2. "gezegenimin henüz bir ismi yok"

1.7K 100 14
                                    

⛵️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⛵️

Her şey kitabın son sayfasında yazıldığı gibiydi.
Tıpkı arap masallarında, sabaha karşı horozlar öttüğünde biten sohbetler gibi...

Uyumadım o gece, düşünceler birbirini kovalarken uyumak ne mümkündü. Birkaç kez boy aynasının karşısında durdum, kendimi izledim. Sordum yansımadaki kıza; neden böylesin? itiraf et kendine. Sessizce kimse duymadan içinden konuş. Küstün mü kendine?

Yalnızdım, bu sorun değildi. Öyle olduğumu biliyordum, belki etrafımdaki kalabalıkta mutlu kahkahaları duyunca kendi yalnızlığıma üzülmüştüm ama sonra buna da alışmıştım. Geçmişin izlerini taşıyordum, bunu zaten biliyordum. Bu da sorun değildi. Kendi gerçeğimi kabulleneli çok uzun zaman olmuştu. Neydi uykularımı çalan? ya da kimdi? Bu akşam birkez daha tanıştığım o insanlar mı? Gerçekte kimlerdi onu bilmiyordum, bilemezdim. Hoş henüz kendilerinin de farkında olduklarından şüphem vardı. Onlarla büyüsem nasıl biri olacaktım? İhtimaller dahilinde neler yaşanırdı. Çok mutlu mu olurdum, çok mutluymuş gibi mi yapardım ya da problemlerimi erteler gerçekten anın tadını mı çıkarırdım?

Sonuç itibari ile hepsi ihtimal olarak kalıyordu ve yaşanması mümkün değildi. Hala yerleştirmediğim eşyalarımın içinden koyu mavi askılı pijama takımını bulup çıkardım ve o gece hiç uyumasam da uykuya hazırlandım. Akrep ve yelkovan sonsuz döngünüsü devam ettirirken güneş doğudan tüm ihtişamıyla yer yüzüne doğarken her şey arap masallarıdaki gibiydi. Horozlar öttüğünde benim de kendimle olan sohbetim bitmiş ve nihayet uykuya dalmıştım. Hatırladığım tek şey turuncu ve sarı rengin ahenkle boyandığı gökyüzüydü.

"İKİNCİ BÖLÜM"

Düzensiz hayatıma yepyeni kurallarla düzen oturtmaya çalışan bir babanın varlığına henüz alışamamıştım. Aslında ona "Beni önemsediğin yok, numara yapmanada gerek yok. Bunca zamanın üzerine ilgili baba gibi gözükmen komik duruyor." konuşmasını hazırlamıştım. Fakat sofraya oturduğumuz ilk dakikadan bunun bir ilgi değil ego resitali olduğunu anlamıştım. Kendi otoritesini benim üzerimde de deniyordu. Hatta şu an şapşal surat ifadesi ile kahvaltısını yapan Asrın'ı görmeseydim bu kahvaltıların her sabah yapıldığına inanırdım.

Sabahları kahvaltı etmezdim, sabahlarım yoktu. Benim öğlenlerim ve gecelerim vardı. Sabaha karşı uyurdum ve bir kere öğle vakti kahvaltı pekte güzel olmuyordu. Şu an tabağımdaki yumurtanın varlığı bile midemi bulandırıyordu, yerken bile hayal edemedim kendimi. Sabahın 7'de acıkan birileri var mıydı sahiden?

"Dün gece neredeydin?" dirseklerini masaya dayamış, ellerindeki çatalını bıçağını bırakmadan kimseyle göz teması kurmadan masaya bir soru bıraktı Atıf Çalhan. Bu soruyu hiç üzerime alınmadım. Cevap vermesi için sandalyeme yaslanıp Asrın'a baktım.

Prensler, Prensesler ve Gezginler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin