Ovvv Mardin ve onun güzellikleri burayı çok seviyorum ama insanlarını pek değil aslında insanlarına onların hamaratlığına, duruluğuna, içtenliğine bayılıyorum ama Ağa olanlara karşı içimde nedenini bilmediğim belki de bildiğim ama bilmek istemediğim bir öfke ve nefret var. Ki bazen ağa olduğu için babamdan bile nefret ediyorum.
Uçakta düşündüklerim birer film şeridi halinde tekrar geçti gözümün önünden şimdi ne yapacaktım? ne diyecektim? nereye gidecektim? ve en önemlisi babama kendimi nasıl affettirecektim?Bunların hiçbirini bilmiyordum.Valizimi alıp hızla havaalanından dışarı çıktım.Kaldırımda durup taksi beklemeye başladım.Uzaktan gördüğüm taksiyle birlikte valizimin tutacağını aşağı doğru itip kapattım.Elimi durması için uzattım.Hızlı gelen taksi ağır bir fren sesiyle hemen önümde durdu.Şoför gelip valizimi aldı ve bagaja yerleştirdi ben de arka koltuğa atıp kapıyı kapattım.şoför biner binmez arkasına döndü ve şivesiyle birlikte
"Where will you go" diye sordu
Tamam kıyafetimin burayla alakası yok ve boynumda asılı kamerayla turist gibi görünüyorum ama yani bu kadarını beklemiyordum.Ona karşılık olarak.
"Atakol aşiretinin Konağına"dedim.Adam şaşırmış olacak ki.Neye şaşırdığını anlamadım.Türkçe konuştuğuma mı şaşırdı yoksa Atakolların konağına gideceğime mi? Hızlıca arkasına döndü bana bakarak,
"Pardon bacım ben seni turist sandımdı hem sen ne edeceksin Atakolların konağında?"
"Önemli değil.Hem sen boşver ne edeceğimi de sür hadi"dedim.
Taksiyi sürmeye başladı ve 20 dakika içinde 7 yıl önce kaçtığım konağın kapısının önünde buldum kendimi.Acaba geri dönüp bir otelde mi kalsaydım ya babam istemezse beni diye düşünürken risk almaya karar verdim.Hadi Asrın ya hep ya hiç!!! dedikten sonra kendime taksiciye döndüm.
"Borcum ne kadar?"diye sordum.
"30 lira" dedi cebimdeki elliliği uzattım.Aldı ve kalan yirmi lirayı vermek için para koyduğu yere yöneldi.
"Üstü kalsın.Belki yine lazım olursun buraya beni alacaklarının garantisi yok.Kartın var mı"
Dedim kendimi güvene almam gerek.Babam beni almazsa eve bir de taksi bulmaya uğraşmayayım.Ben bunları düşünürken önüme doğru bir kart uzatıldı.Kartı aldım gülümsedim ve
"İhtiyacım olduğunda ararım bu arada ben Asrın aradığım zaman tanırsın artık"
Dedim. Arkadan valizimi aldım.Koca konağın kapısından içeri girdim bütün kadınlar orada oturuyordu bir Atakol kadınları klasiği.Evin erkekleri gittikten sonra çaylar demlenir ve bahçede oturup dedikodu yaparlardı.Beni ilk gören İlknur abla oldu.Bizim baş hizmetlimiz aşçıdır onun elinde büyüdüm sayılır.Bana baktı ve tanıyamadı sanırım ki
"Hayırdır kızım birine mi bakmıştın?"dedi.Ondan sonra bütün gözler bana döndü.Annem,Nazan Teyze,Seval ablam,Zeliha ablam,Derya ablam,Berfin,İlknur ablanın gelini Feriha,Kızı sevda.Annem görür görmez tanıdı ablamlar da öyle çünkü onlarla sürekli herkesten gizli konuştum ona fotoğraflarımı attım.Annem koşarak geldi.Sıkıca bana sarıldı ve ağlamaya başladı.Bende ona sarıldım gözlerimden damlalar düşmeye başlamıştı.Evet konuşmuştuk belki ama sarılmamıştık annemin kokusunu tam yedi yıl çekemememiştim içime.Herkes anneler gününde annesinin yanındayken ben annemin sesini bile duyamamıştım o gün sırf kafamdan atabileyim diye bütün evi baştan aşağı temizlerdim.Bir yandan ağlarken bir yandan da annemin o özlediğim yüzüne bakıyordum.
"Ağlama anne niye ağlıyorsun bak döndüm işte geldi küçük kızın ben yine senin kınalı kızınım geldim bak sil artık o gözyaşlarını kıyamam ben senin gözyaşlarına"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİ HANIM AĞA
General FictionHayat Asrın'ın bunca yıl kaçtığı şeyi karşısına mı çıkartacaktı. TÖRE'yi gerçekten bu kadar acımasız mıydı? hayat tüm dileklerini yok sayacak tüm mutluluğunu elinden alacak kadar.Babası gitti diye ondan bu kadar nefret mi ediyordu?Onun acı çekeceğin...