Yeni bir okul günü. Ne kadar da harika. Hilal Karen liseye başladı ve şuan ne yapıyorum tahmin edin? Birinci sınıf olmama rağmen kürsüde konuşma yapıyordum. Babam sol tarafımda merdivenlerin aşağısından bana bakıyordu. Orda olduğunu bilmek güçlendiriyordu beni ama ellerimin titremesine engel olamıyordum. Sakin bir şekilde okumaya çalıştıkça titriyordum. Kimsenin dinlememesi de cabasıydı. Sonunda konuşmam bittiğinde üstümden bir yük kalkmış gibi hissettim. Gülümseyerek teşekkür ettim ve kürsüden ayrıldım.
Okuluma çok isteyerek gelmiştim. Hayalimdi bu lise. İçim içime sığmıyordu heyecanla doluydum. Sınıfıma çıkıp herhangi bir sıraya oturduğumda gelenleri inceliyordum. İçimi bir korku kapladı birden kasıldım. Gerilince olduğum gibi karnım ağrımaya başladı. İnsanlara çok çabuk alışan ruhum erkek görünce kaskatı oluyordu. Sebebini biliyordum. Güvenemiyordum. Dost olarak bile uzak kalıyorlardı. Yapamıyordum. Gerçi hiç sevgilim de olmamıştı ya.. Sorun etmiyordum. Varlıklarıyla yoklukları birdi. Beni etkilemiyordu. İğneleyici bakışları üstümde hissetmek sinir bozucuydu. Evet konuşma yapan kız bendim ve evet aynı zaman da şişman olan da bendim.. Ne talih ama.. İnsanlara kendimi anlatmaktan yorulmuştum ve daha fazla uğraşmaya da niyetim yoktu. İsteyen böyle severdi. Ya da.. Her neyse..
Sıkıcı ve gergin geçen okul gününden sonra kendimi odama kapattım. Boşlukla doluydum. Evet resmen ruhum boşluklarla doluydu. O kadar fazlaydı ki.. Mutluluk sığdıramıyordum içime. Boğuyordu beni. Ayağa kalktım ve aynama yöneldim. Ben.. Evet Hilal.. Kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü ve boyuna göre hayli şişman kız. Sevilesi bir tip değildim belki dışarıdan ama gülüşümü severlerdi. Güldüğümde gözlerimin içinin güldüğünü söylerlerdi. Mutlu olurdum. Ama bunu yapmayalı baya olmuştu.Fazla depresiftim. Şiir defterimi aldım ve yine bilindik karalamalarıma başladım. Bu kara kapaklı defterim biraz gülümsetiyordu beni, hepsi o kadar.
''Gülümsediğimde solan bir yüreğim,
Buradan çıkmaya can atan bir ruhum,
Ve tüm bunları durdurmaya çalışan gücümle
Bir hayat, bir gökyüzü ve bir şiir diliyorum.
Gökteki mavinin sahibinden.''
Saatlerce uyumuş gibi dinç hissediyordum. Keyfim yerine gelmişti. Ayağa kalkıp tam dışarı çıkacakken annemin kapıyı açmasıyla durdum.
''Okul başladığına göre şu defter yığının düzeltmemiz lazım sayın kıvırcık!''
Yüksek sesle bir nefes verdiğimde delici bakışlar üstümde sabitlendi ve beni susturdu. Yere çöküp defterleri önümüze döktük.
''Bakalım ne kadar şeyi ayıracağız.''
Homurdandım ve defterlerimi karıştırmaya başladım. Boş olanları ayırıp şiir yazdıklarımı çekmeceme koyuyordum. Bir süre sonra annemin defterimi okuduğunu gördüm. Başını kaldırdı bana baktı ve gözlerini kısıp defteri kafama attı.
''Anne ne yapıyorsun?!''
''Bu şiirler ne?! Şuradaki karamsarlığa bak! Aç mısın açıkta mısın? Ne çektin ne yaşadın sanki?!''
Annemden kaçmaya başladığımda annem hala bağırıyordu. Resmen şiirlerime üzülmüş ve bana bağırmıştı içimde tutamadığım kahkaları daha fazla bastıramadım ve serbest bıraktım. Bunun üstüne daha çok sinirlenen annem defterleri atıp mutfağa gitti.
''Anne saçmalama ben mutluluk dolu bir şeyler yazamıyorum, biliyorsun.''
''Mutlu değil misin yavrum? Neden bu kadar hüzünlü bunlar? Seni bu kadar üzen ne?''
Dolan gözlerimdeki yaşları geri yollayıp gülümsedim.
''Ergeniz işte Asiye sultan büyütmeyiver!''
Güldüm ve gidip boynuna sarıldım. Öyle bir şey olmadığını o da biliyordu ama salağa yatmak bazen işe yarıyordu işte.
Annemin yüzünü güldürdükten sonra tekrar odama geçtim ve bilgisayarımın başına kuruldum. Son ses en sevdiğim şarkıyı açıp kendimce dans edip söylemeye başladım her zamanki gibi. Kendimi deli gibi kaptırdığımın farkında değildim. Yoruldum ve yatağıma yayılıp telefonumla birkaç arkadaşa mesaj atıp uyumaya çalıştım. Rüyalarımın beni karanlığa boğacağını bilmeden..
Nefes nefese yataktan fırladım ve etrafıma bakındım. Neler görmüştüm ben öyle? Saçmasapan, boğucu, pis.. Ölüm beni kucakladı. Ölüm.
Pencereme ilerleyip hızla camı açtım. Derin derin nefesler aldım. Kötü düşüncelerden sıyrılamıyordum. Elimi alnıma yasladım ve düşünmeye başladım. Neden böyle oluyordu ? Ne gerek vardı.. Belki de hepsi o salak haplar yüzündendi. Kafamı salladım ve telefonumu aradım. Yatağımın altından çıkması pek şaşırtıcı değildi açıkçası.
Canımdan çok sevdiğim dostuma mesaj attım. Onunla konuşmak beni rahatlatırdı.
''Deniz.. Ben iyi hissetmiyorum. Kötü.. Kötü rüyalar gördüm. Uyuyorsun şu an eminim ama lütfen yarın beni ara. ''
Telefonu yatağıma bıraktım ve sandalyeme oturup dönmeye başladım. Telefonumun çalmasıyla yerimden sıçradım ve hemen alıp açtım.
''Efendim?''
''Hilal ne oldu?! İyi misin? Kriz falan değil değil mi?''
''Ah.. Hayır. İyiyim sadece kötü hissettim. Yanımda olmanı istiyorum.''
Sesim çatlamıştı hadi ağla buyurun Hilal Hanım.
''Hey öyle moral bozup yatağa sinip ağlamak yok. Ben buradayım ve yarın beraberiz. Sana kötü gelen her şeyi unutturacağım.''
Gülümsedim ve yüreğime bir ferahlık doldu.
''Pekala. O zaman dinlenelim ve yarına hazır olalım!''
''Kesinlikle! İyi geceler bebeğim. Seni seviyorum''
''Bende seni seviyorum.''
Kendimi yatağıma bırakıp derin bir nefes aldım.
''Dostlarım yanımdaaaa, mutluluk hayattaaaaaa
Neşeli günler yakıııın, sakın korkmaaa!''
Salak salak şarkı üretip türetme işim bittikten sonra yatağıma girdim ve kendimi ısıtmaya çalıştım. Uykunun bu sefer huzurlu kollarıyla beni saracağına şüphem yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaktüs Abim
Teen FictionKaktüslerim bazen canımı yakardı. Ağabeyim ise her zaman. Ama ikisini de sevmekten vazgeçemiyordum.