[ 1.6 ]

38 10 57
                                    

Atsumu Miya, üniversite sınavının son oturumundan çıkarken yüzünde rahatlamış bir ifade vardı. Saatlerce süren sınav, aylar süren stresli çalışmanın ardından nihayet sona ermişti. Çıkışta Sakusa Kiyoomi’yi gördüğünde rahat bir nefes aldı. Sakusa, diğer öğrencilerden uzak bir yerde, sırtını duvara yaslamış, telefonuyla bir şeyler okuyordu. Atsumu’yu görünce gözlerini telefondan ayırmadan başını kaldırdı.

“Nasıl geçti?” diye sordu, yüzünde belli belirsiz bir ilgiyle.

“Tabii ki muhteşem geçti!” dedi Atsumu, geniş bir gülümsemeyle. Ancak Sakusa onun heyecanını kolayca anlayabiliyordu. Atsumu’nun enerjik tavrına rağmen gözlerinde bir yorgunluk vardı.

“Osamu’dan mesaj geldi,” dedi Sakusa, telefonunu cebine koyarak. “Arabayı hazırlamış. Suna da onunla beraber. Seni almaya geldiler.”

Atsumu’nun yüzünde bir anda bir heyecan belirdi. İkizinin böyle planlı hareket etmesine her zaman şaşırmıştı. Daha fazla vakit kaybetmeden Sakusa’nın yanına geçti ve ikisi birlikte çıkış kapısına yöneldiler. Sınavın stresi yerini yavaş yavaş bir kaçamak heyecanına bırakıyordu.

Osamu, kardeşini ve Sakusa’yı beklerken direksiyon başında müzikle oynuyor, Suna ise ön koltukta yayılarak telefonunda bir şeyler izliyordu. Atsumu arabaya biner binmez gürültülü bir şekilde bagaj kapağını kapattı.

“İşte geldim!” diye bağırdı.

Suna başını telefonundan kaldırmadan, “Şimdi mi? Biz burada üç gündür bekliyoruz, Atsumu.” dedi alaycı bir şekilde. Osamu gülerek Atsumu’ya yer gösterdi.

Sakusa, Atsumu’nun hemen yanındaki koltuğa yerleşti ve sessizce camdan dışarı bakmaya başladı. “Gürültü yapmayı bırakın da yola çıkalım.” dedi.

Suna, Atsumu’ya göz kırparak, “Bak, Sakusa’ya ayak uydurmayı öğreniyorsun.” dedi.

Osamu gaza basarken Atsumu bir anda hatırladı: Bu kaçamak sadece onların dörtlüsüyle sınırlı değildi. Sahildeki evde Bokuto, Akaashi, Oikawa, Iwaizumi ve diğerleri onları bekliyordu. Birkaç günlüğüne herkes bir araya gelip eğlenmenin planını yapmıştı. Sakusa, Osamu ve diğerlerinin üniversite hayatından bahsedip durduğu bir ortamda, Atsumu'nun kendini lise sınav stresiyle anlatacak bir şey bulamaması biraz utandırıcıydı ama bu düşünceleri hızla bir kenara itti. Eğlenceye odaklanmak istiyordu.

Yol, hepsinin tahmininden çok daha uzun sürmüştü. Fakat nihayet sahil kenarındaki eve geldiklerinde, ortam tam olarak hayal ettikleri gibiydi. Deniz manzaralı, geniş bir verandası olan iki katlı ev, arkadaş grubunun kalabalığını ağırlamak için fazlasıyla yeterliydi. Osamu, arabayı park ettikten sonra Atsumu büyük bir keyifle arabadan atladı. Bahçedeki hamakta yayılan Bokuto’nun sesini hemen duydu.

“İşte geldiler!” diye bağırdı Bokuto, ellerini havaya kaldırarak. Yanındaki Akaashi ise kitap okurken başını kaldırıp hafifçe gülümsedi.

Oikawa, verandada bir sandalyede oturuyordu ve elinde tuttuğu şezlong gözlüğünü düzeltirken teatral bir şekilde konuştu: “Atsumu, kahramanlık dediğin şey doğru zamanda varmakla başlar. Ama sen her zamanki gibi geç kaldın.”

“Sen sus, Oikawa,” diye bağırdı Atsumu, “Benim sınavdan yeni çıktığımı unutuyorsun galiba!”

Iwaizumi Hajime, mutfaktan kafasını çıkararak tartışmayı böldü. “Hadi gelin de eşyaları taşıyın. Bütün yük benim sırtıma kalmayacak, değil mi?”

Sakusa, Atsumu’nun arkasında yürüyerek eve girdi. Kimseyle fazla konuşmadan kendi odalarını seçmek için yukarı çıktı. Atsumu ise herkesle tek tek selamlaşmayı ihmal etmedi.

Mahperi - [ SakuAtsu ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin