3. Bölüm - Kişisel Cehennemime Hoşgeldiniz

10 5 42
                                    

Eski şehir mezarlığı, leş gibi lağım kokuyordu. Tam olarak nereden geldiğini kestiremiyordum çünkü koku her tarafa yayılmıştı. Kollarımın arasında tuttuğum küçük bedeni kendime iyice yasladım. Burası şimdiye dek gördüğüm en iğrenç yerdi. Bir mezarlık için bile fazlasıyla pisti. Ayağımın ucundan bir lağım faresi geçti ve bir mezar taşının köşesindeki delikten içeriye ciyaklayarak girdi.

Tyrant sürüsünün nerede konakladığını bilmiyordum dolayısıyla üyelerinin cesedini onlar beni bulana dek iyi bir şekilde muhafaza etmeliydim. Onu evimde neden bırakmadığımı merak ediyor olabilirsiniz. Bunun cevabı oldukça basit eğer onu evimde tutarsam onu öldürenin ben olduğuna kesin karara varırlardı. Onu muhafaza etmekten çok pipetlediğimi ve yavaş yavaş onu soldurduğumu düşünürlerdi.

Yere düşen ışık kırıntıları, kucağımdaki beden yüzünden engelleniyordu. Dolayısıyla nereye bastığımı bilmiyordum. Dikkatli olmaya çalışsam bile ayağım açık bir mezarın kenarından aşağı kaydı. O sırada, mezar taşında oturan bir karga bana doğru bağırdı ve gökyüzüne doğru uçtu. Bana bir şey için uyarıda bulunuyor gibiydi.

Dengemi yakaladıktan sonra devam ettim ve bir aile mezarı buldum. İçerisi çiçeklerle doluydu, uzun bir süre kimse onları ziyaret etmeyecekti. En azından çiçekler solana kadar.

"Pekala." dedim kendi kendime. Onu bir sunağın üzerine düzgünce yatırdıktan sonra geri çekildim. "Endişelenme küçük Jen, seni ailene teslim edeceğim."

Sonra oradan çıkıp gittim.

Kuşkusuz çok gereksiz bir nedenle can vermişti. Ve bu durum, benim gibi ahlaki değerleri olmayan biri için bile fazlasıyla rahatsız ediciydi. Sürekli olarak kendime soruyordum. Eğer o tabuttan çıkıp çocukları korkutmasaydım o da onlarla beraber gidecek miydi yoksa yine Jongdae'nin atıştırmalığı mı olacaktı? Bunu söylemek zor.

Ama bana göre bir şekilde yollarımız kesişecekti ve şimdi olmasa da daha sonra, postunu aldığında bana karşı geldiği bir durumda onu öldürecektim. Daha öncede dediğim gibi Tyrant gibi birçok sürüyle arkadaşlık ediyordum ancak etmediklerimde vardı. Ve bu sürülerdeki tüm üyeleri tanıyamazdım. Dolayısıyla bana hayvansal içgüdüsü ile saldırırsa onu öldürmekten çekinmezdim. Ancak o zaman bunun haklı bir dava olduğunu savunabilirdim.

Cadde boyu insan kaynıyordu. Körkütük sarhoş olanlar onlardan daha az sarhoş olanların üzerine doğru devriliyor bazen ayaklarını kendilerinin altında çiğniyordu. Önümde yürüyen bir ikilinin konuşmasına istemeden kulak misafiri oldum. Tamamen sarhoş olanın adı Jongin'di. Ağzının içerisinde bir şeyler geveliyordu ve ne olduğunu üstün duyma becerilerime rağmen anlamıyordum. Deri pantolonun içerisinde iç gıcırdatan bir sesle bir oraya bir buraya savurulurken yanındaki çocuk onu kendine yapıştırdı. "Sizin gibi olmak istemiyorum. Hayatımı böyle şeyler için mahvedemem."

"Kimseye seçme sansı verilmedi Jongin. Bize söylenen neyse onu takip ederiz."

"Umurumda değil! Ben sizin gibi değilim. Anlamam ki böyle şeylerden."

Onlara iyice yaklaşmıştım, sadece birkaç adım gerilerindeydim. Diğer çocuk onlara olan yakınlığımın farkındaydı, dönüp ters bir bakışla yüzüme baktı ama bir saniye sonra yanındakine geri döndü.

"Daha fazla uzatma. Eve döndüğümüzde konuşuruz bunları."

"Ama hyung..."

"Kes artık."

Kesin uyarısı Jongin'i susturduğunda benden iyice uzaklaştılar. Bende daha fazla peşlerinden gitmedim. Zaten kısa bir süre sonra yol kenarına bir araba yaklaştı ve ona binip gittiler.

Nightwalker || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin