Merhabalarrr yine ben. Nasılsınız? Büyük ihtimal boşluk hissediyorsunuz. Bende öyle çünkü. Hayat bir şekilde ilerlediği için bem çok takılmamaya çalışıyorum. Siz de takılmayın. Bir şeye ihtiyacınız olursa panomu basabilirsiniz gjjfkf.
Bölüme düzenleyemedim biraz işlerim varr. Hatam varsa affınıza sığınıyorum...
Bölüm şarkısı: maNga, Işıkları söndürseler bile.
Keyifli okumalar!
Hani, çok güçlü bir akıntıya karşı yüzmeya çalışırken birden vazgeçip kendini akıntıya bırakırsın ya, öyle birşeydi işte.
George Orwell
Hayat tesedüflerden ibaretti. Bazı tesadüfler bizim hayatımızı yönlendirirdi.
Bu bizim açımızdan iyi de olabilirdi, kötü de.İçine düştüğüm durumun iyi tesadüf olmasını diliyordum. İçimde kötü bir hiss yoktu, hatta içimde iyi denilecek bir hiss vardı.
Bu hisse güvenmek istiyordum. İnşallah güzel şeyler olurdu.
Karşımda oturan Âkif abi'ye dikkatle bakıyordum. Nevrâ düştüğü durumu sorguluyor, etrafa garip bakışlar atıyordu.
Artık bakışları sorgulayan şekile girdiğinde "Artık dayanamıyorum. Konuşmam lazım. Her an patlayabilirim. Yok yani burdan ölü halimi bile çıkarabilirsiniz. Konuşmalıyım heme-", diye konuşmaya devam edecekti ki Âkif abi gülerek onun sözünü kesti. "Kızım, nefes almayı unuttun. Nefes al ve ver.".
"Tamam, şimdi kimse acilen bana neler olduğunu anlatmalı. Koca yakışıklı oğlan beni getirdi ama hiç bir şey açıklamadı öküz. Askeriniz hiç nazik değil efendim.". Koca yakışıklı oğlan sözüne istemsizce kıkırdadım. Nevrâ da yanlış bir şey söylediğini anlamış gibi dudağını ısırdı.
Nevrâ'nın içerdeki saldırganlığından o kadar da burada iz yoktu. Sanki o da benim gibi hissediyor, onun için etrafa saldırmıyordu.
"Az önce Mira kızıma da söyledim. Bana efendim demene gerek yok. Ne ben sizin efendinim, ne de sen benim kölem. Âkif abi veya Binbaşı Âkif'i tercih ederim..." Âkif abi iyi bir komutana benziyordu.
"Keşke bize de bu kadar nazik olsa. Ağzımıza sıçıyor bütün gün..."Nevrâ'yı getiren çocuğun kısık sesle mırıldanışını duymuştum.
"Beni bilirsin teğmen Ufuk, nazik olma yöntemleri farklıdır. O yöntemlerimi sende de denememi istiyorsan konuşmaya devam et çocuğum..." diye dedi Âkif abi gözündeki ima dolu parıldamayla birlikte.
"Ne haddime binbaşım. Ben hiç bir zaman konuşmam. Benim dilim yokki efendim. Benim dilim yalnız kızların yanında bülbül gibi olur. Ben kızların yanında çok konuşuru-..." Anlaşılan bu ilk kez yaşanmıyordu. Adının Ufuk olduğunu düşündüğüm çocuk yanındaki asker tarafından ensesine şaplak yiyince kelimeleri yarım kaldı.
Bunun üzerine de Âkif abi durur mu? Durmaz. Sert sesle, "Teğmen Ufuk ve Asteğmen Yiğit! Size bir çok kez yanımda böyle şeylerin yaşanmaması için uyarı yaptım! Bu uyarılar neden kaâle alınmıyor? Ceza elde etmediğiniz için mi? O halde cezanızı çekersiniz!" Beni getiren âskere bakıp devam etti.
"Yüzbaşı Mert Çevik ASLAN!"
Adının Mert olduğunu öğrendiğim asker, "Emredin komutanım!", diyerek asker selamına geçti."Yarın sabah saat 18:00da Teğmen Ufuk ve Asteğmen Yiğit'i askeriyenin bahçesinde ceza bekliyor. Cezasını sen teyin edecek ve başlarında duracaksın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gece Kadar Karanlık
Teen FictionKaranlıktı. Bir sandalyeye bağlı bir şekilde oturduğumda her yer karanlıktı. Ne kan kokusundan,ne de cesetden. Hiç bir şeyden korkmazdım. Ama karanlık farklıydı. Karanlık korkutucuydu.