Utab bu olaydan etkilendi ve hoşuna gitti. Ordusuna kesin katmalıydı. O an eski dostlar hala bekleyebilir diye içinden geçirdi. Sessizce arkasından yola koyuldu. Kalabalığın arasında adamı ara sıra tam gözden kayıp edecek gibi olsada iriliği ile hemen fark ediliyordu. Adam hızlı adımlarla kalabalığın arasından sıyrıldı. Fakat ilerledikten sonra ağır ve güçlü adımlarla yürümeye başladı. Yaklaşık 200 adım sonra bir barakaya girdi kapıya hızlıca vurdu, kapı gıcırdayarak açıldı. İçeri girdiğinde homurdanarak yattı. Ve eliyle kapıyı kapattı. Utab korkusuzca kapıyı çaldı. Mülob kapıyı açtı.
-Ne var+Çok iyi dövüşüyosun dostum
-Hmm sağol. *kapıyı kapatmak için hamle yapar*
+Dur!
-Ne var?
+Bu becerilerini savaş alanında denemek istermisin?
-Ne yani orduya mı katılacağım?
+Hayır benim özel birliğime katılacaksın, daha çok kafa patlatabilirsin.
-Peki yemekler?
+Bol bol geyik eti.
-Katılıyorum.
Utab sevinir fakat büyük bir komutan olduğundan -yani kendine göre- belli etmeye çalışır. Eski dostlarını görmek için yola çıkar ve Müloba hazırlanmasını söyler. O ara Mülobun yarasının iyileştiğini görmüştü. Galiba bir şifacıydı. Düşünürken 100 kişilik süvarisinin içinden en hızlı ata sahip olan ve Utab'ın sevdiği bir adam olan Kiyeg geldi tüm altınları ve tahılların vergisini aldıklarını söylediler. Utab dostlarına vermesi için Kiyeg'e mühürlü yazılar verdi. Kiyeg hemen atına bindi ve uzaklaştı. Geri dönünce mülobun bir ata binmiş ve belinde bir çantası olduğunu gördü. Mülob ordunun büyüklüğünü ve güzergahı sordu. Utab ordunun 300 den fazla olduğunu 100 süvari 100 piyade ve 100 okçu olduğunu söyledi. Mülob biraz durdu ve düşündü. Yol üstünde durmamız lazım dedi. Yola çıktılar süvarileri sohbet edip bira içiyorlardı.
Devamı gelicek.