Sabahın 9'unda güneş ışığından rahatsız olarak uyandım. Ne yazık ki odam karanlık olmadan uyuyamıyordum. Ama yatağımdan çıkmadan telefonumu elime alıp İnstagram'a , WhatsApp'a vs. bakarken ayak sesleri duydum. Ama sanki kendini duyurmamaya çalışan tipten seslerdi bunlar. Telefonumun ekranını kilitleyip hemen yanımdaki komodine koydum ve yorganın içine girip gözlerimi kapattım. Ama hafifçe görebiliyordum.
Kapım dikkatlice açıldı ve içeri Kriss , Delphine ve Kevin girdi. Yüzlerinde hafiften bir sırıtma ve Kriss'in elindede bir kova görüyordum. Sanki uyurken sıcaklamışta yorgandan elimi çıkarmış gibi yaptım. Hepsi biraz geriledi. Malum onlar için bir süprizim vardı. Tekrar kıkırdayıp yaklaştılar. Bugün hep beraber yazın açılışını yapacaktık. Çünkü Hollanda'dan Jesslyn geliyordu. Kriss bana yaklaşınca elindeki su dolu kovayı tam bana boşaltacakken ani bir hareketle kovanın altından tutup onun üzerine boşalttım. Herkes gülüşmeye başladı.
Ama Kriss'in bakışları pek iç açıcı değildi. Ben Kriss'e 32 diş gülümserken o kovanın dibinde kalan suyu üzerime boşalttı. Su buz gibiydi. Ama en azından alışkındım. Delphine ve Kevin kahkahalar atmaya devam ediyorlardı. Kevin birşeyler söylemeye çalışıyordu ama gülüşmeler arasından hiçbirşey anlaşılmıyordu. Doğrusu benimde gülmekten karnım ağrımıştı. Gülüşmeler bittiğinde ise Kevin ''ıhım ıhım'' gibi bir ses çıkarıp.
-Hanımlar benim çıkmam gerekiyor. Arabayla İkizleri alıp geleceğim. Siz 15 dakikaya hazır olun.'' deyip kapıya yöneldi.
-Kevin! Bekle , biz kahvaltı hazırlayalım siz buraya gelin sonra Jesslyn'i alıp sörfe gideriz.'' dedim. Kevin ise eliyle tamamdır işareti yapıp çıktı. Sonra Delphine ''Tamam o zaman. Hadi kuru bişeyler giyinin ben televizyon izleyeciğim. Aşşağıdayım.'' deyip odadan çıktı.
- Demek senin dolabındaki şaheserlere kaldım bebeğim.'' deyip güldü Kriss.
-Aynen öyle oldu canım.'' deyip ayaklandım bende. Dolabımdan bikinimi şortumu ve büstiyerimi alıp odamdaki banyoya geçtim. Giyinip çıktığımda Kriss'in odamda olmadığını gördüm. Bende aşşağı indim ve annemin kahvaltı masasının son rötuşlarını yapıyor olduğunu gördüm. Anneme günaydın deyip yanağına bir öpücük kondurdum. Mutfakla salon amerikan mutfak şeklindeydi ve evimiz genişti. Mutfaktan baktığımda Delphine ve Kriss'in tartıştıklarını gördüm. Yanlarına gidip her zamanki sitemimi ettim.
-Yine mi televizyon kavgası?
-Ama-Çizgi fi-be-gumba-banan-va...'' ikisininde ne dediği hiçbir şekilde anlaşılmıyordu.
-Kumanda!'' otoriter sesim yükseldiğinde Kriss uflayıp puflayıp kumandayı bana uzattı. Ben de bir müzik kanalı açtım ve sesi yükselttim.
-Evet böyle en iyisi. '' deyip gülümsedim ve koltuğa oturdum. Delphine ve Kriss ise hala tripli tripli oturuyorlardı. Kapının çalmasıyla yerimden kalkıp hızla kapıya doğru ilerledim. Grubumuzun bütün erkekleri karşımda duruyordu. 32 diş gülümseyerek karşıladım onları. Hemen karşımda duran Charles bana sarıldı. Ondan küçük yaşlardan beri hoşlanıyordum ve bu son 3 senede onu sevdiğime emin olmuştum ama cesaret edip arkadaşlığımızı bozmayı göze alamıyordum. Ona sarılınca güvende hissediyordum.
-Naber Sky.'' bana hala sarılıyordu. Sanırım beni kalpten götürmek istiyor.
-İyi Charles. Sen?
-İyi bende.
-Tamam o zaman sen geç içeri.'' deyip gülümsedim. Oda gülümseyip içeri doğru ilerledi.
Kapıda karşıladığım herkese sarıldıktan sonra içeri geçtiler. Bende kapıyı örtüp salona doğru ilerledim. İçerde herkesin konuşması dolayısıyla bir uğultu vardı. ''Arkadaşlar! Hadi kahvaltı!'' deyip sesimi duyurduktan sonra mutfağa geçtim. Annem ve Charles muhabbet ediyor gibi gözüküyordu. Biz gelince annem ''Hoşgeldiniz çocuklar siz kahvaltınızı edin ben bahçedeyim.'' dedi gülümseyip uzaklaşırken. ''Anne! Babam Zeus'u dışarı mı çıkardı?'' diye seslendim. Annem olduğu yerde durup ''Bahçedeler.'' deyip gülümsedi. Bende anneme gülümseyerek karşılık verdim.
Masaya geçip sandalyedeki yerimi aldığımda masadaki çoğu şeyin çoktan silinip süpürüldüğünü gördüm. Yinede masadakilere bir göz gezdirip tabağıma alabileceğim birşeyler kalıp kalmadığını kontrol ettim. Çocuklara baktığımda ise çoktan tabaklarına yumulduklarını gördüm. Ama bi saniye Charles'ı bana bakarken yakaladım ve o ise gülümseyip tabağından bir parça peynir alıp ağzına attı. Bende tabağıma son kalan 3 zeytini biraz peynir jambon sosis alıp onları yedim. Ama doymuştum bazen midenin küçük olması insanın işine gelebiliyor.
Sonunda herkes kahvaltısını bitirip masadan kalktığında direk salona geçtiler. Ben işe bütün mutfak işleri üzerime yıkılmış gibi hissediyordum. Masayla bakışıyorduk bir süredir. Kafamı kaldırdığımda Charles'ın mutfağa geldiğini gördüm.
-Mutfak işleri sana kaldı gibi görünüyor.'' deyip bir kahkaha attı.
-Kesinlikle. Kimsede kalkıp demiyorki bu kız kaldı tek başına gideyim bi yardım edeyim. Yok işte hep düşüncesizlik bunlar.'' deyip tripli bir bakış attım.
-Ben 'bu kız tek başına kaldı gideyim bi yardım edeyim' diyorum. Burdayım işte.'' dedi ve eliyle kendini gösterdi ve gülümsedi. ''Hadi gel toplayalım şu masayı.'' dedi.
-Teşekkürler.'' deyip içten bir şekilde gülümsedim. Charles ve ben bütün masayı toplayıp bulaşık makinasına kirlileri yerleştirmiştik 5 dakikada. Çoğu zaman bu düşünceliliğinden dolayı ona minnettar kalıyordum. Sonunda salona geçebildiğimizde herkes NTV Spor'daki plaj voleybolunu izliyordu. Koltukta yer kalmadığı için koltuğun koluna oturdum.Charles ''Gençler Jesslyn'in uçağı 20 dakika sonra Miami'de olur. Bi-iki kişi gelsin benimle kızı karşılayalım.'' dedi. Ama kimse duymuşa benzemiyordu. Televizyona pür dikkat dalmışlardı. Bişey demeden oturduğum yerden kalkıp Charles'ın yanına doğru ilerledim. O da bişey demeden kapıya ilerledi. Evden çıkıp arabaya bindiğimizde Charles ''Bazen fazla umursamaz olduklarını düşünüyorum. Sorumluluk alan bir iki kişiysek oda biziz.'' deyip güldü. ''Kesinlikle.''
Havaalanına geldiğimizde ise Jesslyn'i tam çıkışta gördük. Koşup sevinçle Jesslyn'e sarıldım.
-Ne kadarda özledim yaa.'' deyip güldüm.
-Ben daha çok.'' deyip güldü. Jesslyn'den ayrıldığında ise Charles'la kuçaklaştılar.
-Hadi bayanlar siz arabaya geçin ben bavulu bağaja koyayım.'' deyip gülümsedi Charles. Biz arabaya bindik ve Jesslyn'le muhabbet ederken Charles'da arabaya binmişti.
Muhabbet ede ede evin önüne vardığımızda Charles Jesslyn'in bavulunu aldı ve eve doğru ilerledik. Kapıyı çaldık ve saniyesinde kapı açıldı. Jesslyn'in üstüne bir konfeti patladı. Ve herkes birarada ''Hoşgeldin Jesslyn!'' dedi. Bu umursamazlığın sebebi şimdi anlaşılıyordu. Herkes Jesslyn'le kucaklaştıktan sonra ''Hadi o zaman sörfe!'' bunu söyleyen Jesslyn'di. Düşündüm ki bu kız ne ara bikinisini giydi? Ama boynuna baktığımda bikini bağcığını gördüm. Ve sormaktan vazgeçtim.
-O zaman garajdan sörf tahtalarını kapalım.'' dedim ve herkes çoşkulu sesler çıkardı. Ve evet herkesin sörf tahtası bizdeydi çünkü hemen sahildeki bir villada yaşıyorduk. Charles'ın evi hemen yan villaydı ama sörf tahtaları bizim garajımızda duruyordu. Garaja geçip sörf tahtalarımızı aldıktan sonra garajı kapatıp anneme sahilde olacağımızı haber verdim.
Eğlenceli olacaktı...
![](https://img.wattpad.com/cover/46720007-288-k37749.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miami
Novela JuvenilSkylar 17 yaşında Miami'de yaşayan bir genç kız. Miami , sahil , sörf , ailesi , arkadaş grubu ve yaşadıkları anılar birer macera onlar için. Skylar Ivy'nin dünyasına hoşgeldiniz...