2. Sezon (32)

96 0 0
                                    

Alnımdan bir kaç damla ter süzülürken iyice endişelenmeye başlamıştım. Uyuduğum rahat yatağın yanındaki pencere siyah kadifemsi bir perde ile örtülmüştü. Perdeyi sağ tarafa doğru hafifçe çektiğimde çoktan otoyoldan uzaklaşmış, daha çok yeşilliklerin olduğu bir yere gidiyorduk. Yataktan indim ve kısa bir alanda yürümeye başladım.
Yatağın olduğu yer karavanın en arkasıydı. Yatağın yanında iki tane minik pencere vardı ayrıca yatak iki kişilikti. Şirin minik bir mutfak vardı Yatağın en köşesinden bile rahatça seçebilirdiniz mutfak olduğunu. Mutfağın hemen karşısındaki lacivert bir kapının ardında tuvalet vardı. 2 tane karşı karşıya karvanın kenarlarına monte edilmiş gri minik kanepeler vardı ve tam karşısında minik plazma bir televizyon. Televizyonun hemen yanında ise kapı vardı. Kısacası seyahat için gayet uygun bir karavandı. Sürücü koltuğunun yanına geçmek için koltuğu öne ittim sonra geçince tekrar arkaya ittim ve oturdum.
Bu kadar rahat davranmamın sebebi ise beni kaçırma ihtimallerinin az olmasıydı. Atayla birlikteyken kimse beni kaçıramazdı heralde ve beni karavanın içinde bağlarlardı. Ani bir hareketle kapıyı açıp dışarı atlayacağımı düşünebilecek kadar akıllı olduklarını düşünüyorum.
Karavanı süren kişinin Ata olmasıyla derin bir 'oh' çektim.
"Noldu şirin kız korktunmu."
"Birincisi bana şirin kız deme. İkincisi beni uyandırabilirdin kalkınca korktum. Üçüncüsü karavan nerden çıktı."
"Sana süprizim var demiştim. Uyandırmaya kıyamadıysam ne olmuş?" Dediğinde gülümsedim
"Asi kız." Diye eklediğinde
Derin nefes alıp
"Her cümlenin sonuna bir öküzlük getirceksin yani." Dedim ve nefesimi verdim
Karavanı ağaçların yanında durdurdu ve indi.
Etrafı incelerken "gelmiyceksen ben ormana gidiyorum." Dediğinde bende indim ve onun arkasından gittim. Karavanı park ettiğimiz yerden bir kaç ağaç uzak masmavi suyu olan bir dere vardı ve gayet bakımlı bir yerdi burası."
"Burayı nerden buldun. Yada nerden esti buraya gelmek." Dediğimde
"Eskiden gelirdim. Kafa dinlemek icin iyi bir yer ama senle biraz mümkün değil galiba geveze kız." Dediğinde
"Ha bakıyorum her cümlende değişiyor iltifatların. Bir şirin, bir asi, bir geve-" sözümü kesen şey tabiki dudakları değildi. Öküz eliyle ağzımı kapatıp
"Bu lâkâbını üzerine çok alındın bakıyorum. E o zaman bu kalsin." Diyip göz kırptı ve yerdeki ağaç dalından bir tane daha alıp yürümeye devam etti. Yanına geldiğimde kısık sesle
"Ağaç dalı kesmez seni git odun topla." Dedim
"Efendim?"
"Bak şurdada var diyorum ordan da toplayalım dal." Dediğimde sırıttı.
Bende gidip aldım.
---------------------------
Döndüğümüzde Ata mangal kurup ateş yakmıştı. Ben ise onun yanındaydım ve katlanabilir masayı açmaya çalıştım.
En sonunda açtığımda poşetlerdeki domatesleri bir kaba koydum ve dereye doğru ilerledim. Dere'nin kenarındaki taşa oturdum ve kaptaki domatesleri teker teker çıkarıp yıkadım. Masaya geri gittiğimde domatesleri dilimleyip başka kaba koydum. Salatalık ve marul da ekledikten sonra masayı kurmaya başladım.
Sonunda masamız hazır olduğunda karnımın aç olduğunu fark edip köfteyi çatalıma batırdım ve bir ısırık aldım.
-------------------------
Sofrayı da topladıktan sonra dışarıda bir şey kalıp kalmadığını kontrol etmek için baktık. Bir şey kalmadığını görünce bir anda ikimizde hafiften sinirli bir ses tonuyla
"Elime sağlık." Dedik.
Aynı anda söylediğimiz şeye gülüyorduk ve bence komikti. O gülümserken gözüken bembeyaz dişleri âdeta ben buradayım diyordu. Hafifçe kısılan gözleriyle birlikte göz rengi açılırken sanki dünyanın en mutlu insanıymış gibi görünüyordu.
Yanağına öpücük kondurup karavanın içine girdim.
Kıyafetlerimin arasından beyaz kısa kollu bluz alıp altıma da siyah bir tayt giydim ve karavandan çıkıp Ata'nın yanına yere oturdum.
Sessizce oturuyor ve etrafı inceliyordum hafif yağmur atıştırmaya başlamıştı ama umurumuzda değildi. Aynı yerde ses çıkarmadan oturuyorduk.
Yağmurun şiddeti biraz daha arttığında Ata elini arkamdan geçirip belime yerleştirdi. Kafamı ona çevirdiğimde onun da bana baktığını gördüm. Gözüm dudaklarına kaydığında, yüzümüzün arasında mesafe bırakmamıştı. Dudakları dudaklarıma değerken yağmurun soğukluğu gidiyor, yerine güneş doğuyor gibiydi.
Dudaklarımız ayrıldığında o hariç heryere bakıyordum. Yine utanmıştım. Onun ise gülümsediğine emindim.
Karavana girdiğimde çantamdan diş fırçamı çıkarıp dişlerimi fırçaladım.
Masadaki telefonumu alıp yatağa oturdum ve gelen bildirimlere bakmaya başladım. Bir süre sonra yanıma Ata da oturduğunda telefonu bırakıp, Ataya sarıldım.
----------------------
Sabah kalktığımda hala Atayla aynı şekilde yatıyorduk. Kafamı kaldırıp Ataya baktığımda uyanık olduğunu gördüm
"Günaydın." Dedim uykulu sesimle
O da aynı şekilde
"Günaydın." Dedi ve gülümsedi
"Ee bugün napıyoruz?" Dedim heyecanlı şekilde.
"Bugün karavandaki son günümüz yarın bir otele gidicez." Dedi
Başımla onayladım ve
"Balık tutalımmı? Yani şey hep yapmak istemişimdir ama şimdi mevsimi de olmayabilir." Dedim
"Sana katlanmayı göze alarak söylüyorum ki olabilir." Dediğinde
Gözümü kısıp ona baktım
Bir süre sonra sandalyelerinize oturmuş oltamıza balık gelmesini bekliyorduk. Benim oltamda hareketlenme olunca
"Ata tuttum galiba." Dedim ve çekmeye başladım. Ata elimin üstüne elini koyup oltayı kendine doğru çekmeye başladı. Olta sudan çıkınca bir tane minik bi balık tuttuğumu görüp güldük.
"Bunu bölüşürüz artık." Dedim ve gülerek Ataya baktım. Ama o gülmüyordu. O gülmeyince bende ona odaklanarak
"Bir şey mi oldu?" Dedim
Kafasını sallayıp,
"Hayır, çok güzel gülüyorsun."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 19, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kumsaldaki DalgalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin