Yavaş ve sakin adımlarla ilerledim. Derin bir nefes alıp iyice yanına yaklaştım. Bir şeyler söyleniyordu garip garip bir şeyler. Hiçbir kelimeyi anlamlandıramıyordum. Ne denirdi buna? Uğultu. Tam anlamıyla bir uğultu vardı kulaklarımda. Beni itmeye çalışan kalabalık insan topluluğuna baktım hiçbir şey yapmadan sadece bakıyorlardı. Gereksiz tipler. Hep böyle olmaz mıydı zaten?
"Hilal, özür dilerim."
Doğan'ın fısıltısıyla bakakaldım. Bu neydi şimdi?
"Telefonun nerde hadi Duygu ablayı arayacağım söyle nerde?!"
Cebinden zar zor bir telefon çıkardı ve bana uzattı. Gözlerinde karmakarışık şeyler görüyordum hem üzgün hem de korkmuş gibiydi asla anlayamıyordum. Neler oluyordu..
Açılan telefonla kafamı iki yana sallayıp konuşmaya başladım.
"Duygu abla ben Hilal. Acil bir durum var."
"Doğan mı? Size mi bir şey oldu nerdesiniz?!"
Çığlık atmaya başlayınca telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
"Sakin ol iyiyiz lütfen arabanı alıp gelir misin? Otobüs durağının yakınlarındayız her şeyi mesaj atacağım sakin kal tamam mı?"
"Tamam tamam evet tamam geliyorum."
Kekeleyerek panikle konuştuktan sonra kapattı. Gülümseyerek Doğan'a döndüm.
"Kalkabilecek misin en azından şu banka oturalım?"
Kafasıyla onayladı ve salak insan topluluğunun cıkcıklamasıyla aralarından sıyrılıp kalkmayı başardık.
"Bu kız sevgilisi heralde ne yaptı gidip buna bakan oğlanı mı dövdü acaba çocuk. Kız da pek iriceymiş oğlan da dalyan gibi ama maşallah!"
İğneleyici bakışlarımı konuşan teyzeye savurdum ve sakin kalıp Doğan'ı banka oturttum. Elinden elimi çekecektim ki sımsıkı tuttu. Gözlerine baktım.
"Neden özür diledin ve neler oluyor?" Sorumu yönelttikten sonra Duygu ablaya mesaj attım ve cebime telefonu atıp ona döndüm. Başını eğmişti ve kaçamak bir şekilde bana bakıyordu.
"Bir şey yok zaten sen geldiğinde yeni olmuştu her şey ondan ayaklanamadım bir anda yoksa gerçekten sorun değil bir şey yok yani."
"Doğan bir kaşın patlak burnun kanıyor ve çenen mosmor. Bir şey olmadı gerçekten öyle mi? Salağa mı benziyorum ordan bakınca?"
"Tamam anlatacağım."
Derin bir nefes aldı ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Ses çıkarmadan onu beklemeye karar verdim. Aradan bir iki dakika geçtikten sonra konuşmaya başladı.
"Okuldan bir çocuk. Sinirlerimi bozacak bir şey söyledi. Aslında saçma tabii ama. Yani ben asla öyle olduğunu düşünmüyorum. Tamamen saçmalık. Ama kendimi tutamadım. Kavga çıktı. Ben yere serilince bir anda korktu sanırım kaçtı anında. Ben de ne olduğunu anlamaya çalışıyorken sen geldin."
"Mete mi?"
Hızla kafasını bana çevirdi ve gözleri kocaman oldu. Gülümsedim.
"Doğan bunu bilmem için kahin olmama gerek yok. Okulun ilk gününden beri sürekli bana şişman olduğumu söyleyip dalga geçen biri bu çocuk. Çirkin, şişman dur bir düşüneyim.. Heh geveze var bir de. Bunları sürekli söyleyip benimle dalga geçiyor. Senin yanında olduğumu gördüğünden sana kiminle gezdiğini anlatmak istemiştir kendince. Ama neden bu kadar sinirlendiğini anlamadım. Ben bunları her gün duyuyorum umursamıyorum artık. Keşke sen de duymamazlıktan gelseydin."
"Hilal!"
Öyle yüksek bir şekilde söylemişti ki adımı korkmuştum.
"Sen o gerizekalının anlattığı gibi biri değilsin tamam mı? Sen çok güzelsin! Çok iyisin.."
Sesi kısıldı bir süre sonra. Ona bakmaya devam ediyordum bana doğru eğildi.
"Elimi ilk tutansın sen. Bana özelsin."
Gözlerimi kocaman açıp ona baktım ve kendimi geri çektim.
"Bu konuşma çok saçma bir yere gidiyor Doğan. Ben gidiyorum Duygu abla gelir şimdi."
Hızla kalkıp arkamı döndüğümde kolumun sıkıca tutulduğunu hissettim.
"Bir yere gidemezsin! Söylediklerimi duymadın mı?!"
"Yeter artık kes sesini!"
Duyduğum sesle kafamı çevirdim ve Duygu ablayı gördüm. Korkarak bakıyordum ikisine de. Doğan'ın kolumu sıktığı eli gevşemişti. Kolumu çekip uzunca bir süre ona baktım. Ağlıyordu. Hiçbir şey anlamıyordum. Ne yapmıştım ki? Kafamı eğip derin bir nefes aldım saçlarımı geriye atıp Doğan'a döndüm.
"Duygu abla yanında artık. Geçti. Yarın okulda görüşürüz."
Kafamdaki binbir düşünceyle İrem'in evinin yolunu tuttum.İrem beni fazla sorgulamazdı sarılırdı gerekirse benimle ağlardı sonra her şey geçerdi. Ama bu sefer böyle değildi. İçimde bir yerlerde bir boşluk hissediyordum. Gece gözümü bile kırpmamıştım. Sabah Sevil teyze bize harika bir kahvaltı hazırlamıştı. Bir şeyler atıştırıp çıkmıştık. Servisi beklerken kulaklıklarımı takmıştım. İrem konuşmaktan ziyade şarkı dinlemeyi sevdiğimi bilirdi. Okula vardığımızda kapıda Doğan bekliyordu. İrem bir şeyler anlatamayacak kadar uykuluydu ben onu sürüklüyordum bir yandan gülüyordum. Kapıya yaklaştığımızda İremi dürtüp uyandırdım.
"Selam kızlar. Günaydın."
"Ha ne günaydın geldik mi ya?"
İreme gülüp Doğana döndüm.
"Günaydın Doğan. Görüşürüz Doğan."
İremi çekiştirip ilerlemeye başladım. Doğan bu aralar alışkanlık haline getirdiği hareketi tekrarladı ve koluma sarıldı.
"Hilal lütfen konuşalım."
"Kolumu. Bırak. Doğan."
Sinirlendiğimi anladı ve hemen elini çekti.
"İrem ben geliyorum sen geç sınıfa."
İrem omuz silkip sınıfa ilerledi ve ben de bahçedeki banka oturdum.
"Seni dinliyorum."
"Bak ben özür dilerim. Seni korkuttuğumu biliyorum. Sen böyle şeylere gelemezsin. "
"Doğan bak."
"Lütfen sözümü kesme. Biliyorum her şey çok yeni sana hiçbir şey inandırıcı gelmiyor. Ben senin etrafında dolanan bir fazlalık gibi geliyorum sana, farkındayım."
Başını eğdi ve sustu.
"Doğan biz arkadaşız. Ben sana arkadaştan fazlası olmam zaten. Ben kendimi bile sevmiyorum başkasını sevemem ki. Benim yanımda olmanı anlıyorum. Çünkü yaraları benzeyen insanlar birbirine yakın hisseder. Yaralarımızı beraber sarabiliriz diye düşünüyorsan düşünme. Çünkü bu başka bir şey. Ben kendi içimde çözmeliyim kendi içimde toparlamalıyım bu durumu. Sen sadece belki.. Belki sadece.."
"Üflerim."
Ona baktım bana gülümsüyordu.
"Evet üflersin.."
"Hilal seni anlıyorum. Ama tek isteğim beni yanından uzaklaştırma olmaz mı?"
"Tamam merak etme sadece daha sakin ol olur mu?"
"Söz veriyorum."Beraber sınıfa ilerledik. Ben arka sıraya geçmiştim. Malum hocanın dersi vardı çünkü. Uyuklamayı tercih ediyordum açıkçası. Kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım yanımda bir hareketlilik oldu ama umursamadım. Hoca sınıfa girdi beni farketmeyeceklerine emindim çünkü en köşede en arkadaydım. Sonra yanımdaki kişi konuşmaya başladı.
"Yeşil ve mavi olalım mı?"
Anlam veremedim ve umursamadım.
"Uyuyor musun gerçekten?"
Yine umursamadım ve tepkisiz kaldım.
"Sen maviye çok yakışırsın ben de yemyeşil seni izlerim. Olmaz mı?"
Bütün ders boyunca bu devam etti. Zil çaldığında yerimden kalktım ve sağıma döndüm.
"Doğan. Ne yapıyorsun?"
"Hiç sadece yanında oturmak istedim. Ne oldu ki?"
"Bir şey olmadı ama çok konuşuyorsun gerçekten."
"Sen duydun mu?"
"Bilmem sence duydum mu?"
Kahkaha atıp onun şaşkın halini izledim gerçekten komik duruyordu.
"Hadi gel bir şeyler yiyelim."
"Hilal bir şey soracağım."
"Sor tabi."
Hırkamı giyerken bir yandan ona bakıyordum.
"Uçalım mı?"
"Anlayamadım?"
"Gel benimle."
Birden elimi tutup beni bahçeye doğru sürüklemeye başladı. Ona sesleniyordum ama umursamıyordu bile. Okulun arka kapısından çıkarmıştı beni. Hala koşmaya devam ediyorduk.
"Doğan ne yapıyorsun?!"
Doğan yine beni umursamayıp bir taksi durdurdu ve bindik. Bu tarz şeylerden nefret ediyordum. Emrivakilerden nefret ediyordum. Somurtup oturduğumda bana bakıp gülmüştü. Sonra yolun sonuna yaklaştığımızda o tepeye geldiğimizi anladım. Taksiden indim ve önden yürümeye başladım. Etrafıma hayranlıkla bakıyordum çünkü bu yer sanki gün geçtikçe daha da güzelleşiyordu.
Doğan yanıma gelip elimi tuttu. Gözlerime baktı.
Kendimi çok iyi hissediyordum Doğan farklı bakıyordu bana korkutmuyordu beni sanki biraz üzgün gibiydi. Ona baktım. Elimi yanağına koydum.
"Neler oluyor? Anlat hadi."
"Sen şarkı söyleyeceksin ben de dans edeceğim yine. Sonrasında bu dünyadan uzaklaşmış, gökyüzünde uçuyor olacağız. Ben bir şeyler mırıldanmaya başladım ve Doğan da dans ediyordu. Gülümsüyordum onun bu haline. Sonra bir anda durdu ben de sustum. Yanıma oturdu.
"Hilal ben gidiyorum."İşte bu beklediğim bir şey değildi.
Eveet. Bölüm böyle. Bir geçiş bölümü olarak düşünelim bunu. Okuyan bekleyen herkese çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar.
🥰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaktüs Abim
Novela JuvenilKaktüslerim bazen canımı yakardı. Ağabeyim ise her zaman. Ama ikisini de sevmekten vazgeçemiyordum.