Ayca (2)
*Önceki Bölüm*
Gece sarhoş, sabah ayıkken Sadık tarafından tecavüz edilen Ayça için zor bir gündü. Hastaneden geldiklerini duyunca herkes ona büyük ilgi gösterdi, toplantıyı iptal etmeyi önerdiler. Özellikle Adana bayii Cihat bey, bar teklifini ortaya attığı için kendini sorumlu tutuyor, Ayça'nın etrafında pervane oluyordu. Ayça içinden,
“İnşallah bunları şirkettekiler duymazlar. Rezil olurum. Sevgili ürün müdiremiz Ayça sarhoş olduğundan toplantıya katılamadı! Olacak şey değil.”
Yine de şüphe yok ki, işlerin bu şekilde bilinmesi gerçeklerin bilinmesinden çok daha iyiydi.
Toplantının öğleden sonraki bölümünde Ayça çok az konuştu. Kendini çok yorgun hissediyordu. Morali bozuktu. Sadık'la göz göze gelmemeye çalışıyordu. Dün gece resmen tecavüze uğramıştı. Bu sabah dayak yemiş ve yeniden ırzına geçilmişti.
Ama içinden bir ses bu sabahki kıspek de tecavüze benzemediğini söylüyordu sinsice. Bu fikri başından atmaya çalıştı. Zevk almış olduğu doğruydu ama zevk almasa da tecavüz sürecekti. Kendi gönüllü olmamıştı Sadık'la sevişmeye. Yine de huzursuzluğu gün boyu sürdü.
Bundan sonra ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Bu olanlar hiç olmamış gibi davranıp, hayatına kaldığı yerden devam mı etmeliydi? Yoksa bir şekilde Sadık'tan intikam mı almalıydı?
Pekala onu şikayet edebilirdi. Ama bu ne sağlayacaktı ki? İşler büyüyecek, herkesin gözünde tecavüze uğramış mazlum kadın durumuna düşecekti. Bunu istemiyordu.
Piraye'yi arayıp, durumu anlatmayı düşündü. Sonra vazgeçti. Bunu telefonda anlatamazdı. Yarın yüz yüze konuşmak en iyisiydi. Aklına çılgınca şeyler de geldi bir ara. Madem ki başına gelenlerden zevk almıştı, Sadık'la ilişkisini sürdürebilirdi.
Evet, ondan nefret ediyordu ama kendisine müthiş zevkler yaşattığı inkar edilemezdi.
Aynı zevkleri yeniden yaşama isteği bir anda tüm benliğini doldurdu. Sonra kendisinden utanarak bu tür düşünceleri aklından kovmaya çalıştı. Konsantrasyonunu toplantıya vermek için elinden geleni yaptı.Toplantı sona erdiğinde bayiler o akşamı planlamak için lobide toplandılar. Ayça da yanlarındaydı. Maalesef onlara eşlik edemeyeceğini, kendisini çok yorgun hissettiğini, yemek yiyip odasına çekileceğini söyledi. Anlayışla karşıladılar. Sabahki maceradan sonra kimse ona ısrar etmedi. Bir ara Sadık'la yanyana geldiler.
“Bu akşam bize katılmayacak mısın?”
“Hayır. Yorgunum. Hem yarın sabah erkenden yola çıkıcam. Hazırlanmalıyım.”
“Sen bilirsin. Akşam uğrarım odana.”
“Neden?”
“Vedalaşmak için. Bir süre görüşemeyiz. Bir sonraki toplantıya kadar. Ya da, belki ben İstanbul'a gelince sana uğrarım.”
“Ne sanıyorsun beni? Her canın istediğinde birlikte olacağın metresin mi?”
“Hoşuna gitmedi mi benimle olmak? Sabah halinden çok memnun görünüyordun."