7.Bölüm

137 26 17
                                    


Yorumlarınız ve oylarınız için yürekten teşekkür ederim...Keyifli okumalar~~

Bu bölümü multimediadaki şarkıyla okuyabilirsiniz...

Gökalp'ten...

Gözlerimi açtığımda yatakodasında buldum kendimi. Annem ise yanımda yoktu.

Ayağa kalkıp kendimi banyoya attım. Elimi yüzümü yıkarken gözlerimin ağlamaktan ne kadar çok kızardığını farkettim.

Her ne kadar şu anki gibi ağlamak istesem de artık annemin karşısında ağlamayacaktım. Ya hep üzüntüyü içime atacaktım ya da o yokken evde ağlayacaktım. O, zaten üzülüyordu bir de benim üzüldüğümü gördüğünde daha da üzülmesini istemezdim.

Yarın okul vardı ve ben gitmek istemiyordum. Annemi de bu konu hakkında ikna etmem gerekiyordu.

Banyodan çıktığımda annem odadaydı. Dolabın karşısına geçmiş bugün giyecek olduğu kıyafetlerini seçiyordu. Beni farkettiğinde elindeki siyah renginde olan pantolonu ve gömleği yatağın üstüne bıraktı.

Yanıma gelip önümde diz çöktüğünde yüzümü sıcak ellerinin içine aldı.

"Günaydın, canım oğlum. Aşağı inip bir şeyler yiyelim sonra da..." cümlesini yarıda kesip gözlerini benden kaçırıp yerdeki parkelere göz dikti. Ne diyeceğini biliyordum ve söylemekte ne kadar vakit kaybederse benim için daha iyi olurdu. Gerçekleri bir kez daha duymaya korkuyordum. Ardından derin bir nefes alıp yarıda bıraktığı cümlesini tamamladı.

"Sonra da babanın cenazesinin yapıldığı yere gideceğiz."dediğinde kafamı 'tamam' anlamında salladım. Aynı anda annemin yüzünden kısa bir anlık şaşkınlık geçti. Böyle sakin bir tepki beklemiyordu herhalde. Ama sabah kendime söz vermiştim, ne olursa olsun üzüldüğümü ona belli etmeyecektim. Kollarımı annemin boynuna sardım ve sırtını sıvazladım.

Odama gidip soğuk havaya karşı kalın, beni ısıtacak kıyafetler giydim. Aşağı kahvaltıya indiğimde annem kendi çayını dolduruyordu. Anneme yardım amaçlı dolaptan portakal suyunu çıkardım. Bu da bir yardımdı sonuçta.

Kahvaltımızı ruhumuzun yorgunluğu eşliğinde sessizce bitirdik. Annem bulaşıkları makineye yerleştirirken bende montumu giyiniyordum. Mont işlemi bittikten sonra siyah Converse'lerimi giymeye başladım. Annem "hemen geliyorum" deyip bir koşu yatakodasına çıktı.

Aşağı indiğinde babamın cenazesinde takacağı siyah şal elindeydi.

Babamın arabasına doğru ilerlerken gözlerim yanmaya başladıysa da içimden gözyaşlarına akmamaları için yalvardım. En azından şimdilik.

Arabaya bindiğimizde annem elinde tuttuğu beyaz kağıda bakarak arabayı kullanıyordu. Sessizlikten sıkılmış olacak ki konuşmaya başladı.

"Dün akşam sen uyuduğunda herkese haber verdim cenaze için. Bugün sana söylemeye fırsatım olmadı ama babanın eşyalarının yanında bir poşet daha vardı. İçinde de mektuplar. Sana yazılanlar da var, merak etme. Ve mektupta bahsettiği en önemli konu da babanın hapishanedeki arkadaşı. Aynı zamanda da ofis arkadaşıymış."

"Konu ne ara babamın arkadaşına geldi anne?."dedim isteksizce. Canım konuşmak istemiyordu. Sadece arabanın camından dışarı bakıp babamla geçirdiğimiz güzel anıları düşünmek istiyordum.

"Konu babanın arkadaşının hastalığı. Adı Erdem'miş. Çok uzun zamandır ölümcül bir hastalığa yakalanmış fakat bu durumdan cezaevindeyken haberi olmuş. Konuyu özetleyecek olursak onun ailesiyle vakit geçirmemizi istiyormuş. Yani acımızı beraber, birbirimize destek olarak atlatmamızı istiyorlar bizden. Bana uygun geldi ve cenazeden sonra o adrese gidip bir tanışalım diyorum. Sen ne dersin canım?."

KÜÇÜK İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin