8.Bölüm (Part 1)

559 23 0
                                    

"Ee nereye gidiyoruz." dediğinde ona 'Dalga mı geçiyorsun?'bakışları attım. "Ne!" diye kendini savunduğunda "Sence bir gününün nasıl geçtiğini ögrenmek istiyorsam nereye gideceğimizi ben mi söylemeliyim?" dedim ve devam ettim. "Ben yokmuşum gibi davran. Ama yani şey yapma öyle yani ben varım ama yokum." diye mırıldandığımda kahkaha attı. "Anladım" dediğinde gülmeye devam ediyordu. "Gülme" diye tısladım. "Tamam, tamam" dediğinde "Nereye o zaman?" diye sordum. "Gidince görürsün" dediğinde sinirle kafamı cama koyacakken "Dur, sakın!" dedi. "Ne?" dediğimde "Arabamın camının kırılmasını istemem" diye cevap verdi. "Sen bana koca kafalı mı diyorsun? Ne diyorsun ya?" dediğimde "Yani biraz öylesin ama o yüzeden değil. Sinirlendiğinde güçlerini kontrol edemezsin. Yani uzun bir süre ve eğer kafanı cama koyarsan camı kırarsın" dediğinde "Neden sinirlendiriyorsun o zaman beni" diye mırıldandım. "Çok komik oluyorsun sinirlendiğinde" dediğinde ona dil çıkardım. Kahkaha attığında pis pis ona baktım. Tabii sonra dayanamayıp bende gülmeye başladım.

Arabayı durduğunda arabadan indim. Gülerek etrafa bakındığımda çok şirin bir kafe gördüm. Onun yanında da aşağı inen merdiven. Sonsuz gibi görünen karanlık sessizce yutkunmamı sağladığında kafamı kafeye geri çevirdim. 'Umarım bu kafeye gelmişizdir.'

Andrew'a döndüm. "Şu şirin kafeye geldik demek. Gerçi pek sana uygun değil ama. Güzel."dediğimde attığı bakışlarla inledim. Kesinlikle o kafeye gelmemiştik.

"Her gün bara mı geliyorsun? Ya ne kadar garipsin. Sabah sabah barda işin ne yani? Hayır anlamıyorum ya. İğrençsin. O kızları öyle görmek için mi geliyorsun? Se-" derken ağzımı kapattı. "Nefes al istersen. Öncelikle burası bar değil. Garip değilim. Ayrıca sabah değil neredeyse akşam. Hem sen fazla film izliyorsun herhalde."dedi benim aksime yavaşlıkla.

"Peki çok büyük bir merakla soruyorum. Burası bu kadar ürkünçken içerisinin dışından farklı olduğunu düşünmemi mi istiyorsun? Yeterince garip bir yer gibi duruyor. Cidden her gün bu garip yerde mi takılıyorsun?"diye mırıldandım. Bu sefer hızlı konuşmamıştım.

"Evet haklısın biraz garip duruyor. İçerisi de biraz garip. Ama düşündüğün gibi içerisinde kötülükleri falan barındırmıyor. Gel içeriye girelim" dediğinde aynı zamanda elini uzatmıştı.

Pekala Benjamin hariç kimseye güvenmek istemesem de Andrew ve Frank bana güven veriyordu.

Ona güvendiğimi belli etmek istercesine elini sıktım ve korkarak onu takip ettim. Hala yavaş yavaş ilerlerken çok tanıdık birkaç yüz görmemle yerime sabitlendim. Nereden tanıdığımı merak ederek yüzlerine bakmaya başladığımda Andrew merakla bana döndü. Baktığım yöne bakmaya başladı. "Bizim okuldalar." Diyerek bana geri döndü. " Anladım " diye mırıldandığımda beni çekiştirmeye başladı.

Bu sırada grubun bize doğru gelmeye başladıklarını fark ettim. " Gününü onlarla mı geçiriyosun? " diye sorduğumda bana dönüp " Ne? " diye sordu. " Bak geliyorlar işte. " diye fısıldadığımda " Onları ben çağırmadım ki " diye mırıldandı.

Gruptakilerin hepsi bize selam verdiler. Aralarında Benny de gördüğümde onunla ne kadar zamandır konuşmadığımı fark ettim. Evet çok uzun süredir görüşmüyordum(!). En son onun evinde ona sarılmıştım. Şimdiyse Benjamin ile sevgiliydim. Kısa sürede neler yaşamıştım. Benny den ayrıldığım için ağlarken şimdi onun umrumda bile olmaması iç sesimin haklı olduğunu gösterir miydi? Ben Benny'i gerçekten sevmemiş miydim? Yoksa Benjamin'i de sevmiyor muydum? Olamaz ki. Ben onu gerçekten seviyorum. Benjamin benim için önemli hem o benim yanımda olan kişi. Belki de...

Sırtımdaki acıyla kendime geldim. Andrew sırtıma "O da iyi" diyerek vuruyordu. Kolunu tutup sırtımdan çektim ve " Evet iyiyim" dedim.

Benny bu sırada yanıma geldi. "Konuşabilir miyiz?" Sertçe fısıldadı. Andrew benden önce konuştu." Konuş" Benny Andrew'un yüzüne bile bakmadan benimle konuşmaya devam etti. Sakin gibi gözüküyordu ama ben onu tanıyordum.

Melez VampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin