Neler oluyor ?

46 4 1
                                    

Zarfı okuduktan sonra elimden düşürdüm aklım uçmuştu sanki yerinden o adam benim odama kadar girmişti ya da adamlarını sokmuştu. Aklım biraz yerine gelince ağzımı elimle kapattım nasıl oluyordu bu ne demekti şimdi? kapıda güvenlik diye bir şey vardı öyle değil mi hani maaş falan verdiğimiz gelene gidene dikkat et dediğimiz kac kişi çalışıyordu burda bu rahatlık nasıl oluyordu ? Avaz avaz bağırmak için ağzımı açtım açmamla kapatmam bir oldu sesim çıkmıyordu ki . Gerçekten korkmaya başlamıştım bu adamın gücünden.
Kapı tıklandı ve Emre içeri girdi. Gir dememi beklemiş miydi yoksa beklemeden öylece dalmış mıydı içeri ? Zaman kavramını tamamen kaybetmiştim. Bedenimi yavaşça Emre ye doğru çevirdim. Gözlerim yüzünden elindeki kağıtlara kaydı. Işle ilgili bir şeyler olmalıydı. Sesimin geri gelmesini diledim bir süre öylece durduk kendimi konuşmaya hazır hissedince ağzımı açıp gitmesini söyledim
- Emre çıkar mısın?
Yüzüme ve yere bakınca şaşkınlaşan yüzünü açılan gözlerini hatta büyüyen göz bebeklerini gördüm bir an sonra bir şey demeden çıktı sanırım korkmuştu. Peki ben korkmuş muydum ? Polis ? Arasa mıydım ? Neden elim telefona gitmiyordu bir türlü ?
Birden telefon çalmaya başladı. Sesi odada yankılandı sanki . Elim titreyerek ahizeye kulağımı dayadım .
-Idil nasılsın?
Oydu evet oydu bu sesi ömrüm boyunca unutmamak üzere hafızama kazındığını hissettim.
-Cevap gelmediğine göre hediyem sana ulaşmış.
Aklımda gerilmiş bir yaydan çıkan ok gibi ordan oraya giden sorulardan en belirsizini ona yönelttim.
-Ne biliyorsun ?
Sesim titreyerek çıkmıştı.

-Biliyor musun bunu sana birden söylesem hiç zevki çıkmaz.

Kahkaha sesi giderek yükselmeye başlıyordu o çizgi filmlerdeki cadılar kadar iğrenç gülüyor sayılmazdı ama o cadılardan çok daha korku verdiği kesindi.
Daha fazla dayanamayıp telefonu masamın üzerine bıraktım. Hemen ordan gitmek istiyordum başım dönüyordu. Telefonun başından çok uzaklaşmamıştım ki.

Zorlanarak gözlerimi açtım Emre burada mıydı? Ne zamandan beri buradaydı? Telefon hala açık mıydı? Konuşulanları dinliyor mudur? Hala kendi odamdaydım, üzerimde tonlarca ağırlık var gibiydi ve ben bu ağırlığın altında hem yok oluyordum hem çok acı çekiyordum. Gözlerim Emre nin gözlerini beni bağlayan bakışlarını buldu.Gözlerimi onun gözlerine sabitlemeye çalıştım ve bir yandan da az önce dediklerini aklımdan silmeye uğraştım sanki mümkünmüş gibi. Ona güvenebilir miydim? O bana güvenmemişti...

Çenemi bir süre daha kapalı tutmaya karar verdim. Yavaşça doğrulmaya çalışmamla tekrar yere kapaklanmam bir oldu bu tür şeylerden nefret ediyordum bana kendimi güçsüz hissettirdiği için. Kafamdan hesaplamaya çalıştım ne kadar zamandır buradaydık ve ne kadar zamandır Emre nin kucağında yatıyordum ? O el kimindi saçlarımda gezinen? Kafamı kaldırıp Emre ye baktım şaşkın şaşkın yüzüne baktığımı o yeşil gözlerinde gördüğüm an ona bakmayı kestim evet şu an daha önemli hatta çok çok daha önemli bir sorunum vardı ama Emre bana bunları unutturmak için mi yanımdaydı? Cevabı düşünmeden aklımdakilere beyaz bir örtü örtebilirdim ama yapmadım.
-Emre tamam kendimi daha iyi hissediyorum ayağa kalkmama yardımcı olur musun ?
Cevap vermedi sadece bana yardımcı olmakla yetindi. Topuklu ayakkabılarım çoktan ayağımdan çıktığı için ayakta durmakta bu sefer o kadar da çok zorlanmadım tabi bunda Emre nin de payı büyüktü. Hala başımın döndüğünü fark etmem çok zamanımı almadı ama Emre nin kolları arasında olduğum için bu durumda beni çok etkilememişti. Emre nin yardımıyla bir sandalyeye oturabildim en sonunda.

-İdil ne olduğunu anlatmayacak mısın?

-Pek sanmıyorum Emre.. Aslında anlatılacak bir şey yok ki kan şekerim düştü sanırım.

-Hmm bende önemli bir şey oldu sandım. Dolabında çikolata veya onun gibi bir şey var mı ye de geçsin?

 Aslında neden burdaydı ve neden benimle ilgileniyordu ki bunu öğrenmem gerekiyordu. "Yok ama şu an iyiyim önemli bir şey yok sen neden burdasın?" deyiverdim. 'Neden burdasın' birden sormam garip olmuştu ama ne yapabilirdim ki merak etmiştim.

