Bölüm 13

44 5 0
                                    

Merhaba 1k olduk. Çok mutluyum. Ama bir o kadar da karpuzun içindeki çekirdek gibi voteler de düşüyor. İstli gençlik neden böyle? Beğenmiyor musunuz? Böyle voteler ve yorumlar gidince de üzülüyorum. Bende dedim ki 3 günde bir yb yayınlıyım. LÜTFEN YORUM VE VOTE YAPIN ARKADAŞLAR ONLAR BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ SÖYLÜYORUM. ONLAR SAYESİNDE BİR GÜNDE İKİ BÖLÜM BİLE YAYINLAYABİLİRİM :)

"Rüzgar." Gözlerim kızarmaya başlamıştı. Ama Baran'ın beni ağlarken görüp işkillenmesini istemiyordum. O iki hece canını o kadar çok yakmış olmalıydı ki...
'RÜZ-GAR' şu an bunu dediğimden dolayı o kadar canım yanmış, canı yanmıştı ki anlatılamazdı. Kendimden o kadar nefret ettim ki ilk defa. Düşünmeye ihtiyacım vardı. Zamana... belkide çok hızlı ilerlemişti herşey, yani çok çabuk aşık olmuştum ona. Yani herşeyin bu kadar mükemmel olması insanı şüpheye düşürmeliydi. Ama ben düşmemiştim işte! Şu sözü aklımdan çıkarmış olmalıydım.

"Çabuk alışırsan hızlı kaybedersin." Bu söz benim için bir anlam ifade etmiyordu eskiden. Ama şimdi gerçek anlamını anlıyordum. Baran yüzüme baktığında gözlerindeki bir çok acı dolu duygu görmeme rağmen daha belirgin olan hayal kırıklığı adeta yüzüme bir tokat atmış gibiydi. Önce ona dümdüz bir ifadeyle bakmaya çalışsam da gözyaşlarıma engel olamıyordum. Gözümden düşen  bir damla yaşı gördüğünde bana bakmayı kesip yüzünü Rüzgar'a çevirdi. Rüzgar'ın yüzünde yayvan bir gülümseme vardı. Şu an suratına bir tokat atıp onun bu ifadesini mahfetmek isterdim. Yapamadım. Zaten yapamazdımda. Elinde bu kadar büyük bir koz varken yapamazdım.

Rüzgar elini bana doğru uzatıp tutmamı bekledi. Yapamazdım. Baran'ın gözünün önünde bu kadar ileri gidemezdim. Yavaşça önüne geçip yürümeye başladım. Nereye gideceğimi bilmiyordum.

Muhtemelen beni bu lanet olası yerden çıkarmış olurdu. Beni sevip sevmediğini bile bilmiyordum. Kendimi şu an o kadar yanlız hissediyordum ki... Baran'a böyle bir cevap nasıl vermiştim. Mecburdum. Onun iyiliği için ondan uzak durmalıydım. Yavaşça önünden geçerek yürümeye başladım. Yönetimin kapısına geldiğimizde durduk. Rüzgar,

"Ben şu çıkış işlemlerini yapıyım." Derken bembeyaz olmuş suratımla ona bakakalmıştım. Adeta bir ruh gibiydim duygusuz ve beyaz...
İstemsizce 'tamam' dercesine gözlerimi kırptım. Rüzgar yönetimin kapısından yaklaşık 5 dakika sonra çıkmıştı. Arabaya doğru giderken eli elime kaymıştı. Ne kadar kaçırmaya çalışsamda olmamıştı ama tutuyordu işte. Arabaya binince,

"Nereye gidiyoruz?" Dedim duygusuz görünmeye çalışarak.

"Evime." Dedikten sonra içimi bir korku kaplamıştı. En son evine gittiğimde sevgilisiydim. Gözlerim dolmuştu. Şu an ayrı bir ruh hali içindeydim. Gözlerim yavaş yavaş süzülen damlalar usulca akıyordu yüzümden. Kafamı Rüzgar'ın olduğu tarafa döndüm.

"Bunu neden bize yapıyorsun?"

Şaşkın ve inanmaz gibi bir tavırla,

"Sen ağlıyor musun?" Dedi. Eli yanağıma gidicekken yanağımı çektim. O an anında büyüyen burun delikleri ve boynunda çıkan damarından sinirli olduğunun anlaşılmaması mümkün değildi. Ellerini hızla saçlarına daldırdı ve avazı çıktığı kadar bağırarak konuşmaya başladı.

"Neye dayanamıyorum biliyor musun?! Senin o piç için ağlamana! Bak Esir o seni unutucak bile! Onlar geçici kalıcı olan benim!" Bunları bir çırpıda söylemişti. Sanki bunları kafama sokmak isterce söylemişti. Yol botu sessizce ağlamıştım. O ise sinirli bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Sonunda eve vardığımızda gözüme birçok anımız gelmişti. Bir beyaz villada neler yapmıştık. Bahçedeki su savaşımız,mutfaktaki yemek şavaşımız,banyodaki şampuan savaşımız... Neredeyse üçüncü dünya savaşını çıkarmıştık bu evde. Arabadan inerken elimin üstünden çekilen eli tekrar elimde hissettim.

"Hatırladın değil mi?" Diyen Rüzgar'a döndüm.
"Malesef." Dediğimde elimi daha çok sıktı.  

'' Sana hatırlatmak istiyorum prenses.'' diye fısıldadı kulağıma. Bu kelimeler tüylerimi diken diken ederken ağlamam daha da fazlalaştı. Zaten bana çevrik olan yüzü tekrar arabadaki ifadesini alan Rüzgar sinirlice bana baktı. 

'' Ağlamanı istemiyorum. Nolur ağlama canım yanıyor.'' 

'' Benimde!'' diyerek ufak bir fısıltıyla cevap verdim. Bu defa ağlamam ve hıçkırıklarım artmıştı. Rüzgar kocaman kollarıyla beni sarmalasa da ondan kurtulmaya çalışırken, bir yanımda birine sarılma ihtiyacı duyuyordum. Kollarım yavaşça onu ittirmeye çalıştı. Durumdan rahatsız olduğumu anlayan Rüzgar daha da ısrar etmeyerek benden ayrılmıştı. 'Ne oldu acaba ya bu çocuğun kafasına saksı mı düştü ne ?' iç sesime tabiki hak verdim. Rüzgar villanın zilini çaldı. Kapıyı açan üzerinde beyaz bir gömlek altında siyah etek ve son olarak formasını tamamlayan siyah önlük takan bir bayan kapıyı açtı ve Rüzgar'a gülümsedi. 

'' Hoşgeldiniz Rüzgar Bey anneniz de sizi bekliyor. '' dedi kadın. Bir saniye anneniz mi? O an aklıma gelen fikir ile şaşkın bir ifade takındım. 

'' Rüzgar!'' dedim endişeyle. Yüzümdeki ifadeyi anlamış olan Rüzgar,

'' Efendim?'' dedi.  

'' Peki klinikten çıktığımı annemler biliyor mu?'' dedim. Aslında onlara kızgındım ama sanırım biraz iyi davranabilirdim. Hatta belki beni bırakırdı. Baran'ın yanına dönmeme izin verirdi. Beni sonsuza dek burada tutamazdı ya? Düşüncelerim Rüzgar'ın sesi ile kesilirken dediklerine dikkat kesildim. 

'' Aslında bakarsan sen hala klinikte tedavi oluyor gözüküyorsun.'' eliyle halk dilinde ''para'' anlamına gelen işareti yaptıktan sonra gülümseyerek ''Açamayacağı kapı yok sanırım.'' dedikten sonra gülümsemeye başladı. Onun bu hareketine göz devirerek karşılık verdim. 

'' Her kapı değil.'' dedikten sonra ona sinirlice bakıp evin içine doğru ilerlemeye başladım. Ev baya güzeldi aslında. Saraylardaki gibi iki uzunca beyaz merdiven vardı iki yanda. Bir merdivenle salona iniliyordu. sağ merdivenin orada mis gibi yemek kokularının geldiği bir mutfak olduğunu anlamak zor deil idi. Tam salona girecekken biri beni belimden sarılarak durdurdu. 

'' Hey hey hey!'' hemen ellerini çekmesini sağlayıp ona döndüm. 

'' Teklifini kabul ettim diye kendini sahibim sanma sana hala öyle kızgınım ki.'' Yüzünün somurttuğunu her halinden anlayabilirdiniz. 

'' Neden durdurdun beni hem?'' 

'' Çünkü anne ve babama senden bahsetmedim küçük hanım. ''dediğinde aklıma gelen sinsice fikirle sırrıttım. 

'' E o zaman ben bahsederim kendimden onlara.'' bana bakıp yapabileceğimi bildiği için sırıtıp,


''Yapamazsın!'' dedi. 

''Sen mi engel olucaksın?'' deyip meydan okuduğumda ikimizin gözleri de aynı anda salona doğru kaydı. Sonra birbirimize döndük. Ardından depar atarak koşmaya başladık. Tabiki o yenmişti ve önümü kesip salona gitmeme engel olmuştu ancak, Gelen ayak sesleriyle annesinin ve babasının  buraya geldiğini anlamıştım. Annesi bana gülümseyip,

'' Merhaba kızım ben Yasemin Rüzgar'ın annesiyim.'' Aslında daha önceden beni tanımıyorlardı. İlişkimizi saklamamız gerektiği gibi saçma bir düşünce içindeydik. Yani bu yüzden tanımıyordu. Babası da aynı şekilde kendini tanıttıktan sonra,

'' Esirciğim ben seni çok sevdim. Siz Rüzgar ile ne oluyorsunuz?'' derken işte istediğim kısım gelmişti. 

'' Bende tam bu soruyu sormanızı bekliyordum.'' dediğimde Rüzgar elimi sıkıca kavrayıp tehdit ederce konuştu. '' Eğer tek kelime dahi edersen Baran'ı öldü bil. Susacaktım, susmak zorundaydım. O an gelen bir cesaretle konuşmaya devam ettim. 

'' Aslında oğlunuz beni tehdit-'' elimin acısıyla sustuğumda annesi ve babası bana meraklı gözlerle bakıyorlardı. 

'' Yani şey demek istedi anneciğim; Ben onu ayrılmakla tehdit ediyorum yanımda yani İstanbul'da kalması için. '' deyip gülümsedi. Annesi babası da bu cümleden sonra gülümeye başlayınca canım iyice sıkılmıştı. 



Merhaba istli gençlik alın size uzuuuunca bir yeni bölüm voteler ve yorumlar bekliyorum bol bol:D

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BUNALIMİST.#Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin