" Büyü artık Malfoy! Ben sana güvenmiştim, sana kendimi verdim, ben... " Genç adamın sessiz bir nefes aldığını duydu ve ardından Draco geri çekildi. Asası da geri çekilirken sarı saçları bir anlığına ay ışığında parladı.
" Kimse sevgiyi itecek kadar büyüyemez Weasley..."
Ron şaşkınlıkla ağzını açtı ve kekeleyerek " Ben... Seni sev... Sevmiyorum. " derken sarışın genç adam sokağa doğru gerilemeye devam etti. Birkaç adım sonra Ron ortaya çıkan Draco' nun yüzüne bakarken onunla birlikte kendisi de büyük gerçekle yüzleşti. Uzun sarı saçları genç adamın şakaklarına dökülmüştü. Gri gözleri gözlerine bakarken Ron içinden şok içinde tekrarladı. Onu seviyorum. Ben Draco Malfoy' u seviyorum. Kahretsin ! " O halde gitme... Benim yanımda kalabilirsin. Seni koruruz. İstersen aileni de getir. Ben... " Draco caddede kopan şiddetli bir patlamayla gri gözlerini kıstı. Ron da dönüp caddeye baktı. Duman ve çığlıklar vardı. İkisi dönüp birbirine baktı...
**********************
İkisi de aynı anda caddeye doğru koşmaya başladı. Caddede yoğun bir duman ve toz bulutu havaya kalmıştı. Gözleri tozla yaşarırken ikisi de kollarını ağızlarına siper ederek nefes almaya çalıştılar. İnleme seslerini ve birbirine bağırıp emir verenlerin seslerini duyabiliyorlar ama göremiyorlardı. Draco Ron' un kolunu kavrayıp nispeten korunaklı görünen, bir kısmı çökmüş bir evin iç bölümüne çekti. " Buradan izleyip duruma bir bakalım. " Ron başıyla onaylayıp sindi, özellikle de Draco kapüşonuyla saçlarını örtmüş, onunkiler işaret lambası gibi yanarken saklanması gerekiyordu. Tozlar yatıştı, daha rahat nefes alır hale geldiler ve çatışmalar tek tük de olsa yine başladı. Duydukları bir çığlıkla ikisi de sıçramıştı.
Hermione etrafını sarmış ölüm yiyenler tarafından kıskaca alınmış zorla götürülüyordu. Ron koşmak için hamle yapınca Draco hızla kollarını tutup onu engelledi. " Hayır! Gidemezsin! Çok tehlikeli! " Ron kollarını silkelerken " Bırak beni! Onu öylece götürmelerine izin vermeyeceğim! " diye bağırmıştı. Draco gri gözleriyle gözlerinin içine baktı. " Onu kurtaramazsın. Çok kalabalıklar. " Ron neredeyse ağlamanın eşiğinde yine silkelendi. " Ama deneyebilirim. " " Ne için? Ölmek için mi? Düşün Weasley. Onu neden hemen öldürmüyorlar? " Ron duraklayarak döndü ve sürüklenerek götürülen Hermione' ye baktı. " Tutsak edecekler... " Draco başını salladı.
" Eğer Potter buralarda olsaydı denemenizi söylerdim ama tek başına başaramazsın. O hayatta ve Karanlık Lord onunla ilgili her ne planlayacaksa bu süre içinde de hayatta kalacak. Bu arada onu kurtarabilirsiniz. Bu şekilde ortalarına atlaman sadece kendini öldürtmene yol açar veya senin de tutsak olmana... Eminim buna çok sevinecektir."
Ron acı içinde, artık yok olan Hermione' nin az önce bulunduğu yere baktı ve sonra dönüp birden Draco' ya sarıldı. Sarışın genç adam şaşkınlıkla boynuna sarılan genç adamı tutmuştu. Boynuna gömülen yüzden akan gözyaşlarının ıslaklığını hissedebiliyordu. İçini çekerek Ron' a kollarını daha genişçe sarıp daha sıkı sarıldı. Ron biraz toparlanınca geri çekildi ve tişörtünün koluyla ıslak yüzünü sildi. Gözleri kızarmıştı ama Draco mavi gözlere bakarken ilk kez karşısında okula geldiği günden beri takıştığı sakar çocuğu değil genç bir adamı görmüştü. Ron' u büyümeye zorlayan savaşın acımasızlığıydı ve Draco bunu engelleyebilmeyi çok isterdi. Onun saf mavi gözlerine yeniden bakmayı ve bir ayna gibi duygularını yansıtmasını isterdi. Ama şimdi o gözlerde kalın bir duvar ve acıdan, ihanetten, sevdiklerinden vazgeçmek zorunda kalmaktan yapılmış bir maske vardı. Ron dikkatle alanı taradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Die Hard, Love Hard - Snamione
FanfictionNedeni bilinmeyen amansız bir hastalık Hogwards'ı sardığında, Draco Malfoy ve Ronald Weasley dahil olmak üzere pek çok öğrenci yavaş yavaş karantinaya alınmaya başladığında tek kurtuluş ümidi Severus Snape'in deneyimli ellerindedir. Ancak Snape bir...