-Charles gitmesen...
-Neden gitmesem mesela?'' deyip muzurca gülümseyen Charles'a gülüp onu hafifçe ittirdim. O da gülümseyip suratını buruşturdu.
-Çünkü...
-Çünkü bana olan aşkından yanıp tutuşuyorsun?
-Ah ne tutuşmak hem de ölüyorum ölüyorum.'' gülümseyip gözlerime baktı.
-Evet artık ciddileşebiliriz. Neden kalacakmışım?
-Çünkü korkuyorum.'' dediğim şeye kahkaha atan Charles'ın ağzını hızla elimle kapattım.
-Hey. Şşş annemler uyuyor.'' elim hala ağzını kapatırken gözlerini kırpıp kafasını salladı. Elimi yavaşça indirip neden korktuğumu açıkladım. Hadi ama malikaneye gitmiştik.
-Ya çok etkilendim bu yaratık , ruh olaylarından. Ve sanırım artık palyaço fobim var.'' deyip gözlerimi devirdim. Charles ellerini omzuma koyup bana doğru eğildi ve beni kendisine çekip öptü gibi birşey olmadı tabi sadece sarıldı. Bende ellerimi beline sardım ve kafamı boynuna koydum.
-Tabiki seninle kalabilirim.'' fısıldayarak bunları söylerken derin bir nefes aldı.
-Charles uykun geldi mi?
-Senin?
-Pek değil.'' dedikten sonra onun tepkilerini ölçer bir bakış attım.
-Benimde. Hadi gel bahçeye çıkalım.
-Hava soğuk mudur hırka ister misin?
-Umarım biraz serindir kendimize geliriz ama üşütmez.'' dedikten sonra bahçe kapısını açıp hamağa oturdu. Bende bahçe kapısını çekip Charles'ın yanına oturdum.Zeus'ta kulübesinde uyuyordu. Charles telefonundan 'Metallica - The Day That Never Comes' şarkısını açmıştı. Öyle çok Metallica dinleyen bir insan değildim ama bu şarkıyı seviyordum. Kafamı gökyüzüne çevirip hiç yıldız var mı diye baktım. Ve evet vardı bu gece birçok yıldız vardı gökyüzünde.
-Gerçekten güzel gözüküyor.'' deyip Charles'a döndüğümde göz göze geldik.
-Evet gerçekten öyle.'' dedikten sonra kafasını gökyüzüne çevirdi Charles.
-Charles sen benimle ne konuşacaktın?'' bu sürekli ertelenen konunun ne olduğunu gerçekten merak etmeye başlamıştım. Tahminim vardı , umarım tahminim olurdu ama eğer değilse... gerçekten merak ediyorum. Bugün hayatımda gerçekten çok fazla ''gerçekten'' kelimesi vardı. Evet yeter sanki ıhı ıhı. Charles hamakta doğrulup tamamen bana döndü.
-Sky... The day that never comes but cecilia is.(Gün hiç gelmeyecek ama Cecilia gelecek.)'' duyduğum şeyle 1 dakika kadar sessiz kalma hakkımı kullandım. 1 sene önce yaşadığım şeylerin aynını yaşamak istemiyordum. Charles tepkimi bekler bir şekilde bakıyordu.
-Charles.
-Evet biliyorum Sky. Cecilia'yı pek sevmiyorsun , sevmiyorsunuz. Üzgünüm. Çok üzgünüm ama gelmek için çok ısrar etti. 4 gün. Sadece 4 gün kalıp gidecek. İdare edemez misiniz.
-Charles. Cidden 1 sene önce yaşadıklarımızı tekrar tekrar yaşamak istemiyorum.
-Sky Cecilia o zaman sevgilimdi. Artık değil , ki biliyorsun onu ısrarla ben davet etmedim. Israrla kendini kabul ettirmeye çalışan o. Gelemezsin diyemedim. Lütfen benim için idare etsen.'' gözlerimi devirip yavaşça kafamı olumlu anlamda salladım.
-Çok teşekkür ederim Sky.'' kafamı Charles'ın omzuna koyup gözlerimi kapattım. O ise eliyle kafamı kaldırdı. Ne yapmaya çalıştığını anlama çabası içerisindeydim. Sonra Charles kolunu başımın arkasına koyup benide göğsüne yasladı. Kalp atışını duyabiliyordum. Sanki ninni gibiydi. Müzik bittikten sonra ki sessizliği 'Ed Sheeran - Photograph' başlayana kadar fark etmemiştim.
