YEDİNCİ BÖLÜM
"Ateş ve Barut"
"Ateş ve barut yan yana ha?" deyip sinsice gülümsedi. Gözleri alaycı ışıltılarla parlamış, yüzüne her zamanki ukala ifadelerinden birini yerleştirmişti. Yıllar geçse de bu adam hiç değişmiyordu, değişmeyecekti!
Sarp, gözlerindeki siyah çerçeveli dinlendirici gözlüklerini çıkarıp çalışma masasının üzerine sertçe bıraktı. Aynı sertlik gözlerinde de hüküm sürüyor, arkadaşına açık bir "Sus!" emri veriyordu. Ellerini göz çukurlarını götürüp çok çalışmaktan yorgun düşen gözlerini ovalarken gözleriyle verdiği sus emrini bir de sözleriyle yineledi. "Kes sesini! Bu öyle bir şey değil!"
"Nasıl bir şey peki?"
Bu adamın alaycı imaları sinirine dokunuyordu. Ciddi bir konuda ciddiyetsiz davranışlar sergileyebilecek tek kişi şüphesiz Demir Ünal'dı.
En yakın arkadaşı olmasaydı bu ciddiyetsiz davranışları yüzünden ona çoktan haddini bildirmişti ama ne kadar sinirlenirse sinirlensin yapmak istediği eylemleri bir türlü hayata geçiremiyordu. Hep düşündüğüyle kalıyordu. Çünkü tam karşısında oturan ve sinsi sinsi gülümseyen bu adamda kesinlikle şeytan tüyü vardı.
Düşüncelerini eyleme dökemediği için sakin kalmaya çalışarak "Bilmediğin şeyler var," diyerek itirazını yineledi.
Demir direnişini sürdürdü. İstediği yanıtları almadan Sarp'ı rahat bırakmamaya kararlıydı. "Bilmediğim şeyleri anlat o zaman da bileyim."
"Berrin..." deyip, ciğerlerini yakan keskin bir soluk aldı. Eski nişanlısının ismi dudaklarından zorla dökülmüştü. Onun ismini zikretmek bile acı veriyor, kapatmaya çalıştığı derin yaralar, uğursuzca gün yüzünü çıkıyordu.
Bunu istemiyordu... Fakat Demir'in de istediği açıklamayı duymadan tatmin olmayacağını, kendisini rahat bırakmayacağını biliyordu.
Keşke... Bu işe burnunu sokmadan her şeyin dışında, uzağında durabilseydi. Ama durmazdı!
Sarp'ın dudaklarının arasından dökülen isimle pür dikkat kesilen Demir arkadaşına baktı. Onun kendi içinde yaşadığı amansız hesaplaşmanın farkındaydı. Bu hazin hikâyenin derinlere gömüldüğünü biliyordu ama şu an niye açılmıştı buna bir anlam veremiyordu. Burnuna pis kokular geliyordu ve Sarp'ın bir an önce dilinin altındaki baklayı çıkarmasını istiyordu.
"Bu konunun Berrin'le ne alakası var?" diye sordu. Ses tonu şaşkınlığını ele veriyordu.
"Çok alakası var."
Ah, bu pervasız adam, insanı meraktan çatlatırdı. Her zaman bu kadar kapalı bir kutu olmak zorunda mıydı?
"Biraz açsan da ben de öğrensem diyorum," dedi, sinirle gülümserken.
"Berrin'in beni terk etmesine neden olan adam, Taner Akıncı!"
Sarp'ın iki dudağının arasından kayıp giden sözcükler ortama parça tesirli bir bomba edasıyla düştü.
Demir'in dudakları şaşkınlığını belli edercesine genişçe yuvarlanırken "Yasemin'in... Yani senin rehinenin kocası Taner Akıncı mı?" diye sordu.
Sarp ikiletmedi. "Ta kendisi!"
"Ve sen de..."
Demir'in buram buram şüphe kokan duraksaması tenini karıncalandırdı. Gözlerini arkadaşının şüpheyle kısılmış gözlerine sabitleyip tek kaşını kaldırdı. "Ve ben de..." diyerek onu sözlerini tamamlamaya teşvik etmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS OYUNU (Tamamlandı)
General Fiction'Kumarda kazanan aşkta, aşkta kazanan kumarda kaybeder,' derler. Peki ya kumar masasında hem oyunu hem de aşkı kazanacak kadar şanslıysan? En büyük düşmanına verdiği son şans, aslında kendisinin tek şansı oldu... Sarp, şanslıydı ve intikam oyunları...