Keyifli okumalar. 🤍
♫ Kiss Me, Sixpence None The Richer
♫ You Don't Own Me, Lesley Gore🎬
Başımız sorunlarla fena hâlde beladaydı.
Peter, görevliye ne olduğunu sorduğunda görevlinin verdiği içeri girip kendiniz görseniz daha iyi olacak efendim cevabı meraktan kıvranmama neden olmuştu. Peter rahat halinden ödün vermeyerek emin adımlarla içeriye doğru adımlarken arkasından onu sessizce takip ettim. Gergindim çünkü onun aksine sorun kelimesi bile beni strese sokmaya yetmişti.
Ne gibi bir aksilik çıkmış olabilirdi?
On beş adımda kafeye girdiğimizde ilk dikkatimi çeken şey, ortamın havasının boğucu bir sıcaklığa sahip olması olmuştu. İkinci dikkatimi çeken şey ise Peter'ın adımlarının sekteye uğramasıydı. Neden bir anda pat diye önümde duraksamıştı? Öyle ki, reflekslerim sayesinde son anda kendimi frenlemesem kafamı sırtına çarparak çok komik bir görüntüye davetiye çıkaracaktım.
Ne sebeple durduğunu öğrenmek için arkasından çıkarak yan tarafına doğru bir adım attım. Ne görmeyi beklediğimi bilmiyordum fakat karşılaştığım manzara, görmeyi beklediğim sahnelerden biri kesinlikle olamazdı. Cem'in burada ne işi vardı? Dahası neden Clara'nın yanındaydı? Peter'ın da benden eksik kalır bir yanı yokken ikimiz de öylece durarak onları izlemeye başlamıştık.
"Alt tarafı insan gibi bir soru sordum, neden bağırıyorsun? Amacın insanların dikkatini üzerimize çekmek mi?" diye sordu Cem sert çıkan sesiyle. Clara'nın tam karşısında dikiliyor ve ellerini neden diye sorgularcasına iyi yana açmış havada tutuyordu.
"Aynen, başka işim yok çünkü. Sen kendini ne sanıyorsun da ağzımın içine kadar girerek beni rahatsız etmeyi kendine hak görüyorsun?" diye bağıran Clara'yla tatsız bir şekilde suratımı buruştururken ortamda neler olup bittiğine dair aydınlanabilmiş sayılmazdım.
"Kimseyi rahatsız ettiğim falan yok! Bağırıp durma artık, sesinin tiz tınısı kulağımı tırmalıyor."
Clara sinirden kıpkırmızı olmuş haliyle, "Kulağını tırmalıyor öyle mi?" diye sorduğunda onlara doğru bir adım atmıştım ki, Clara'nın masanın üstünden aldığı dumanı tüten kahve fincanını Cem'in üstüne savurması bir oldu. Cem kendini geriye çekmişti fakat her şey için çok geçti. Gözlerimi şaşkınlıkla kocaman açarak seri adımlarla onlara doğru ilerledim.
"Ah! Ne yaptığını sanıyorsun sen? Manyak mısın? Yandım." Elleri tişörtüne gittiğinde ve refleksle yüzünü buruşturduğunda canının yandığını anlamıştım. Çünkü kahve sıcaktı, haddinden fazla sıcak.
Tişörtünü tamamen kaldırıp yanan kısma hava üflemeye çalışırken Clara ve Peter'ın gözünün bizde olduğunu biliyordum. "Bu yaptığın hareketi sen kendine yakıştırabiliyor musun? Beni çok büyük hayal kırıklığına uğratıyorsun." dedi Peter'ın ağır aksanlı sesi. Sert olmasına rağmen desibeli yüksek değildi. Muhatap olduğu kişi kardeşiydi ve anladığım kadarıyla onunla konuşurken bu detaya hep dikkat edecekti.
Clara'nin cevabını beklemeden, "Buz alabilir miyiz?" diye sordum doğrudan Peter'a dönerek. Peter ufak bir hareketle garsonu çağırıp buz istedi. Ardından koruma olduklarını tahmin ettiğim takım elbiseli iki adama çevredeki bakışları engellemelerine dair bir talimat vermiş olacaktı ki adamlar, insanların önlerine dönüp fotoğraf çektilerse eğer silmeleri gerektiğine dair uyarılarda bulunmaya başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODRAMA
Fiksi Remaja❝Yaşıyorduk şimdi çok farklı hayatlar, kader ağlarını örmeseydi bizim için bir zamanlar.❞