9-KUTLAMA VE GÖLGEDEKİ SIRLAR

6 6 0
                                    


~ADRİAN HARRİNGTON~

RUSİYA

Rusya'ya gitmek için özel jetimizdeydik, ve bu yolculuk sıradan bir uçak yolculuğundan çok daha rahattı.Uçağın içinde her birimizin ayrı bir odası vardı. Babam her zamanki gibi odasına kapanmış, laptopuna gömülmüş, işlerini kontrol ediyordu.Annem Allison'nın odasına çekilmişlerdi. Annem dinleniyordu; Allison ise annemin yanında, muhtemelen çoktan uyuyup kalmıştı. Bu ikisi böyle sessizken, ortalık daha huzurlu oluyor. Ama ben uykusuzdum ve sıkılmıştım.Bu yüzden Andrey'in odasına gitmeye karar verdim.Kapısını tıklatmadan içeri girdim. Yatakta uzanmış, gözleri kapalıydı. Hafifçe yanına oturup dürttüm. Gözlerini açtığında bana yarı uyur bir ifadeyle baktı.
"Ne oldu, Adrian?" dedi hafif bir homurtuyla.
Gülerek, "Hiç, sadece biraz konuşalım istedim. Hem giderken uyarayım dedim seni," dedim. Onunla dalga geçmeye bayılıyorum; bu sefer de kaçırmayacaktım.
Gözleri hafifçe kısıldı, her zamanki o 'ne saçmalayacaksın acaba' bakışını attı bana.Gözlerini devirerek, "Neymiş o?" dedi.
"Bak," dedim ciddi bir yüz ifadesiyle, ama içimdeki gülmeyi bastırarak, "Lia'ların evine gidiyoruz diye fazla heyecanlanma, tamam mı? Özellikle o kızın yanına pek yaklaşma. Yoksa Robert ya da babası Klaus amca seni bir güzel haşlar, hatta belki de seni öldürürler!"
Andrey'in kaşları hafifçe yukarı kalktı, gözlerini bana dikti. Gülmemek için zor tutuyordu kendini, ama yüzündeki o ciddi ifade beni daha çok güldürdü. "Çok komik Adrian, gerçekten. Sanki ben o kadar düşüncesiz biriyim," dedi alaycı bir tonla.
Omuzlarımı silkip ona ciddiyetle baktım. "Beni bilirsin, ben uyarımı yaparım. Sen de başını derde sokmazsın umarım abi , bu kadar büyük bir günde Robert'le kavga çıkartırsan seni kurtaramam."
Gözlerini tavana dikti, sanki söylediğim hiçbir şeyi ciddiye almıyormuş gibi, "Merak etme, kardeşim. Kendimi gayet iyi idare edebilirim. Sen de benimle uğraşmayı bırak," dedi.Gülümsememi gizleyemedim. "Tamam, tamam. Yine de fazla rahatlama; başına iş açma. İyi yolculuklar, bay büyük rahat."
Kafasını sallayıp gözlerini kapattı. Onun yanından çıkarken hafifçe mırıldandığını duydum: "Küçük kardeşler her zaman bu kadar çok konuşur mu?"

Arkamı dönüp odama giderken gülümsemem yüzümden silinmemişti. Abim her zamanki gibi kendine güveniyordu, ama bazen bu kadar rahat olması başına iş açabilirdi. Neyse, bunu ona bir gün daha ciddi anlatırım belki.

Rusya'ya vardığımızda, babamın planladığı gibi doğrudan Klaus amcanın meşhur otellerinden birine geçtik. Klaus amcanın otelleri, hem lüks hem de klasik bir ihtişamla tanınıyordu. Daha önce de burada kalmıştık, bu yüzden her şey tanıdıktı, ama her seferinde büyüklüğü ve gösterişi insanı yeniden etkiliyordu. Geniş lobiden geçip odalarımıza dağıldık. Tabii ki, her zaman olduğu gibi otel odasında hepimize ait geniş ve konforlu odalar vardı.

Kendi odama girdiğimde, görevlilerin valizimi çoktan odaya getirdiğini fark ettim. Valizin fermuarını açıp kıyafetlerimi ve iç çamaşırlarımı çıkardım, hepsini yatağa bıraktım. Otele yorgun ulaşmıştık, ama Lia'ların evine gitmeden önce üzerimi değiştirip hazırlanmam gerekiyordu. Duş almadan önce bir an için camdan dışarı baktım; Las Vegas'ın sıcak havasına alışmışken, buranın soğukluğu ve kar manzarası biraz ürperticiydi. Ama Rusya'nın havasının böyle olduğuna alışmalıydık.

Hızlıca bir duş aldım, sıcak su biraz rahatlamamı sağladı. Duştan çıkınca beyaz gömleğimi ve siyah pantolonumu seçtim. Resmi ama rahat bir hava yaratmak istiyordum. Beyaz spor ayakkabılarımı da giyip hazırlığımı tamamladım. Saçlarımı hızlıca kurutup odanın aynasında kendime bir göz attım. Fena değildim.

Salona indiğimde, babam ve abimin de benim gibi hazırlandığını gördüm. Babam siyah bir takım elbise giymiş, yanında duran abim ise siyah bir gömlek tercih etmişti. Hepimiz oldukça şıktık; tek fark, abimin kıyafet seçimi biraz daha koyuydu. Las Vegas'ın sıcak havasından çıkıp Rusya'nın bu soğuk kışına gelmek bizi üşütmüştü.

DÜŞEN MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin