Tekrar o sıkıcı ortama geri dönmek zorunda kalmıştık, satranç odasından geçerken sarışın taş Mira'ya döndü ve küçük masum bir gülücük yolladı. Eda ve Buse aynı anda bizi yanlarına çağırdılar. Aslında buna hiç şaşırmadım çünkü onlar tek yumurta ikizleri, her zaman aynı şeyi giyiyorlar ve her zaman aynı anda konuşuyorlar. Nur ise çimen yeşili gözlere sahip ve ben yeşil gözlere BAYILIRIM!! Aynı zamanda iki tane ablası var ve sesi çok güzel onu şarkı söylerken dinlemenizi tavsiye ederim.
Ege ve arkadaşları hala şişe çevirmece oynuyorlar. Ben de Mira'yı bizimkilerle tanıştırdım ve satranç odasında gördüğümüz taş sarışın çocuğu ballandıra ballandıra anlattık. Nur bizi dinlemedi çünkü o böyle basit konularla ilgilenmeyi sevmez kulaklığını takmış gözlerini kapamış ve kendini müziğin kollarına bırakmış şarkı mırıldanıyordu.
Benim de eğlendiğim söylenemezdi, artık umudumu kesmiş kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye karar vermiştim ki yanımıza Ege geldi ve bizi şişe çevirmece oynamaya davet etti, canım o kadar sıkılıyordu ki şişe çevirmecenin son bir umut olduğunu anlayıp, uflaya puflaya oynamayı kabul ettik.
Daire oluşturmuş bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyorduk ortada ise Boran'ın bulduğu kimin olduğunu bilmediği dolu bir su şişesi duruyordu. Oyunda herkes ilk önce birbirlerinin isimlerini sordu, Ege, Doruk, Can, Boran, Ahmet;bizim kızlar(Mira da var.);Ceren, Deniz, Seda ve Tanya. Ceren ve Deniz'i ilk defa görüyordum bize sanki başka gezegenden gelmişiz gibi bakıyorlardı ve bundan rahatsız olduğumu belli etmek istercesine gözlerime onlardan çektim.
Ege başlayalım ifadesinde başını salladı ve şişeyi çevirdi. Ege Can'a soruyordu:
Ege- Doğruluk mu Cesaret mi?
Can biraz düşündükten sonra - Doğruluk olsun bakalım!
Ege- Hmm, buradaki kızlardan biriyle çıkmak zorunda kalsaydın kimi seçerdin?
Bütün kızlar yüzünü buruşturdu ve "Iyy!!" dedi.
Can- Ege yaa!!
Ege- Ne ya? Söyliyeceksin banane. Ya da oyundan çık.
Can utana sıkıla "Öylesine söyliyeceğim çünkü oynamak istiyorum, Güneş." dedi.
Ne kadar istemeyerek söylese de bu hoşuma gitmedi ve yanaklarımın kızardığını hissedebiliyorum.
Ege tekrar şişeyi çevirdi, bu sefer Ahmet Nur'a soruyordu:
Ahmet- Doğruluk mu Cesaret mi?
Nur hiç tereddüt etmeden "Cesaret!"dedi.
Ahmet- Hmm, bize sevdiğin bir şarkıyı söyler misin?
Nur için bu hiç de zor olmayacaktı, çünkü bunu zaten her zaman yapıyordu. Ama yinede yeni tanıştığımız kişiler karşısında çok az utandığını hissedebiliyordum.
Nur- İncir uygun mu?
Ahmet- Tabii ki.
Nur o güzel sesiyle İncir'i söylerken gözlerim dolmuştu, herkes hayranlıkla Nur'u dinliyordu şarkı bittiğinde herkes ona iltifatlar yağdırmaya başladı Ceren ve Deniz hariç, onlar fena değil, detone oldun gibisinden cümleler kurdu ama Nur onları takmadı bile.
Ege tekrar şişeyi çevirdi bu sefer Ege bana soruyordu.
Ege- D mi, C mi?
Ben- Cesaret
Ege- Tamam. Benimle koşu yarışına var mısın?
Ben- Varım.
Onu geçmek çok istiyordum çünkü onun gösterdiği artistik tavırlar sinirime dokunuyordu.
İkimizde yan yana geçtik 10 metre ilerimize de bir hoca geçti (hocadan rica etmiştik hakemlik yapabilir mi diye.)
Hoca- 3-2-1 BAŞLA!!!
Başlamadan önce bana "Hak eden kazansın!" dedi.
Düşündüğümden hızlıydı ama berabere bitirdik, el sıkıştık ve birbirimizi tebrik ettik, elimi sıkarken gözlerindeki o yenilme ateşini görebiliyordum, berabere bitmişti ama onun kurallarına göre her zaman ne olursa kim olursa olsun o kazanmalıydı. Tam şişeyi tekrar çevirecekken hoca düdüğü çaldı ve herkesin toplanmasını söyledi dinlenme saati bitmişti. Havuz saati için hazırlanmaya gidicektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Meteoru
ChickLitOkulların tatil olmasıyla yaz okuluna başlayan Güneş sırlar küpünü taşıyan Ege ile başı dertte.