Tyrant'a ilk geldiğimde olduğu gibi şimdi de varlığım sürünün endişeye kapılmasına neden oluyordu."Onu burada istemiyoruz." dedi biri. Diğerleri hemencecik ona katıldı ancak Chanyeol'un duruşu sertti. Onlara biraz konuşma hakkı veriyor sonrada söyledikleri bütün lafları ağızlarına tıkıyordu. Düzenciler, sürünün beyniydi dolayısıyla olay bu raddeye gelmeden geçerli gerekçeleri sıralamışlardı bile.
Sanıyorum ki ben buraya gelmeden önce bu toplantıyı yapmaya karar verilmişti. Çünkü sandığımdan çok daha fazlası vardı.
Başlamadan hemen önce tanıştığım Taemin konuştuğunda herkes nefeslerini tutmuştu. Ona böylesine saygı duymaları Chanyeol'un otoritesini sarsıyor gibime gelmişti ama beni ilgilendirmeyeceğinden sadece bir düşünce olarak kaldı.
"Sizinde bildiğiniz üzere, kendisi buraya ilk defa gelmiyor. Zamanında Alfa Park Jungyeol'a yoldaşlık ettiği gibi soydaşı Alfamıza da yoldaşlık etmek için burada." diye söz girdi. "Alfanızın kararlarına saygı duymanızı bekliyorum."
"Biz onlar gibi değiliz!" diye bağırdı biri. "O zamanın şartlarıyla bu zamanınki aynı değil. Burada bizimle olması için hiçbir neden yok."
"Bu bir isyan başlangıcı mı Taesung?" Taemin'in yüzü sakindi ama sesinde öldürücü bir soğukluk vardı.
"H-hayır."
Taesung zorlukla konuştuğunda karizmatik bir şekilde gülümsedi. "Öyleyse lanet olası çeneni kapalı tut."
"Peki Efendim." Başını öne eğdi.
Bundan sonra belki de bir saat boyunca sürünün genel stratejisini baştan konuştular. Artık isyan etme veya bana atılan kötü bakışlar yoktu. İlk geldiğimden daha hızlı kabul edilmiştim ya da öyle sanıyordum. Toplantı bittiğinde Chanyeol söz verdiği gibi beni arşive götürdü. İddiasına göre burada olan biten her şey yazılı olarak muhafaza ediliyordu, buna bende dahildim. Hakkımda ne yazıldığını bilmek istiyordum.
"Dikkat et." Ben atmosferin büyüleyiciliğine kendimi kaptırmışken gelen uyarısı bana önümdeki yığınla dosyayı fark ettirdi. "Arşiv odasını büyütmeye karar verdik o yüzden biraz dağınık."
"Öyleyse benimkilerin burada olduğu ne malum?" Gözlerimi kıstım ve tam arkasında parlayan zırha baktım. Sonraki saniye, yanında durmuş tanıdık zırhın üzerinde parmaklarımı gezdiriyordum. Üzerinden temizlenmeye zahmet bile edilmemiş olan kan lekesi burnuma aşina olduğum kokuyu çaldı. "Bu..."
"Jungyeol'undu." Elini benimkinin yanında bir yere koydu. Zırhın işlemeleri hala ilk günki gibi ihtişamlı bir görünüme sahipti. Bunun içerisinde can vermesi bana çok hüzünlü geliyordu. İster istemez gözlerimin önüne yerleşen anıya daha fazla dayanamadım ve gözlerimi elimle birlikte çektim. Jungyeol'u son gördüğüm zamanla Chanyeol'un yanımdaki bedeni birleştiğinde bana tarifsiz bir acı veriyordu. Şuanda da, ilerde de ona baktığında benim gördüklerimi gören ve hissettiklerimi hisseden kimse olmayacaktı.
Bu nedenle, kasvetli geçmişimizi kendi içimde tekrar etmekten başka bir şey gelmiyordu aklıma. Üstelik kendisinin bile olmayan anılara sahipken bana karşı tutumu oldukça değişkendi.
"İşte burada." Elinde salladığı kalınca dosyayla dikkatimi çekmişti. Bu dosyanın muhtemelen benim elime hiçbir şekilde geçmemesi gerekiyordu çünkü onu kilitli bir kutunun içerisinden çıkarmıştı ama kimse bunu yaptığı için onu azarlayacak değildi. "Bir bakalım... hah işte! Beş sayfalık dökümanın."
"Beni buraya sadece beş sayfa için mi getirdin?" Ona mı kızmıştım yoksa buradaki varlığımın beş sayfaya sığmasına emin değildim ama içimde bir burukluk vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nightwalker || Chanbaek
FantasyTiz bir çan sesi. Kral ve Kraliçenin sarayından yükselen yoğun ölüm kokusu. Bir milyon asker Kralın emir vermesi için ihtiyatla bekliyordu. Soğuk, zırhlarının içindeki bedenleri titretecek kadar sert bir hal almıştı. Bazıları ellerini yumruk dahi y...