantıklı gelmiyordu. Sonuçta herhangi bir düşmanım yoktu.
Acaba dünkü çocuk mu beni takip ediyor? Ama öyle olamaz çünkü çocuk çantamı alıp kaçtığında araba hareket etmişti. Aynı anda hem çantamı alıp hem arabayı kullanamaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Susan Çığlıklar
Teen Fiction116 kimsesiz çocuk... Ve ölümü her birinin bileklerine kazıyan bir adam... Bir "çocuk yurdu" adı altında kimsesiz çocukların toplandığı yurt. Polislerin bu yurttaki bazı şeylerden şüphelenmesi sonucumda bu yurt gizemli bir şekilde ortadan kaldırılı...