Bütün okulu taradım ama ne Doruk'u ne de Ege'yi gördüm. Gitmediğim tek bir yer vardı o da bodrum katı, hızlı adımlarla bodrum katına koşmaya başladım bir oda vardı genişçe, kapısı aralıktı, hafifçe parmak uçlarımda kapıya doğru yaklaştım içeri baktığımda Ege yerde yatıyordu üstünde de daha önce hiç görmediğim bir çocuk onu yumrukluyordu. Doruk'u da başka bir çocuk kollarından tutuyordu. İçeri daldığım gibi "Bırakın onları" diye bağırdım. Bir anda sessizlik odayı sardı, çocuk Ege'yi bırakıp bana doğru gelmeye başladı ama diğeri Doruk'u tutmaya devam etti.
Ben de yavaş yavaş geriliyordum çünkü çocuk çok pis bakıyordu, o sırada gözüm Ege'ye kaydı, dudağı kanıyordı, gözleri baygın bakıyordu. " Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" diye bağırdığımda çocukla aramda 1 adımlık mesafe kalmıştı.
" Hoşgeldin iyilik meleği"deyip, saçımdan tuttu ve sürüklemeye başladı ben çığlık atıp " Bırak!" diye bağırdım ama o daha da yüklendi sonra da beni ittirip Ege'nin yanına attı. Yer pürüzlü olduğu için dizim kanamaya başladı ama umursamadım."Ege iyi misin?" gözleri hafifçe aralandı ve inledi. Ben de hemen şortumun cebinden peçeteyi çıkartım dudağındaki ve yeni fark ettiğim başındaki kanlara bastırdım. O sırada sert bir el koluma yapışıp tırnaklarını etime gömdü ve beni sert bir şekilde kaldırdı." Bana bak küçük kız, kimsin bilmiyorum ama tehlikeli sularda yüzüyorsun."
dedi, daha çok kolumu sıktı, onun elinden kurtulmaya çalıştım ama benim gücüm onun yanında pire kadar kalıyordu.
Ege yavaşça doğrulup gözünü zorlayıp açtığında beni fark etti " Kızı bırak" diye gürledi. Doruk onu tutan çocuktan kurtulup bir tane yumruğu yüzüne geçirdi, zaten hemen yere yığıldı çok güçsüzdü ya da Doruk çok güçlüydü. Doruk da Ege yanına gidip yüzünü kontrol etti sonra bana döndü " Ya o kızı bırakırsın ya da....""Ya da ne?"
" Ya da buradan sağ çıkamazsın"
Beni tutan çocuk ruhsuz bir kahkaha attıktan sonra beni belimden sıkıca tuttu ve geriye doğru adım attı
" Kız benimle gelicek, peşimden gelirseniz olucaklardan sorumlu değilim" dedi.
Ege öne doğru bize yaklaşmaya çalıştı ama Doruk onu durdurdu " Onun şakası olmaz, dediğini yapar." dedi sonra Ege kulağına doğru bir şeyler fısıldadı, o kadar kısık sesle söyledi ki hiçbir şey duyamadım.
Belimdeki çocuğun eli gevşedi ve bir inleme duydum arkamı döndüğümde Can karşımda elinde kırılmış cam şişeyle duruyorudu. Teşekkür edip kollarına atladım, o kadar korkmuştum ki yaptığım şeyin farkında bile değildim.
O sırada geç de olsa kolumun yandığını hissettim kızarmıştı dizlerim kanıyordu.
Ege'nin yanına koşup baş parmağımla dudağındaki kanı sildim " Onlar kimdi?" diye sordum. Geri çekildi " Birdaha her şeye burnunu sokma!" dedi yine o yemekhanedeki haline geri dönmüştü. "Şey...Ben sadece..." sözümü kesip " Bak bugünki davranışlarımdan dolayı üzgünüm, Doruk söylemiştir. Dizin çok kötü yaralanmış, sen iyi misin?" diye sordu, dengesiz bir dediği bir dediğini tutmuyor ki. Yerde duran temiz bir peçeteyi alıp dizime doğru bastırıp kanın durmasını sağladı." Teşekkür ederim" dedim, umursamadan kalkıp peçeteleri alıp köşede duran çöp kutusunun içine attı. Doruk " Hadi gidelim bizim yokluğumuzu fark etmişlerdir bile." dedi. Ege rahat bir tavırla " Onu ben hallettim " dedi. Ben de gelmeden önce hocalara söylemiştim zaten lavaboya gittiğimi. Giderken " Onlar kimdi?"
"Sizden ne istiyorlar?" diye sorduğumda herzaman ki gibi cevap alamadım.
Ege " Çok soru soruyorsun, hadi git bak arkadaşların orda seni çağırıyor." dedi ben de fazla üstelemedim. İkizlerin yanına gittiğimde gözleri büyümüş şaşkın ifadelerini takıldılar, ben de her şeyi bir bir anlattım. Yüzmeye dizim yüzünden giremedim. O olaydan sonra da Ege'yi, Doruk'u ve Can'ı hiç görmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Meteoru
ChickLitOkulların tatil olmasıyla yaz okuluna başlayan Güneş sırlar küpünü taşıyan Ege ile başı dertte.