-Odana şu dosyayı imzalatmak için gelmiştim seni görünce korktum.

Masamın üzerinde zarfın hemen yanında duran mavi bir dosyayı gösteriyordu. Ama neden dosyayı imzalatmaya gelmiş ki getir götür işlerini yapmaları için yanımızda insan çalıştırıyoruz. Genelde sekreterle bu işlerini hallederdi. Bu sefer gelmeyi seçmişti? Kalbimde sürekli yankı yapan sesler artıyordu. "Nedennn? Nedennnn? Beni kontrol etmeye mi gelmiştiii?" Yine saçmalamaya başladığımı hissettim ve o sesleri bastırması için kafamı tekrar şu ana çekmeye çalıştım.

-İdil sen iyi misin o masanın üzerindeki ne bir çeşit şaka falan mı?

Şaka mı ? Evet şaka diye bağırdığımı düşündüm keşke şaka olsaydı.Şaka diye bağıramadığıma göre ne diyebilirdim ki ona. Bunca yıl sonra birileri annemin ölümünü didikliyor mu dicektim şimdi? Dürüstlük yalancılık dürüstlük yalancılık...

Küçükken bu ikilemde kaldığımda omuzlarıma bakardım biri iyiyi söyler diğeri de kötüyü diye hayal eder ikisinin kavgalarını dinler sonra karar verirdim. Ama şimdi şu saniye ne yapacaktım? Dürstlük mü? Hayır Annemi ona anlatamazdım bunu yapamazdım buna dayanamazdım kafamda defalarca o sahneleri geçirsem de bir başkasına bunları anlatıp kafamdaki sahnelere onu davet edemezdim bunu yapamazdım.Bunun yanında ya o adam bunu anlattığımı falan öğrenirde onu da böyle rahatsız ederse bir başkasını daha bu bilinmezliğe çekmek istiyor muydum gerçekten. Kesinlikle hayır! Yalancılık mı? Ne yalanı söyleyebilirdim ki. Ha o mektup mu ben aldım onu ya arkadaşıma yapcaktım ama bozuldu falan mı dicektim . Saçmalamaktan ve durumu daha beter yapmaktan başka bir işe yaramazdı. En iyisi hiç biri.

-Emre seni ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmasan mesela nasıl olur hiç düşündün mü?

Omzunu silkti bu davranıştan onun için aslında o kadar önemli olmadığını anlamıştım yavaşça ayaklandığını görünce düşüncemin ne kadar doğru olduğunu anladım. Bende onu tutamazdım ya zaten kafam davul gibiydi fakat yanımda birine ihtiyacım olduğunu biliyordum ama malesef gitmeliydi. Elimi kaldırıp ona kapıyı gösterdim beden dilimle ona 'Lütfen çıkar mısın?' demek istemiştim bana bir bakış fırlattı sanki ben ona "Defol git burdan !" diye bağırmışım gibi hissettim ama her hangi bir şey demedim ve yapmadım . Çıkmasını izledim odadan çıktıktan sonra gözlerim masada duran mektuba döndü tekrar. Masada mı ? Yerimden kalkıp masamın yanına gittim evet işte orda duruyordu. Ben  bunu masada bırakmamıştım ki okuduktan sonra o şokla yere düşürmüştüm. Onu masaya Emre koymuş olmalıydı ama ben onu aldığını görmediğime göre ben yerde yatarken odaya girmiş yerdeki mektubu mu karıştırmıştı yani. Bunu hangi insan yapabilirdi ki kendimi geçirdim aklımdan böyle bir şey yapar mıydım her hangi biri baygın yerde dururken odasına girip özel oloduğundan emin olduğum eşyalarla ilgilenir miydim? Asla yapmazdım.  Sanırım Emre' yi tanıdığımı sandığımdan çok daha az tanıyordum hatta tanıyor muydum ondan bile emin değildim. Onunla ilgili hiç birşey bilmiyordum aslında.

Şu an uğraşmam daha önemli bir iş vardı o yüzden Emre'yi sonraya bıraktım. Mektuba tekrar baktığımda nerden başlamam gerektiğini buldum. Telefona yöneldim ve sekreterimi aradım. "Bana bir poşet bul fazla büyük olmasın ama içini göstermesin" dedim. İlk olarak bu mektubun üzerindeki sıvının ne olduğunu anlıyacaktım bunun içinde çok iyi bir arkadaşım vardı Damla bu konuyu hem saklar kimseye söylemez hem de bana istediğim bilgileri verebilirdi. Öylece düşünürken kapım tıklatıldı ve sekreterim kapıdan kafasını uzattı gelmesini işaret edince deiçeri girdi "Buldum efendim istediğiniz gibi bir şey mi tam olarak bilemiyorum ama" deyip elindeki bir kaç ufak poşeti gösterdi siyah olanı elinden aldım zaten ona teşekkür etmeme pek alışık olmadığı için benden bunu beklemedi "Bir şey yoksa çıkayım mı İdil Hanım?" dedi. Bende başımla onayladım. Sanırım bugün beden diliyle konuşacaktım kendimi bu şekilde daha rahat hissetmiştim. 

Mektubu dikkatlice torbaya koydum montumu alıp dışarı çıktım Damla yı yolda ararım diye düşünüyordum.


SESSİZCE BEKLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin