Bugün yeşil gözlü Nur'umun doğum günüü!!
Onun için ikizlerle konuşup bir plan hazırladık ama öncesinde hocalardan izin aldık. Öğlene kadar tek kelime etmedik doğum günü ile ilgili. Yemeğe gitmeden önce Buse Nur'u oyalarken ben de Eda ile birlikte sipariş ettiğimiz çikolatalı, çilekli pastayı alıp yemekhaneye çıkarttık ve tam ortadaki masanın üstüne koyduk. Eda hemen kardeşini arayıp şimdi gelmelerini söyledi. Bu sırada bütün öğrenciler de ortadaki masanın arkasında yay şeklinde dizildiler. Önce içeri Buse girdi arkasından da Nur girdiği gibi herkes "Doğum günün kutlu olsun Nur!" diye bağırdı. Nur'un da o yeşil gözlerinde ışıltı yüzünde gülümseme belirdi " Hepinize çok teşekkür ederim". O sırada Ahmet Nur'un yanına doğru yaklaştı elinde de kırmızı parıltılı kağıda sarılı küçük hediye kutusu vardı, "İyi ki doğdun Nur" dedi ve hediyeyi ona doğru uzattı. O sırada Mira hemen atlayıp " Hadi açsana" dedi Nur da onaylar gibi başını sallayıp açmaya başladı içinden ucunda sol anahtarı olan bir kolye çıktı. Nur içten bir şekilde gülümseyip " Ahmet gerçekten çok teşekkür ederim, bu çok güzel." dedi, bu sırada yüzünün kıpkırmızı olduğunu farkına varamadan. " İzin ver takmana yardımcı olayım."
"Tamam" Ahmet kolyeyi aldı, Nur'un saçlarını eliyle nazikçe kavrayıp omzuna aldı ve kolyeyi takıp
" Çok yakıştı, prenses" dedi bu sırada Nur daha da kızarmaya başladı. Ahmet bir adım gerileyip Nur'un çaprazına geçti ama çok uzaklaşmadı o sırada herkesin gözü onların üzerinde, olacakları heyecanla izliyorlardı. Ahmet boğazını temizledikten sonra Nur'un tam gözlerinin içine bakarak " Nur, ben...ben seni çok seviyorum. Benimle çıkar mısın?"dedi.Herkes şaşkınlıktan donup kalmıştı. Nur da bayağı kızarmış ağzı kulaklarına varacak şekilde gülümsedi
" E-evet, ben de seni çok seviyorum Ahmet"
Etrafı bir anda alkış, bağrış çağrış sardı herkes onları tebrik etti, çok yakıştıklarını söyledi.
Pasta herkese dağıtıldıktan sonra ben, ikizler, Nur, Mira, Tanya, Ahmet orta masaya oturduk( Ahmet Nur'un yanına oturdu).O sırada gözlerim Ege'yi aradı ama ortalıkta görünmüyordu ayrıca Doruk da yoktu. " Ege ile Doruk'u gören var mı? Kutlama olurken de yoklardı" diye sordum.Herkes bilmiyorum, gelirler herhalde gibi cevaplar verdi.
O sırada yemekhane kapısı açıldı ve içeriye Ege ve Doruk girdi. Ama Ege'nin attığı adımlar çok ağırdı, kahverengi gözleri demir kadar sert ve karaydı, yüz hatları keskin ve gergin gözüküyordu. Bizim masanın olduğu yerden geçerken kalkıp karşısına geçtim, belki bu yaptığımdan 5 dk sonra pişman olabilirdim çünkü patlıyacak volkandan farksızdı, yine de şansımı denemek istedim.
" Ege iyi misin?" dedim ama beni umursamadı bile omzuma çarpıp geçti ama bu sefer sesimi çıkarmadım. Yanındaki Doruk bizim masaya doğru eğilip " Kusuruna bakmayın, bugün... bugün onun babasının ölüm yıldönümü, onunla konuşmaya çalışmayın, herkese bana bile sert çıkıyor bağırıp çağırıyor." dedi ve hemen kendi masalarına gitti.
Bizim masadaki herkesin suratı asılmıştı görünüşe göre Ahmet de yeni öğreniyordu. Ben pastayı yemeyi bırakıp kızların bitirmesini bekledim.Yemekten sonra Nur gitti. Dinlenme saati için spor salonuna doğru giderken Ada ve Deniz'in konuşmasına tanık oldum normalde dinlemezdim ama Ege'nin ismini duyunca bugün öğrendiğim şey yüzünden dayanamadım. Ada " Ege kavga etmiş çok fena hemde dövmüş birkaç çocuğu!" dedi. Ben de hemen koşup Doruk'u bulmaya gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Meteoru
ChickLitOkulların tatil olmasıyla yaz okuluna başlayan Güneş sırlar küpünü taşıyan Ege ile başı dertte.