2. Bölüm

128 2 24
                                    

Karşılıklı oturdukları masada iki liderin bakışları birbirininkindeydi. Ebru'nun kendinden eminliği Hyun'u biraz inatçılık göstermeye teşvik ediyordu. 'Ben her şeyi başarırım!' havasını yakalamıştı bu kadında ve zevkle o havayı söndürmek, teklife net bir 'Hayır!' demek istiyordu. İnsanın kendisinin dişi versiyonunu tam karşısında görmesi hiç hoş bir durum doğurmuyordu. Böylesi büyük bir teklife karşı reddetme hevesi aşılıyordu. Fakat bu bir gruba yapılmış teklifti ve tek başına karar vermesi, olası bir durum değildi. Bu yüzden "Biz bunu aramızda görüşüp konuştuktan sonra sizinle yeniden görüşmek isteriz." dedi.

Ebru kazanma hırsı ile bakan gözlerini çekti ve elini çantasına daldırıp kendi özel kartını çıkarttı. Bu ülkede herkesin, daha tanışma esnasında birbirlerine kart uzattıklarını duymuştu. Kendisi bunu ilk anda yapmamıştı ama şu an yapmalıydı. Bu gruptan bir an önce cevap almalıydı. Olumlu bir cevap!

Elindeki kartı Hyun'a uzattı ve "Bu benim özel numaram. İstediğiniz zaman bana ulaşabilirsiniz." dedi. Birileri caka satacaksa bu kesinlikle kendisi olmalıydı. Karşısında kendisini beğenmişlik taslamaya çalışan bu adam değil!

Eline aldığı karta göz ucuyla bakıp yürek hoplatan gülümsemesiyle "Teşekkür ederiz." dedi. Gülümsüyordu ama aklında kim bilir neler dolaşıyordu. Daha fazla burada kalmamak düşündüğü şeyler arasında ilk sırayı almış olmalıydı ki, ayağa kalktı ve arkadaşlarının da kalkması için onlara bir bakış fırlattı. Sonra yeniden Ebru'ya dönüp ona elini uzattı. Bir anlaşmaya varmamış olabilirlerdi. Ama ayrılırken öylece çekip gidecek, saygısız bir adam değildi. Karşısındaki kadının da kalkıp, kendisine el uzatmasını sabırla bekledi. Ve o eli aldığında "Tekliflerinizi değerlendireceğiz." dedi yeniden.

" Umarım kabul edersiniz." Derken geri döneceklerinden hiç şüphesi yoktu. Ama yinede içinde bir yerlerde minicik bir endişe belirdi. İlk işinde başarıyı yakalayamazsa, babasının güvenini boşa çıkartmış gibi hissedecekti. Bu da asla olmamasını umut ettiği tek şeydi.

"Tekrar görüşmek üzere!" Diyerek Ebru'yu selamladılar ve oradan ayrıldılar.

Onların ardında sekreteriyle kalan Ebru, onun sesini işitene dek artlarından baktı. "Efendim, çok büyük oynamadınız mı?"

"Büyük oynadım ama Lider Bey yinede etkilenmedi." Dedi hayal kırıklığıyla. Sonra dönüp "Hadi gidelim!" dedi ve çantasını alıp yola koyuldu.

*****

Araba yolda hızla ilerlerken Min, "Lider, sen delirdin mi? Neden kabul etmedik?" diye çıkıştı. Grubun birleşmesini en çok arzulayan isimlerin başında gelen kendisiydi.

"Acelemiz yok Min!"

"Senin ne zaman acelen oldu ki?" Sevimliliği çoktan yok olmuştu. Liderin bu düşüncesiz tavırları yüzünden Triple'S'lerle buluşamamak onu çileden çıkartıyordu. "A, doğru!" dedi aklına gelen bir şeyle. "Ayrılma kararını acil vermiştin, unutmuşum."

Hyun, Min'in damarına basmasından ötürü sinirlerinin gerilmesine engel olamıyordu. Ona dönüp gözlerinin en koyu haliyle baktığında, Saeng hemen araya girdi. "Min!"

Min gelen uyarıyı çok da fazla dikkate almadı. Yine hedefi Hyun'du. "Ne kadar rahat adamsın, ya vazgeçerlerse?" Korkusu grubun birleşme ihtimalinin ortadan kalkmasındandı. Başka bir şirketten teklif alabileceklerine dair bugüne kadar hiç yeşil ışık yanmamıştı.

Hyun'da bir nebze onu anlıyordu. Bu yüzden siniri hemen yatıştı. "Korkma! Vazgeçmezler."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"O kadının gözlerinde nasıl bir hırs olduğunu gördüm. İstediğini alana kadar vazgeçecek bir tip değil o!"

"Nasıl anladın?" Bu sefer soru Saeng'den gelmişti.

KIZMA PATRONİÇEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin