12. Bölüm

146 19 2
                                    

İyi okumalar,tabii iyi olacaksa.

Hafif iri bir adamın bize doğru
yaklaştığını gördüğümde biraz olsun duraksadım.

"Ayça hanım! İyi misiniz!"

Ayça o haliyle konuştu.

"Sence gerizekalı?"

Ayçayı bana yaslanmasını sağladıktan sonra sordum.

"Araba nerde?"

Eliyle köşeyi gösterdi.

Ayça'yı bana dayalı bir şekilde yavaşça yürümesini sağladım. Arabaya bindiğimizde Ayça'nın gözleri kayıyor gibiydi. Yüzünü tutup hafifçe sarstım.

"Ayça... Ayça bak bana. Ayça duyuyor musun beni?"

Ayça'nın gözleri tamamiylen kapanmıştı. Seni böyle kaybedemem sevgilim. Seni bu şekilde bırakamam. Sadece senin yanında yaşadığımı hissediyorum ben. Hastaneye yaklaştığımızı gördüğümde gözlerimdeki yaşlar hızla yanaklarımdan süzülmeye devam ediyordu. Hastanenin önünde durduğumuzda adam arabadan inmiş sedye istiyordu. Ayçayı sedyeye bindirdiklerinde yerimden kıpırdayamamıştım. Gözümün önünde gidiyordu. Elimdeki kanlara baktım. Ellerim fena hâlde titriyordu. Yerimden kıpırdadığımda titreyen bacaklarımla yürüdüm. Hastanenin kapısından girdiğim an acil bölümünde Ayça'yı görmemle sendeledim. Gözlerim kararmaya görüntü bulanıklaşmaya başlamıştı son hatırladığım şey hemşirenin koşarak yanıma gelmesiydi...

.
.
.
.
Gözlerimi açtığımda başımda hemşireyi görmemle ayaklandım.

"Noldu bana Ayça nerde?"

"Bayıldınız. Ama şuanlık bir problem görümmüyor."

Hızlı adımlarla odadan çıktığımda hemşire arkamdan bana sesleniyordu. Yoğun bakım odasından normal odaya götürdükleri Ayça'yı görmemle yürüdüm. Bilinci açıktı.

"Ayça."

"Sevgilim."

Hemşirelerin duymadıkları kesindi. Ama Ayça'yı dün hastaneye getiren adam duymuştu. Bizlere bakmasının ardından cep telefonunu çıkardı ve birisini aradı. Kime söyleyebilirdi ki?
Ayça yorgun gözlerle bana baktığında derin bir nefes aldım. Ayça'yı normal odaya almışlardı fakat kapıdan girmeme izin vermemişlerdi. Telefonunu cebine atan adam bana tuhaf gözlerle bakmaya başlamıştı. Midem çok bulanıyordu gidip biraz yemek yesem iyi olacaktı.

Ayça'nın ağzından:

Normal odaya alınmamla biraz etrafa bakındım. Deniz'e zarar gelmesindense bana zarar gelmesi daha iyiydi. Odada göz gezdirişimin 20. Dakikasındayken kapı açıldı. İçeriye gelen kişiyle gözlerimi büyüttüm. Sena hanım. Deniz'in annesi...

"Sena hanım?"

"Geçmiş olsun Ayça. Deniz'i koruduğun için teşekkür ederim."

"Neden geldiniz Deniz sizi görebilir?"

"Geçmiş olsuna gelmek istedim ama aslında buraya gelmemin nedeni seninle birşey konuşmam gerek."

Yerimde ağrıyla dikleştim.

"Bak Ayça seni ben büyüttüm seni iyi tanıyorum. İyi birisin ama Deniz... Deniz olmaz."

Anlamayan bir tavırla baktım.

"Anlamadım Sena hanım ne Deniz olmaz?"

"Sevgilisiniz... Biliyorum."

Kaşlarımı çatarak baktım. İşte bunu öğrenmemesi gerekiyordu.

"Sena hanım bakın gerçekten ne söyleyeceğimi bilmiyorum ama... Ama ben Deniz'i çok seviyorum. Deniz'e çok aşığım ve bunu siz bile engelleyemezsiniz."

"Ayça lütfen zorluk çıkarma. Sen bir ajansın aşkını işinle karıştıramazsın. Bu kabul edilebilir birşey değil."

Gözlerimden akan yaşlar durmak bilmiyordu.

"Ne yapacağım?"

Deniz'i bırakamazdım. Deniz'in yanından ayrılmamak için herşeyi onunla yaparken onu kendimden uzaklaştıramazdım.

"Yarın sabah London'a uçuyorsun. Tek çare seni Denizden uzak tutmak Ayça. Bunu sende Deniz de gayet iyi biliyorsunuz. Deniz'e haber vermeye kalkma sakın seninle gelmek ister biliyorsun."

Kalbime çöken ağrıyla gözlerim kaydı.

"Tamam."

"Ben gidiyorum birşey belli etme."

Sena hanımın odadan çıkmasıyla Deniz içeri girdi.

"O kadın kim sevgilim,ve sen neden ağlıyorsun?"

"Hiç,hiç kimse sadece bir tanıdığım. Ayrıca ağlamıyorum gözlerimi fazla ovuşturdum sadece."

"Pekii su ister misin?"

Yutkunarak başımı salladım. Suyu bana doğru uzattı ve içmeme yardım etti.

"Saol."

"Uyuyalım mı yorgunsundur."

Yanıma doğru işaret ettim. Beni pek rahatsız etmeyecek şekilde yanıma kıvrıldı.

"İyi geceler sevgilim."

"İyi geceler bebeğim."

Gözlerinden öptüm. Gözden öpmek ayrılık getirir derler. O korkudan öpemediğim gözlerini son kez öptüm. Gözümden akan yaşlarla uykuya daldım.

.
.
.
.
.
.

Uyandığımda saat sekiz civarıydı. Gitmemiz tehlikeli olsa bile gitmek zorunda olduğumu ve dikkatli olacağımı belirterek taburcu olmuştum. Dikkatlice Denizin kollarından ayrılarak hazırlandım. Son bir kez başına öpücük kondurdum.

"Güzelliğin kadar güzel uykular sevgilim."

Gözlerimi tutmaya çalışarak hastaneden çıkışımı yaptım. Ben gittikten sonra Deniz'i uyandıracaklardı. Kapının önünde durdum ve taksi durdurdum.

"Nereye?"

"Havaalanı."

Gözlerim acıyordu. Kalbim acıyordu. Havaalanı çok yakın olduğu için yaklaşık on dakika içerisinde varmıştık. Ücretini ödeyip indim. Uçağım gelmişti. Uçağa doğru yöneldim ve bindim. Koltuğuma oturduğumda gözümden akan yaşla derin bir nefes verdim. Cama yaslanıp gözlerini düşündüm. Ayrılıklar acıtırmış sevdiğim.

Uyandım,uyandım,
Yanlız seni düşündüm.
Hep seni düşündüm.
Yanlız seni,yanlız senin gözlerini.
                            
                                 Cemal Süreya






Ağlıyorum.

Edebiyatçı(gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin