Uyandığımda kendimi misafir odasında buldum, burası olduğunu düşünüyordum en azından. Şu an merdivenlerden aşağı iniyor ve bir yandan etrafı inceliyordum. Yelda Hanım'ın zevkli biri olduğu her halinden belliydi. Dekorasyon bile bunu söylüyordu. Ama şu an asıl hedefim yemek yedikleri odayı bulmaktı.
Odadan çıkmadan önce burada çalışan abla, yemek için beni beklediklerini söylemişti. Merdivenleri bitirdiğimde sonunda abilerden biriyle karşılaştığımı düşündüm ama talihli kişi Kandemir çıktı. Kandemir'le aramızda hiçbir konuşma geçmemişti, zaten pek bir şey konuşmayı tercih etmiyorduk. Bir süre birbirimize mal mal baktıktan sonra Kandemir gözlerini devirdi, derin bir nefes aldı ve kısa bir "Gel," diyerek yolu gösterdi.
tamam reis bu kadar abartmaya gerek yok yani anladık sen tehlikesin tehlikenin içinden geldin
Sonunda yemek odasına ulaştık. Kandemir, sessizce Aytunç'un yanına geçerken ben de Aykan ve İlkan'ın yanına oturdum. Masadaki sessizlikten rahatsız olsam da sadece Aykan, Yelda Hanım ve Giray Bey'e dönerek, "Günaydın," dedim. Nazikçe karşılık verdiler. Diğerlerine bakmamaya çalışıyordum.
Tam yemeğe odaklanmışken, Yelda Hanım bir anda konuşmaya başladı.
"Dün nasıl geçti? Neler yaptınız bakalım?"Henüz ağzımı açmadan, İlkan lafı kaptı. "Ne olacak anne, bununla ne kadar olacaksa artık..." dedi, alaycı bir şekilde yüzüme bakarak.
İçimden derin bir nefes aldım ama dayanamadım ve onun omzuna hafifçe bir yumruk attım. "Derdin ne senin?" dedim kaşlarımı çatarak.
İlkan, omzunu ovuştururken yüzünde o sinir bozucu sırıtışı vardı. "Bu kadarcık mı? Daha güçlü vurabilirdin aslında" dedi ve ardından hırkamın kolundan tutmaya çalıştı.
"Bıraksana!" diyerek elimi çekmeye çalışıyordum ki, Yelda Hanım sert bir şekilde sesini yükseltti. "İlkan Yeter artık ben söylemekten yoruldum artık evladım çocuğu rahat bırak!"
İlkan, annesinin sert bakışları karşısında istemsizce yerine oturdu ve usulca yemeğine döndü. Ama sakin duracağına kim inanır? Göz ucuyla beni süzüyor, sinsi bir şeyler planlıyor gibiydi. Tam o sırada çatalımı zeytine uzattım. Ne olduysa o anda oldu
Çatalım, zeytine dokunur dokunmaz İlkan kendi çatalını benim çatalıma vurdu. Bir yandan ben, bir yandan o çatalları birbirine çarparak anlamsız bir savaşa girdik. Sonunda derin bir nefes alarak çatalımı geri çektim ve ona ters ters baktım.
İlkan ise sırıtarak "Zeytin bile bana daha çok yakışıyor. " dedi.
Gözlerimi devirerek, "Dur dur yakıştırıcam ben sana şimdi" diyerek tam çenesine geçiriyordum ki
O anda Yelda Hanım, İlkan'a bir terliğin hedefi olabileceğini hatırlatan bakışlarından fırlattı ve uyarısını yaptı,"İlkan bir daha böyle saçma şeyler yaparsan ben gösteririm sana zeytin yakışmasını!"Konuş yeldacım konuş bu öküz gelmiş kaç yaşındaydı bu neyse ne 20 vardır. 20 yaşına gelmiş eşşek gelmiş eşşek gidiyor bu ben sana söyleyeyiyim yeldacım yani şimdi (cidden unuttum..)
Herkes bir anda sessizleşip yemeklerine odaklandı. Fakat bu sefer sıra bendeydi. İlkan'a sinsice sırıtıp zafer kazandığımı hissettirdim.
Bu sahneyi izleyen Giray Bey masadaki sessizliği bozarak, "Demir abin birazdan burada olacakmış. Seni almaya gelecek" dedi bana dönerek.
Başımı sallayarak onayladım. Gerçekten tam zamanında be abimm. "Ellerinize sağlık, yemek için teşekkürler ben kalkayım eşyalarımı almaliyim." diyerek masadan kalktım. Çantamı almak için.
Aşağı indiğimde Demir abim gelmişti. Koşarak ona sarıldım, o ise alnıma bir öpücük kondurdu. "Nasıl geçti güzelim?" diye sordu abim.
