ø

1 1 0
                                    

**Angst Bölüm Uyarısı! Ağlamak istemiyorsanız, okumanız tavsiye edilmez!**

*Angst: Psikolojinin ağır işlenmiş türüdür, istismar ve şiddete yön veren düşünce topluluğudur. Hassas içerik içerir, rahatsızlığı olan kişiler lütfen diğer bölüme atlasın 🤍. Bu bölüm mide bulandırıcı türden kaleme alınmıştır, aksi takdirde sorumluluk bana ait değildir!*

Ölüm bir kıyafettir.

Herkes korkuyla gemiye hûcum etmişti. Panik; işlerini kolayca bu bedenlere yaptırıyor ve vazifelerini en doğru olarak kılıyordu. Ama alışılmadık vazife her zaman karanlık getirir, suçlulara teslim-i şah zûlm eder.

Arkadan gelen cehennem yaratıkları, âdeta bir volkanı anımsatıyor; patlamaya yüz tutmuş, belki de vahşete hazır olan kurbanlarını seçen bir iblise benziyordu. Kaçışmanın arasında onları ayırt etmek zordu ancak imkânsız asla değildi. 8/B koşuştururken aralarından bir tanesine çarpmıştı. Kırmızı gözlü ve maça kartını nefesleyen yaratık, kafasını sert bir şekilde gemi çapasının demirlerine vurmuştu. Tam ortadan vurduğu için, kafası ayrılmış; hatta göz yuvarları derisi ile sarkıp, yere düşmüştü.

Kan hareketlenmeyi arttırdı. Belki de uzaktan gelen bir şölene dönüştürdü. Çığlıklar arttı, yardımlar bile bastırıldı.

Kafası ayrılmış yaratık, koşmaya devam etti. Gözleri olmasa bile ateş ona yolunu -ki bu yol bizim gemimize ait- gösteriyordu. Yaratık geminin merdivenlerinden çıkarken, diğer taraflarda ihmal edilmiyor ve her köşeden bin namert sebebi bize doğru asılıyordu. Onlar geldikçe savaş harlanıyor, her tarafı beraberinde götüren bir toprağa karışıyordu. Aral ve Beren yaratığı aşağı doğru ittiler. Ancak yaratık belini kıvırdı ve göğüs bölgesini aşağıda kalacak şekilde durmayı başardı. Son hamleyi Aysima yapacakken; yaratığın pozisyonundan dolayı yanlarından bel kemikleri çıkıyor, derisini bıçaktan bile daha fazla kesip, aşındırıyordu. O sırada diğer cehennem avcıları ile mücadele eden Ayşenaz, 3 büyük Feru ile kapana kısılmıştı.

Ferular, cehennemin piyonlarıdır. Sivri köpek dişleri ve siyah damarları ile dikkat çekerler. Yaklaşık 3 metre boylarında, bembeyaz göz bebekleri ile kimlerde nasıl etki bırakacağını bilirler.

Ayşenaz geri adımlarla Feru'ları atlatmaya çalışırken, yan tarafında dayanılmaz bir acı hissetti. Ufak bir çığlık attıktan sonra arkasını dönerek, nereye çarptığını ve neler olduğuna baktı. Ancak gördüğü şey yüzünün gölgelenmesine kesinlikle yetti. Yaratığın çıkık bel kemiği ile kendi yan tarafı iç içe girmişti. Eğer kendini ileri atarsa, kemik bir kurşun kadar acı ve iz verecekti. Yavaşça kol damarlarının parmaklarına uzandığına şahit oldu.

"Ne oldu?!" diye seslendi Mustafa. Uzakta durduğu için olanları okuyamıyordu. Ayşe cevap vermek için ağzını aralasada, sessiz kalıp parmaklarına geri döndü.

"1... " diye fısıldadı.

"Efendim?" diye kaşlarını çatarak sordu Aras.

"2..." diye fısıldadı.

"Bir şey mi dedin?" diye kaşlarını çatarak sordu Ebrar.

"3.. " diye fısıldadı.

"Yardıma mı ihtiyacın var?" diye kaşlarını çatarak sordu Elif.

"Bugün yaşamlarımız yağışlı."

Diye fısıldadı Ayşe.

Damarlarından parmaklarına uzanan borular patladı ve yakıcı bir asit etrafı gezindi. Geminin uçlarcasına temizledi ama zehir ile.
Heryer kan festivaline döndü. İklima kusmamak için elini midesine götürüp, hemen karnını kavradı.

Birleşme geçirmişlerdi. Cehennemin lanetlerinden bir tanesi Ayşe'yi sarmıştı. Bacaklarını kullanamayıp, yere tökezlediğinde istemsizce onlara bakındı. Bir çorap gibi yırtılıyordu. Kesikler lanetin etkisi ile açılıyor ve ardından büyüyüp, yana çekiliyorlardı. Acıya dayanamasa da, gözlerini korumak için bacaklarına örtündü. Onları gizlemeye çalıştı. Açıklıkları görünce tereddütle ellerini yerleştirdi. Ama bu daha da canını yaktı çünkü ellerini koyduğunda, sanki derisinin alt katmanını çatal ile aşağı-yukarı resim çiziyorlarmış gibi hissetti.

Yerlerde dolaşan örümcekler ayakkabımdızdan içeri girdi ve türedi. Cehennem salgısı ile. Dört ayaklılar tenimizin üzerinden çok, içine girip kemirmeyi tercih etmişti. Kulak zarlarından, böbreğe kadar herkes delik deşik oluyordu zaman geçtikçe. Ve bunu durdurmuyorlardı. İradelerini zırh gibi görüp, daha fazlasını talep ediyorlardı. Kimimizin, bacak baldırına mızrak parçası saplanırken; kimimizin kollarını taşlara halatla bağlayıp, geminin altında eziyorlardı. Kimimizi, ateşle simsiyah deri bırakana kadar yakıyor; kimimizi su da çeşitlerce işkenceye boğuyorlardı. Kimsenin dikkati başkasında değildi. Ki bu yüzden görmüyorlardı. Görmüyorlardı. Asla görmüyorladı. Anlamıyorlardı.

Parmaklarını ve avcunu tekrar iç içe aldı Nisa. "A morte é unha oportunidade que nos chega a todos," diye fısıldadı. Bir anda yer ve göğü boşluk kapladı. Bunca zamandır saklananlar kendini rövanşa hazırlıyormuş, ha?

Yer ve gök boyunca herkesin kulağında bir ses çınlandı:

"Açın kapıları haydutlar, Tanrınız size yakut getiriyor!"

Devam Edecek~

-

Bu arada daha önce "Bebek Yiyen Titan"ı duydunuz mu?


Bu arada daha önce "Bebek Yiyen Titan"ı duydunuz mu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
RectangleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin