Kurtuluş

41 3 4
                                    

Uzun zaman önce ölen birseyde yaşam bulmak zordur.

Jonathan, 6 günde 11. Kez okuduğu mektuba baktı. Bu mektubu kim yazmış olabilirdi? Neden saklamıştı?
Ince sayfaya tekrar göz atti. Bir işaret, bu cehennemden çıkmasına yardım edecek bir ipucu aradı fakat göremedi.
Aniden hücrenin dışından ağır ağır ayak sesleri geldiğini fark etti. Yaklaşıyorlardı.
Hızlı hareket ederek bağlı elleriyle mektubu tuğla deliğine tikistirdi ve bir köşeye sinip ayak seslerini dinlemeye başladı.
Tak.. Tak... Tak...
Bir süre sonra sesler kesildi.
Jonathan derin bir nefes aldı. Yakalanmadigina sevinmişti.
Birkaç dakika boş gözlerle hücresini inceledi.
Bir günde hayatı ne kadar da cabuk değişmişti.
Sıcak yatağını, denizcilerle söylediği şarkıları, Arya ile Kızıl Katiller'i yok etmek için yaptıkları planlari hatırladı.
Bunların hepsi, çok uzakta kalmış gibiydi.
Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmaliydi. Hemde hemen.
Bunları düşünürken, hücrenin kapısına tiklatildigini duydu.
Birkaç saniye hiçbirşey yapmadan olduğu yerde durdu. Kapı bir kez daha tiklatildi ve soguk odada bir fısıltı duyuldu.
'Jonathan'
Ses, yorgun ve yaşlı bir adama ait gibiydi.
Jonathan, odada kimsenin olmadığını biliyordu. Hızlı adımlarla demir kapıya yürüdü ve kulağını soguk kapıya dayadı.
Fısıltı, tekrar duyuldu.
'sana yardım edebilirim.'
Jonathan, irkildi. Halüsinasyon görüyor olabilir miydi?
Sırtını kapıya yaslayarak yere oturdu ve fısıldadı
'Kimsin?'
Ses devam etti,
'Bu, seni ilgilendirmez. Sana yardım ettigimi anlarlarsa, kafamı ucurular. Şimdi, kes sesini ve sorularıma cevap ver.'
Jonathan, nefesini tuttu ve adami dinledi,
'Onu buldun mu?'
'Neyi buldum mu?'
Ses, sinirlenmiş gibi tisladi,
'bana aptali oynama. Ne olduğunu gayet iyi biliyorsun.'
Jonathan, adamin mektuptan nasıl haberdar olduğunu merak etti.
6 gundur hücresine kahya kiz haricinde kimse ugramamisti.
Adamin hiriltili nefes alışını dinledi.
Birkaç saniye birşey demedi
Ve adam tekrar konustu
'bulduğunu biliyorum.. Simdi, sözlerimi cok iyi dinle, Jonathan.
36. Gününde, yuzunu güneşe ver ve mektubu tekrar oku. Gece çökünce Ay'a bak ve sakince hücreden çık.'
Jonathan, merakla 'Bu da ne demek?' diye sordu.
Ama hiriltilar kesilmişti.

36. Gününde Jonathan, erkenden uyanıp mektubu sakladığı yerden çıkardı. Yuzunu güneşe döndü ve mektubu tekrar okudu. Ne anlaması gerekiyordu? Zaten yüzlerce kez okumuştu.
Kağıdın arkasina baktı. Hiçbirşey yoktu. Her zamanki gibi.
Birden tayfalardan öğrendiği bir sifre çözme yöntemi geldi aklına.
Mektubu gunese tuttu.
Kağıtta, daha once üzerinde olmayan koyu renkli bir yuvarlak belirdi.
Jonathan, yuvarlağı tam güneşin üstüne tuttu.
Anlamamıştı.
Bu Ne işine yarayacaktı ki? Sadece bir yuvarlak. Başka bir işaret görme umuduyla mektubun her yerini inceledi fakat birşey goremedi
Sinirlenerek kağıdı buruşturup hücrenin diğer ucuna fırlattı ve olduğu yerde oturarak geceyi beklemeye başladı.

Gunlermiş gibi gelen birkaç saat içinde mektubu tekrar tekrar okudu.
Hiçbirşey anlamiyordu.
Birinin gelmesinden korkarak kağıdı saklamıştı.
Sonunda gecenin karanlığı çöktüğünde yuzunu ay'a çevirdi. Hala birşey anlamamıştı.
Aniden ana güverteden çatışma sesleri gelmeye başladı. Silah sesleri, insan çığlıklarına karışmıştı. Kaptan'in tayfaya topları hazırlamaları için emir verdiğini duyabiliyordu.
Tekrar Ay'a baktı. Sonunda beyninde bir ampul yandı. Ay, kırmızı bir örtüyle ortulmustu. Ay tutulmasi.
Artık anlıyordu. Mektubun amacını anlıyordu.
Kağıdı sakladığı yerden çıkardı ve hızla demir kapıya ilerledi.
Sag omzunu kapıya dayadı ve var gücüyle ittirdi. Gücü boşa çıkmıştı. Kapı hic zorlanmadan açılmıştı.
İçinde bir sevinç dalgası oluştu ve koşarak üst guverteye çıktı.

Daha basamakları çıkarken güverteden gelen igrenç bir koku duydu ve midesi kalkarak burnunu tıkadı. Şaşırmış bir halde karşısında olan manzaraya bakti. Güverte, kan gölüne dönmüştü. Tayfalar, Fransiz askerlerini puskurtmeye çalışıyorlardı fakat askerler sayıca fazlaydi.
Tayfalardan biri, yerde yatan bir askerden tüfeğini aldı ve sivri kısmını bir Fransız'in kafasına geçirip ateş etti.
Jonathan, askerin yere yigilisina şahitlik etti.
Bu sırada aynı tayfa, Jonathan'i fark etti ve koşarak üstüne atladı.
Jonathan , adami engellemeye çalışırken kafasına aldığı darbelerle sersemledi ve can havliyle tayfanin kasiklarina bir tekme savurdu.
Adam, acıyla yana düştü. Jonathan elini cabuk tutarak silahı kaptı. ayağa kalkip nişan aldı.
Ve ateş etti.
Adamin kanı yüzüne sicramisti. Midesi bulanarak tüfeği kenara atti ve Fransız gemisine bir göz atti.
Yelkenlerin olduğu bölümde 3 tane nişancı vardi. Onlardan korunmak için görüş alanlarından çıktı ve 42 gundur esiri olduğu geminin askerlerle dolu guvertesine baktı.
Dumenin olduğu kısımda biri dikkatini çekti. mavi üniformalı bir Fransız askeri, 2. Kaptanla çatışıyordu. Askerin sadece dalgalanan simsiyah saçlarını gorebiliyordu. Hareketlerinin hizindan ve zarifliginden, savasanin bir kadin olduğunu anlayabiliyordu.
Kiz, müthiş bir çeviklikle pistolunu kavradı ve kaptanın ayağına ateş etti. Adamın yere düşmesine izin vermeden son darbeyi indirmek için üzerine atlayıp kılıcını göğsüne sapladi.
Nefes nefese kalmış bir halde başını kaldirdi ve Jonathan, kızın yuzunu görme fırsatı buldu.

Arya.

Ufkun KoruyucularıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin