Bugünün gelmesini sabırsızlıkla bekliyordum, dün atlattığım kötü olaydan sonra gelmememin daha iyi olacağını söylemişlerdi hocalar ama Ege'nin bana hizmet ediceği günü hayatta kaçıramazdım. Sabah okulun kapısından girdiğimde Ege ve arkadaşları herzaman ki gibi toplaşmış camın kenarındaki mermerin üzerine oturmuş bana bakıyorlardı. Sanırsam iddia olayını arkadaşlarına anlatmıştı. Tam yanlarından geçerken aklıma çok güzel bir fikir geldi. Ege'nin ve arkadaşlarının yanına gittim Ege'nin önünde dikildim "Çantamı taşır mısın?"dedim, bana alaycı bir tavırla bakarak "Hizmetçin miyim kızım ben senin?"dedi, ben de gülümseyerek "İddiayı hatırlatırım." dedim, gözlerini devirdi ve çantamı aldı, onun arkadaşları da Ege'nin durumuna güldü ve dalga geçti. Havuza giderken de havlumu ona taşıttırdım ve aynı zamanda kendimi de sırtında taşıttırdım havuz kenarına kadar. Her saniye benden nefret ettiğini dile getirmesi için sanki ona para veriyorlardı. Yemek saatinde yemeğimi o getirdi ve huzursuzca gülümsedi "Afiyet olsun Güneş hanım" dedi. İlk defa bana ismimle hitap ediyordu. "Teşekkürler, sizede Ege bey" dedim ve ona alaycı bir bakış attım. Sinirlerimi bozmakta üstüne yok!
Dinlenme saatinde;
"Su getirir misin?" dedim
"Başlarım suyuna ya git kendin al" dedi
"Pardon" dedim şaşırarak.
"Bak Güneş şansını zorlama, benden bu kadar." dedi ve arkadaşlarının yanına gidicekti ki önüne geçtim.
"Hep mi sözünü tutmayan birisin?"
"Bundan sanane."
"Haklısın."dedim ve tekrar ondan nefret ettiğimi dile getirdim.
Tamam biraz ileri gitmiş olabilirim ama yinede sözünü tutması gerekmez miydi?
Bu kadar kaba davranmasının nedeni neydi?
Aklımda tüm bu sorular varken ağrıyan başımın ağrısı katlanmış gibi hissediyordum.Zaten dün olan olaydan dolayı hocalar havuza girmeme izin vermemişti ben de kantinde oturmaya karar verdim.
Ege yi de orada arkadaşlarıyla oturup bir şeyler yerken gördüm nasıl aldılarsa izin hocadan. Onları görmezden gelip kantinci abladan bir tane kaşarlı tost ve ice tea şeftali istedim parasını da verdikten sonra kenarda tostun olmasını beklemeye başladım, ben ice tea şeftalinin pipeti ile oynarken Ege geldi ve kantinci abladan bir tane kaşarlı tost ve ice tea şeftali istedi o da parasını ödedikten sonra tostunu beklemeye başladı.Kantinci abla yanımıza gelip sadece bir tosta yetebilecek ekmek ve kaşarın kaldığını söyledi, ikimizde bana asırlar kadar gelen bir süre kadar bakıştık.
"Buraya ilk ben geldim o yüzden uzasan hiç fena olmaz" dedi sırıtarak,
" Ben parasını verdim, ilk siparişi de ben verdim. O yüzden arkadaşlarının yanına gitsen iyi olacak"dedim.
Aslında bir tost için bebek gibi kavga etmezdim ama Ege artık sinirlerime dokunmaya başlamıştı, alttan alamazdım. Kantinci abla tostu hazır bir şekilde getirdi ama kime vericeğini şaşırdı "Aranızda kararlaştırdınız mı?"dedi. Ege de hemen atlayarak " Evet ablacım. Ben alıyorum."dedi, sinirle yüzüne baktım ve ardından bakışlarımı ablaya doğru çevirdim.
"Abla sen bu öküzün kusuruna bakma. Ben alıyorum" dedim öküz kelimesini vurgulayarak söyleyerek. Biz böyle didişirken bir çocuk geldi sarı saçları ve keskin yüz hatları olan biri, bizim yaşlarımızda gibi görünüyordu. Abla bir panik yaptı ve kantin tezgahını temizlemeye başladı çocuğa dönerek gülümsedi " Hoşgeldiniz Arda Bey!", adının Arda olduğunu şimdi öğrendiğim sarışın küçük bir tebessüm edip " Babam bir kaşarlı tost söyledi" dedi. Kadın bir bana bir de Ege öküzüne baktıktan sonra tostu sarışın çocuğa uzattı bide mahçup bir şekilde bakarak geri paralarımızı verdi, o sırada da sarışın çocuk çoktan gitmişti.
Galiba buranın sahibinin oğlu falandı. Ben de olabildiğince Ege ve arkadaşlarından uzak bir yere oturup ice tea' mi içmeye başladım. 10 dakika sonra kalktılar zaten, ben de ice tea bittiği gibi kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Meteoru
Chick-LitOkulların tatil olmasıyla yaz okuluna başlayan Güneş sırlar küpünü taşıyan Ege ile başı dertte.