౨ৎ
hayatımın çok ciddi bir bölümünü deprsyonda geçirdiğimin farkındayım. çoğu zaman sadece bir sorumluluk hissettiğim için yaşamaya devam ettiğimin de farkındayım. ama bazı anılar var. bir kokunun, bir melodinin bize hatırlattığı o anılar. gerçekten yaşadığımı hissettiğim anlar.stajımı bitirdiğim dönem yeni bir iş yeri arıyordum. tek çalışabileceğim, insanlarla fazla iç içe olmadığım bir pozisyon arayışındaydım. tam istediğim gibi bir yer bulmam zaman almıştı. işe kabul edildiğimde görevim gazetede senin yaptığın röportajları yazı haline getirip düzenlemekti. seninle daha tanışmamıştım.
jungkook’un stajyerliğinin ilk yılıydı. bütün ayak işleri ona verildiği için şirketi bana tanıtma işi de ondaydı. bana odamı gösterdikten sonra seninkini de göstermişti. sonra senin hakkında birkaç şey söylemişti. taehyung her koşulda sana yardım edebilecek biridir demişti. senin hakkında duyduğum ilk şey buydu.
açıkçası çok takılmamıştım çünkü genelde yardım isteyen biri değildim. her şeyi tek başıma halletmeye alışmıştım. o gün seni görmemiştim tanışmamız iki gün sonra olmuştu. odama çıkmadan önce kahve almaya inmiştim. bardağıma kahve doldurmuştum. hızlıca elimi yıkayıp döndüğümde karşımda seni görmüştüm. seni ilk görüşümdü.
"kim benim bardağıma böyle iğrenç bir şey doldurma cüretinde bulundu: demiştin. gözlerini bardaktan çekip beni görünce duraksamıştın. yüzünde bir gülümseme büyürken ses tonun hemen değişmişti. “senin kahvense hiç sorun değil. zaten hangi bardağın kimin olduğu o kadar da önemli değil.”
benim insanlarla iletişimim hiçbir zaman iyi olmamıştı. o yüzden ne tepki vereceğimi bilememiştim. gözlerim açık duran rafta gezinmişti. “bardağını arıyorsan arkandaki rafa bakabilirsin sanırım. ama içinde iğrenç şey olan benim bardağım.”
senin hakkında öğrendiğim ikinci şeydi. kahveden nefret ediyordun. bir de bardaklarımız aynıydı.
o karşılaşmamızdan sonra hayatıma farklı bir enerji girmişti. bir değişiklik yaşanmıştı. en ufak değişiklikte hastalanıp köşesine çekilen ben, bu değişikliği sevmiştim. kıpır kıpırdın. her zaman anlatacak bir şeyin konuşma başlatacak cümlelerin vardı.
sana aşık olmak benim için çok kolaydı. herkesin bana ışıklarını kapattığı yerde sen bir yıldız gibi parlıyordun. o kadar açıktı ki senin varlığının benim hayatımı güzelleştirdiği, sana aşık olmamam imkansızdı.
aşk benim için zor bir şeydi. daha önce tecrübe ettiğim bir şey değildi. duvarlarım vardı, kimseyi içine almadığım sınırlarım vardı. en azından seninle tanışana kadar öyleydi. sonra ilk defa bir şeylerden zevk almaya başladım. saatlerce güldüm, saatlerce eğlendim, saatlerce dans ettim. senin etrafında bunları yapmak çok kolaydı benim için.
benim hakkımda öğrendiğin her gerçekle benden soğumanı bekledim. bu güzel düşün bitmesini bekledim. ama hiç öyle olmadı. hiçbir zaman bitmedi. her düştüğümde oradaydın. her mutlu olduğumda oradaydın. hep oradaydın.
şimdi işlerin nasıl değiştiğini anlayamıyorum. ne yapmış olabileceğimi düşünmekten bunalıyorum. sabah uyandığımda yatağın diğer tarafının soğuk olmasına alışamıyorum.
uyandığımda etrafa bakınıyorum. günlerdir olduğu gibi yine benden önce kalkmışsın hazırlanmışsın ve çıkmak üzeresin. yataktan kalkıp kalkmama konusunda kararsız kalıyorum. sessizce çıkmanı beklemek daha mantıklı geliyor. yüzleşmeye korkuyorum ama bir güç beni kaldırıyor. belki anlık bir cesaret ya da özlem.
![](https://img.wattpad.com/cover/364491119-288-k796393.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when the stars go blue| vmin ☆
Fanfic"üzülüyorum taehyung. çünkü kararlıyım sana geri dönmeyeceğim."