"Abi şu," diyerek İlkan'ı işaret ettim, "bir de şu," diyerek Kandemir'i gösterdim. "İçimde kaldı zahmet olmazsa birer tane geçirir misin?"
İlkan'a baktığımda bana göz kırptı. Tam, "Bak, bak, gördün mü-" diye abime bağırıyordum ki Demir abim hızla ağzımı kapattı.
Ben abime sert bakışlarımı gönderirken, arkadan Ahsen geldi ve Aykan'ın yanından geçerken omuz atıp merdivenlere yöneldi. Ne sanıyor bu? Herkesin ona gelsin diye ona tapacağını falan mı?
Abim, "İyi günler size. Artık biz gidelim." dedi.
Aykan bana dönerek, "Görüşürüz Yeşim Abla" diye seslendi.
Oyyy abla dedi Ablasının gülü (Arya'ya iltifaten) tebessüm ettim. "Görüşürüzz"
Arabaya doğru ilerliyorduk ki Demir kuşum, kuş... Kuş hafif kalmış buna ama neyseee
"Neler yaptınız, nasıldı?" diye sordu.
"Ya abi bak şimdi," dedim heyecanla. "Aykan var, küçük garibim. Bunu hep susturuyorlar, istediği filmi bile açtırmayacaklardı." O sırada kendi abartma seviyemi fark ederek içimden gülümseyip devam ettim, "Ben dedim, 'Olmaz, ona yapmayın, o daha zavallı bir çocuk.' Neyse, İlkan var bir dene kendini beğenmiş, her dakika bana laf atıyor. Sana orada geçir dedim ona susturdun birde beni o şampuanına kattığım boyayı birde siyah yapmak vardi senin ah ah devam edeyim ben ha bir de Kandemir'e daha gelmedim dur. Neyse... Ama Yelda'cığımın terlikleri beni hep kurtarıyordu. Kandemir kendini beğenmiş, ukala, ergenlik dönemini tamamlamamış, belli. Aytunç var, onunla hiç konuşmadık. Sonra kim vardı? Ha Aktan Onunla da konuşmadık ama o hep beni izliyordu. Onda da bir şeyler var, belli. İşte-"
"Yeter Tamam, sormamış say. Kurban olayım sus Hain planlarına artık evde devam edersin" dedi iyice pes etmiş bir şekilde.
"Sen anlat dedin bana ama!" diye çırpındım. Evet, heyecanla bir şey anlatırken sözlerimin kesilmesinden gerçekten nefret ediyordum.
"Abicim, anlat derdim de kurban olduğum, nefes al. Ben nefessiz kaldım sen anlatırken." dedi gözlerini kocaman açarak.
İçimden derin bir nefes alıp, "İyi be," dedim geçiştirerek. Ama tabii ki durmadım. "Peki Ahsen ile nasıldı?" diye sordum bu sefer.
Demir yüzünü buruşturdu. "Ahsen çok kibar biri aslında. Çok nazikti bizlere karşı. En azından senin gibi değildi," dedi, hafif alayla.
"Sen beni daha çok ararsın. Bekle bekle sen bekle.." dedim. Ama içten içe düşünüyordum; Ahsen gerçekten öyle biri miydi? Onunla hiç konuşmadık ama hareketlerinden hiç haz etmiyorum. Hele o Aykan'ın koluna omuz attığı an İşte o an bu fikrim değişmezdi ve değişmeyecek gibi de görünüyor.
☀️☀️☀️☀️☀️☀️☀️
Eve vardığımızda arabadan indim ve Demir'e tek bir kelime bile etmemiştim. Tribimin süresi daha dolmamıştı, kendisi de farkındaydı, ama ses çıkarmadı.
Telefonuma gelen bir bildirimle gözlerim büyüdü,
'EŞİ BENZERİ OLMAYAN HERKESTEN ÜST DÜZEY HARİ...' adlı gruptan bir mesaj.
Umay: TOPLAŞIN!
Siz: NE OLDU?
Bade: YETTİM!
Umay: BİM'İN ÖNÜNDE.
Bade: ey
Siz: ey
Bu demekti ki, bir dedikodu vardı. Hemen dolabıma yöneldim, neşeyle zıplayarak siyah eşofman takımımı giydim.
"Anne ben çıkıyorum!" diye seslendim.
Annem salondan başını uzattı. "Yeşim daha yeni geldin nereye gidiyorsun?"
"Olay var anne, olayy! " diye hızlıca mırıldanarak siyah montumu da kaptım ve kendimi dışarı attım.
HEM AZ HEM GEÇ BILIYORUM BILIYORUM AMA ZOR YETIŞTIRDIMM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buyurun Benim?? ( biyolojik ailem)
General Fiction"geliyorsunuz benle değil mi?" "Tabiki geliyoruz." "geliyormuşuz."