(Jisung'un anlatımıyla)"Benim oğlumun ne güzel de sesi varmış böyle."
"Senin sesin daha güzel baba, herkes senin sesini çok çekici buluyor."
"Öyle mi?"
"Evet. Okula beni almaya geldiğinde arkadaşlarım senin sesini havalı buluyor. Onun dışında bir de sana tatlı diyorlar."
"Annen kıskanmalı mı peki?"
"Hmm.. eve gidince ona soralım baba."
"Olur canım oğlum." İleride farları yanıp sönen ve eğri giden bir kamyon gördüm.
"Baba."
"Efendim oğlum?" Arka koltuktan biraz öne doğru eğildim.
"O kamyonun niye farları yanıp sönüyor ve... düz ilerlemiyor gibi sanki."
"Bir şey yok oğlum, merak etme. Farlarında bir sıkıntı vardır belki." Kısa bir sessizlik ve çalmaya başlayan korna, kalbimin ritminin düzensizliği de bunun yanındaydı.
"Baba korkuyorum.. yavaş sür lütfen." Duymadı, direksiyonu sıkı sıkı tutuyordu ve parmaklarının kızardığını görmüştüm.
"Dur, dur, baba! Dur!"
O an hatırladığım son şey ise arabada çalan müzik, ışığı yanıp sönen bize hızla gelen kamyon, babamın korkmuş yüzü, benim gözümden akan yaş ve saniyeler içinde kopan bir gürültü, karmaşa... Son kez duymuştum babamın sesini.
"Elimi tut oğlum, tut!"
..."Jisung!" Gözlerimi açıp derin nefesler aldım.
"İyi misin? Tanrım neden soruyorum ki, belli. Al, su iç biraz." Minho arabanın yan cebinden aldığı su şişesinin kapağını açarak bana uzattı. Birkaç yudum içtikten sonra geri verdim. Kapağını kapatıp eski yerine koydu.
"Sakin ol şimdi, tamam mı? Yalnız değilsin ben varım." Elini yanağıma götürüp gözyaşlarımı sildiğinde tebessüm sundu. Donduğumu hissettim, yutkunamadım.
Baş parmağı ile yanağımı okşarken gözlerimi yumdum. Rahatlamıştım, nefeslerim düzene girmişti fakat şimdi kalbimin atışı hızlanmıştı. Elini geri çektiğinde konuştu."Açık bir alandayız, arabayı buraya çektim. Sen istemezsen eğer sürmeye devam etmem." Bana, cevap bekleyen gözlerle bakan Minho'nun yüzünde gezdirdim bakışlarımı.
Arabayı sürmeye devam etmesi konusunda kararsızdım. Korkaktım, korkağın teki. Korkak olan Jisung...
"Yarın sabah yola devam ederiz." dedi, başımı salladım."
"Saat kaç?"
"İkiyi geçiyor." Anahtarı çekip cebine koydu."Kalk hadi." Ne olduğunu anlamaya çalışarak ona bakarken devam etti.
"Bavulları ön koltuğa alıp ileri çekeceğiz, arka koltukları da bagaja yaptıracağız. Gece boyu koltukta oturamazsın değil mi?" Dediği ile birlikte ben ona bakarken gülümsedi ardından arabadan inip ön taraftan yürüdü ve kapımı açtı. Başını yana yaptırdığında indim. Rüzgarın ani soğuğu ile irkildim."Bu ne ya böyle, Aralık ayı gibi."
"Geceleri soğuk, gündüzleri ise sıcak oluyor." Bavulunu indirip açtı ve içinden siyah beyaz çizgili hırkasını çıkarıp bana uzattı.
"Bunu giy daha sıcak tutar. Ama biraz büyük gelebilir." Elindeki hırkayı alıp sordum.
"Sen peki hyung? Hırka giymeyi düşünüyorsun değil mi?" Tek kaşını kaldırıp bakarken sırıttı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Close | Minsung
Fanfiction°•°•°•°°•°•°•° Düzen ve temizliğe önem veren Jisung ve onun dağınık ev arkadaşı Minho. H: Hyung, ama onların yeri orası değil ki. M: Burdan daha kolay. Bence bardak ve tencerelerin yerini değişsek bir şey olmaz.