Loving can hurt, loving can hurt sometimes.
Aşk incitebilir,aşk incitebilir bazı zamanlarda.
But it's the only thing that I know;
Ama bildiğim tek şey şu ki;
When it gets hard, you know it can get hard sometimes,
Bu zorlaştığı zaman,bilirsin bazen zorlaşır,
It's the only thing that makes us feel alive.
Bizi canlı tutan tek şey bud
We keep this love in a photograph.
We made these memories for ourselves,
Where our eyes are never closing,
Our hearts were never broken
And time's forever frozen,still.
So you can keep me,
Inside the pocket of your ripped jeans.
Holding me close until our eyes meet.
You won't ever be alone, wait for me to come home.
Loving can heal,loving can mend your soul.
And it's the only thing that I know;
I swear it will get easier, remember that we're never repeating ya.
And it's the only thing to take with us when we die.
We keep this love in a photograph.
We made these memories for ourselves,
Where our eyes are never closing,
Our hearts were never broken
And time's forever frozen,still.
So you can keep me,
Inside the pocket of your ripped jeans.
Holding me close until our eyes meet.
And if you hurt me,
That's okay baby,there'll be worse things.
Insıde these pages you just hold me.
And I won't ever let you go.
Wait for me to come home.
Wait for me to come home.
Wait for me to come home.
Wait for me to come home.
You can keep me,
Inside the necklace you bought when you were sixteen.
Next to your heartbeat where I should be
Keep it deep within your soul.
And if you hurt me,
That's okay baby, there'll be worse things.
Inside these pages you just hold me.
And I won't ever let you.
When I'm going, I will remember how you kissed me.
Under the lamppost back on Sixth street.
Hearing you whisper through the phone.
Wait for me to come home.*****
-Tatlım. Skylar hadi kalk.'' babamın sesini duyduğumda gözlerimi aralayıp gülümsedim.
-Günaydın baba.
-Günaydın canım. Kahvaltı hazır 5 dakika içerisinde aşşağıda ol.'' babam alnımdan öpüp odadan çıktı. Bi saniye oda? Ne ara odama geldim ben...Charles. Tabi yaa...
Yataktan kalktıktan sonra yatağı toplayıp banyoya gittim. Tuvalet ihtiyacımı giderip yüzümü yıkadıktan sonra saçımı topuz yaptım. Aşşağı indiğimde annemle babam kıkırdaşıyorlardı. Mutfağın girişindeki duvara yaslanıp bir süre onları izledim. Babam anneme yaklaşıp dudağına bir öpücük kondurdu.
-Ama ayıp yani böyle çocuk karşısında hiç hoş değil. Tam bir kötü örnek.'' deyip güldüm mutfağa girip sandalyeye otururken.
-Ahaha Sky yine komik tarafından uyanmışsın kızım. Hadi karnını doyur.
-Hiç olur mu öyle annecim senin komikliğinin yanında benimkisi hiçbir şey.
-Elbette.
*****
-Zeus hadi. Suya girmek ister misin? Gel biraz yüzelim.'' kahvaltıdan sonra bu sıralar Zeus'a fazla zaman ayırmadığım aklıma gelmişti. Onun için Zeus'u ve sörf tahtamı alıp sahile geldim. Deniz'e doğru Zeus'la beraber koştuk. Zeus büyük ihtimalle yüzerken yorulacağı için kıyıdan uzaklaşmıyordum. Zeus'un baya bir yorulduğunu anladığımda kıyıya çıkıp kuma oturdum. Zeus'ta gelip yanıma oturdu. Elimle tüylerini dağıttım. O dünyanın en sevimli köpeğiydi. Duyduğum ses ise dünya üzerinde duyduğum en sevimsiz sesti.
-Ayyy Charleeees buraları çok özlemişiiiim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miami
Novela JuvenilSkylar 17 yaşında Miami'de yaşayan bir genç kız. Miami , sahil , sörf , ailesi , arkadaş grubu ve yaşadıkları anılar birer macera onlar için. Skylar Ivy'nin dünyasına hoşgeldiniz...