paradise city

365 26 1
                                    

Sabah berbat bir boğaz ağrısıyla uyandığımda,iç sesim bunu yağmurun altında deli gibi ıslanmadan önce düşünecektin diye çıkıştı.

Haklıydı.

Fakat içimde nedenini bilmediğim bir şekilde huzur vardı. Aynı zamanda da boşluk.
Yatakta doğrulmaya çalışırken boğaz ağrıma eklenen sırt ağrım yüzünden garip bir ses çıkarıp kendimi yatağa geri bıraktım.

Boğaz ağrıma sırt ağrım da eşlik ederken aşağıdan bir bayanın sesini duydum. Bir yabancının sesiydi. Merak içimi kemirirken sırtımın ya da boğazımın ağrısını önemsemeden yataktan kalkıp aşağı indim.

Hafif kilolu,sevimli bir bayan kapıda babamla konuşuyordu. Elinde ellerini kuruladığı bir havluyla babamı yolcu ederken merdivenden onu izliyordum. Babamın arkasından kapıyı kapattıktan sonra arkasını döndü ve gözlerimiz buluştu.Sıcak bir şekilde gülümsedi,bende yapabildiğimin en iyisiyle ona karşılık verdim. Yanıma gelerek bana sarıldı.

''Merhaba tatlım, ben Meredith.''

''Memnun oldum efendim.'' kim olduğu umrumda değildi,cidden.

Mutfağaa doğru ilerlediğinde bende yukarıya geri çıktım. Banyoda elimi yüzümü yıkamak gibi sabah rutinlerini gerçekleştirdikten sonra havaya ihtiyacım olduğunu fark ettim.

İçimdeki garip duygu kalbimin sıkışmasına neden oluyor,sonsuza kadar çığlık atmak istememi sağlıyordu.

Oksijene ihtiyacım vardı.

Derin nefesler alarak bulduğum kıyafetlerimden siyah bir tişört siyah bir pantolon ve soğuk olma ihtimaline karşılık beş beden bol gelen kot bir ceket aldığımda telefonumu rastgele bir cebime koyarak aşağı indim.

''Sana kahvaltı hazırladım Calandre,babanın kesin talimatı var.

''Aç değilim efendim,teşekkür ederim.''

''Fakat babanızın kesi-''

''Gerçekten efendim,gelince yiyeceğim,hava almam gerek.''

Cevap vermesini beklemeden siyah ayakkabılarımı giyip kendimi kapıdan dışarı attım.

Burnuma dolan havayı içime çektiğimde biraz da olsun rahatlamıştım,ciğerlerim hava almak için adeta çığlık atıyor, nefes almam için göğüs kafesime vuruyorlar gibiydi.

Calum ile birlikte dün oturduğumuz parka giderken etraftaki insanlara baktım.

Mutlu çiftler,annesinin elinden tutmuş yürüyen çocuklar,mutlu insanlar.

Ve ben.

Ne olduğu bile belirsiz ne hissettiğini bilmeyen umutsuz bir vaka.

Esen rüzgarla ceketimi parmak uçlarıma kadar çektim.Parka vardığımda bir kaç çocuk ve onlara bakan anneleri dışında kimse yoktu. Boş bulduğum salıncağın birine oturup kafamı zincirlerine dayadım.

Salıncak hafif hafif ileri geri hareketler yaparken Calum'u düşündüm.

Neden onu düşünüyordum?

Calum insana güzel hissettiriyordu,renkli dünyasıyla insnaımutlu ediyordu.
Geçmişinde çektiği acıları saklamak konusunda başarılıydı.
Güzel bir müzik zevki vardı ve,iyi sarılıyordu. Calum'u sevebilmeyi dilerdim.
Hissedebilmeyi, ona aşık olabilmeyi isterdim. Onun sevgisini kazanmayı hayatımda duygularıma ve bana değer veren biri olmasını isterdim.
Birini sevebilmeyi isterdim.

"Birini sevebilmek isterdim anne,aşık olmak isterdim." diye fısıldadım beni duyduğunu düşündüğüm anneme.

"Ah,beni biraz da olsa sevdiğini zannediyordum Nex." yanımdaki salıncağın ne zaman boşaldığını ve onun ne zaman buraya gelip oturduğunu düşündüm.

cemetery × hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin