Miami

Bölüm -7- James'in Partisi -

         James'in evine geldiğimizde bir süre eve baktım. Çok fazla insan vardı. Ortam çok eğlenceli gözüküyordu. Işıklandırmalar mükemmeldi. Herşey kusursuzdu. Müzik'te ise daha partinin ilk dakikaları olduğu için daha çok trap music - hip hop tarzı olan Rae Sremmurd - No Type çalıyordu.

-Wov. Gerçekt...'' Kevin sözümü kestiğinde gülümseyip ona döndüm.

Kevin : Mükemmel yaa. Havuz başında tamı tamına 5 tane bira varili var. Amuda kalkalım. Parti başlasın!!!

          Kevin'ın coşkusuna herkes 'Wuhuu!'larken Kevin çoktan yer minderlerinin oradaki kızların yanına gitmişti bile.

Delphine : Hadi gelin havuz başına gidelim.'' Delphine'e herkes onay verdikten sonra havuz başına doğru ilerledik. Çimenliklere gidip yerdeki minderlere oturduk.

Jordan :  Yalnız biz oturdukta... Eee içkisiz olur mu hiç?'' derken ayağa kalkmıştı bile. Bende ayağa kalkıp elbisemi düzelttim.

-O zaman bende sana yardıma geleyim. Şimdi kim ne içiyor?

Kriss : Herkese tekila olabilir aslında.

-Peki o zaman.'' dedikten sonra Jordan'a gülümseyip kolana girdikten sonra içkilerin olduğu masaya doğru ilerledik. Bir tepsi aldım.

-Ben bardakları dizeyim.'' dedikten sonra 2 tekila bardağını tuzlayıp limon koyduktan sonra tepsiye koydum. Ben diğer bardakları tepsiye dizerken bu sırada Jordan koyduğum bardaklara tekilayı dolduruyordu. Bardakların hepsini tepsiye koyduğumda Jordan hala tekilayı doldurmakla uğraşıyordu.

-Jordan biliyor musun Jason'la senin saçını çok kıskanıyorum. Kıvır kıvır böyle. Birde kahvenin bütün tonları var saç renginizde.'' deyip saçını elimle karıştırdım Jordan'ın. O da güldükten sonra omzunu dikleştirip bana gülerek bana döndü.

Jordan : Ahh Sky... Kıskanmamak elde mi? Şu karşında duran çocuğa bir baksana. Bu kaslar... Bu saçlar... Bu asalet...'' bir kahkaha atıp yavaşça omzuna vurdum.

-Tamam tamam. Şımarma hadi  gidelim tepsiyi ben alırım. Ah tam unutuyordum. Bana bir Baileys yapar mısın Jordan? Sen yaparken ben tepsiyi götüreyim.'' deyip gülümsediğimde düşünüyormuş gibi yapıp güldükten sonra bir bardak aldı. Ben de tepsiyi tekilaları dökmeden götürmeye çalışıyordum.

-Skylaaar canı...'' duyduğum ses adının baş harfi Cecilia olan bir insana aitti. Üstüme dökülen tekilaları izlerken bir süre elbiseme baktım. Kafamı kaldırıp üzülmüş numarası yaparken gülümseyen Cecilia'ya baktım.

-Skylar biraz dikkat etsene elindeki tepsiyi elimle devirmeme yol açıyorsun.''

        Artık bu bardağı taşıran son damlaydı. Geçen sene yaptıklarına da göz yummuştum. Ve daha fazla buna katlanamazdım.  Elimi yumruk yaptığımı elime batan tırnaklarımdan anlamıştım. Sol elimde tuttuğum tepsiyi sertçe yere fırlattım. Kırılan tepsinin sesiyle beraber irkilip birkaç adım geriye çekildi Cecilia. Zaten kırılan bardakların sesiyle beraber herkes bize dönmüştü.

Kevin : Sky ge...

-Kevin!'' Kevin'a donuk bakışlar atıp tekrar Cecilia'ya baktığımda elini ovaladığını gördüm. Yaklaşıp sol yüzünün sol tarafına yumruğu geçirdim. Saçından tuttuğumda çığlık atıyordu. İki kolumdan tutulup geriye çekildim. Sinirden ağlamaya başlamıştım.

Julia : Sky ne yapıyorsun? Delirdin mi? Gel sakinleş biraz.'' Julia'ya dönüp bağırdım.

- Evet delirdim. Tamam mı?'' tekrar yerde oturur vaziyette şaşkın şaşkın gözleri dolmuş bir şekilde bana bakan Cecilia dönüp konuşmaya başladım.

-Her insanın bir sınırı var Cecilia. Eğer o sınırı zorlayıp çizgiyi aşarsan...'' derin bir nefes alıp Jason ve Ian'ın tutuğu kollarımı silkip kolumu bırakmalarını sağladım. Sakin kalmalıydım. Bir kaç saniye daha Cecilia'ya baktıktan sonra onun yanında duran Charles'a bakıp yan bahçe tarafından direk evden çıktım. Sinirden köpürmüştüm resmen. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum yürürken. Yolun sahil tarafına geçip bir bank'a oturdum. İki elimi birleştirip çenemin altına koydum. Bu akşamki ben değilmişim gibi geliyordu. Sinirim tamamen kontrol dışıydı. Ve daha önce hiç böyle bir olay yaşamamıştım. İlk defa birine el kaldırmıştım ki buda yumruktu ve her ne kadar çaktırmasam da elim kırılmış gibi hissediyordum.

        Sahilde ilerleyip eve geldiğimde hemen odamdaki banyoya girdim. Hala ağlıyordum. Bugün bu ikinci ağlayışımdı. Tabi 2 senelik sinirin birikimi. Ama bugün gerçekten Cecilia fazlaca kontrolden çıkmıştı. O yumruğuda fazlasıyla hak ettiğini düşünüyordum. Gece mahvolmuştu. Yüzümü makyajdan arındırdıktan sonra odama girip şort ve bir tişört giyip yatağa girdim. Gözlerim ağlamaktan çok yorulmuştu. Dinlenmeleri için gözlerimi kapattım. Ve zihnimi bugün olanlardan uzak tutmaya çalıştım.

*****

        Uyandığımda yere düşmüş olan telefonumu elime aldım. Ekranını açmaya çalıştığımda ise telefonumun kapalı olduğunu fark ettim. Telefonu şarja taktıktan sonra açıp saate baktığımda saatin 11 olduğunu gördüm. Demek ki o ruhsal yorgunluk beni bile bu saate kadar uyutabiliyormuş. Bildirimler yüklendiğinde ise Jesslyn'den 3 , Kriss'den 7 ,  Kevin'dan da 11 arama olduğunu gördüm. Telefonum sessizdeydi , ki sonradan da kapanmış. Ve canım arkadaşlarım da sıkılmadan aramışlar. Telefonu bırakıp ayağa kalktım aynada kendime baktım. Gözlerim şişmişti. O değil de annemler niye beni kaldırmadılar acaba.

       Sorunun cevabını öğrenmem için aşşağa inmem gerekiyordu ki bunu tuvalet ihtiyacımı giderdikten sonra yürürlüğe koyacaktım. Lovobadan çıkıp telefonumu aldım ve aşşağa indim. Annemler kahvaltı ediyorlardı ki bu kadar geç kahvaltı etmeleri onlarında geç kalktığına işaretti.

-Günaydın. Neden beni kaldırmadınız ve neden bu kadar geç kahvaltı ediyorsunuz?

Marshall Ivy : Tatlım bugün biraz geç kalktık ve dün olanları duyduk onun için seni uyandırmak istemedik.

-Kriss dimi?'' deyip gülümsedim. Annemle babam aynı anda gülümseyip kafalarıyla onayladılar.

-Herşeyi anlatır zaten. Neyse.'' deyip koridora doğru ilerledim.

Elizabeth Ivy :  Sky birşeyler yemeyecek misin kızım?

-Pek iştahım yok. Odamdayım ben. Size afiyet olsun.'' deyip gülümsedikten sonra odama çıkıp kapımı kapattım. Camdan dışarıya baktığımda ise Charles'ın boş bakışlarıyla karşılaştım. Birbirimize bakarken cama yaklaştım. Biraz daha baktıktan sonra hızla perdeyi çektim. Eğer o soğuk davranıyorsa bende bir buz kütlesi olabilirdim.