[ 1.8 ]

24 6 26
                                    

Sabahın erken saatleriydi. Güneş, ufuk çizgisinde altın bir hüzme gibi belirmeye başlamış, odanın içine yavaş yavaş sıcak bir ışık dolmuştu. Saat yediyi gösteriyordu, ancak Miya kardeşlerin evi çoktan hareketlenmişti. Atsumu, salonda heyecandan yerinde duramıyor, telefonunu bir o eline bir bu eline alıp duruyordu. Diğer üç kişi ise onun bu gergin hâlini sessizce izliyordu.

Osamu, mutfaktan elinde iki fincan çayla çıktı. Atsumu’nun oturduğu koltuğa doğru yürüdü, bir fincanı masaya bıraktı ve diğerini kendi alıp yanına oturdu. “Tamam artık, bir nefes al,” dedi kardeşine. Sesi her zamanki gibi sakin ama hafif bir alaycılık taşıyordu. “Telefonu ezip kıracaksın bu gerginlikle. Hem sonuç hemen açılmaz, sistem çökmüştür zaten.”

“Kes şunu!” diye hırladı Atsumu, gözlerini ekrandan ayırmadan. “Osamu, şaka yapma şimdi! Kalbim yerinden çıkacak gibi. Ya kötü geçtiyse? Ya o lanet olası puanı alamadıysam?”

Osamu, kardeşinin endişeli yüzüne bakıp gülümsedi. “Atsumu, çalışmadın mı? Çalıştın. Elinden geleni yaptın mı? Yaptın. O zaman neden bu kadar kasıyorsun? Hem ben eminim ki o puanı aldın. Sen Miya Atsumu’sun, unutma. Vazgeçmek senin lügatında yok.”

Atsumu, kardeşinin bu cümlesiyle bir an duraksadı. Sonra gözlerini ekrandan ayırıp Osamu’ya baktı. “Vazgeçmem,” diye mırıldandı, ama yüzünde bir gülümseme belirmişti. “Haklısın. Ama şu an beni rahatlatmaya çalışman bana tuhaf geliyor. Genelde benimle dalga geçersin.”

Osamu omuz silkti. “Bugün özel bir gün. Hem başarısız olsaydın dalga geçmek için çok fırsatım olurdu.” Bu sözleriyle birlikte yüzünde hafif bir sırıtma belirdi.

Atsumu tam karşılık verecekken, Sakusa Kiyoomi salondan içeri girdi. Uzun boyu ve düzgün duruşuyla her zamanki gibi ciddi görünüyordu. Elinde bir mendil vardı ve konuşmadan önce Atsumu’nun yanına oturdu. “Miya, senin sinirlerini yatıştırmak için bir planım var,” dedi, sesi her zamanki gibi sakin ve ölçülüydü. Atsumu’nun kafasına eğilip saçlarının arasına mendili koydu ve gülümseyerek devam etti: “Terlemişsin. Bu kadar stres yaparsan bir sınav sonucunu bile göremeden hastalanırsın.”

“Ben hasta falan olmam!” diye itiraz etti Atsumu, ama Sakusa’nın mendille alnını silmesine engel olmadı. “Ama bu sonuç çok önemli, Kiyoomi. Eğer o puanı almazsam...”

Sakusa başını sallayarak, “Alacaksın,” diye araya girdi. Gözlerini Atsumu’nun gözlerine dikti ve yavaşça, sakin bir sesle ekledi: “Senin kadar inatçı ve çalışkan biri o puanı alır. Ayrıca, sınavdan önce ne kadar çabaladığını bizzat gördüm. O yüzden kendine biraz güven, tamam mı?”

Atsumu, Sakusa’nın güven veren sözleriyle bir an duraksadı. Sakusa’nın yüzündeki ciddi ama sevecen ifadeye baktı ve derin bir nefes aldı. “Tamam,” dedi usulca. “Haklısın.” Ama bu rahatlaması sadece birkaç saniye sürdü. “Ama ya kötü geçtiyse? Ya...”

Suna Rintarō’nun sesi oturma odasının diğer köşesinden geldi. “Atsumu, eğer ‘Ya kötü geçtiyse’ lafını bir daha söylersen, ben de sonuçlarını beklemek için uyanmamış olmayı dilerim.” Suna, Osamu’nun yanında oturmuş, her zamanki gibi sakin ve hafif alaycı bir ifadeyle Atsumu’ya bakıyordu. Osamu da onun bu haline gülerek başını salladı.

“Tamam, Suna! Anladık, uyanmak istemezmişsin,” diye cevap verdi Atsumu, sinirlenmiş gibi yaparak. Ancak sesi neşeliydi. “Ama bu benim hayatımın en önemli anlarından biri. Tabii ki biraz panik yapacağım!”

Suna, Atsumu’nun bu sözleri üzerine omuzlarını silkti. “Ne diyebilirim ki? Eğer bu kadar önemliyse, o zaman neden hâlâ ekranı açamıyorsun?”

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mahperi - [ SakuAtsu ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin