Bölüm 2

401 14 2
                                    

Multide Barlas var:)

Gereken işlemleri yaparak yeni hastamı psikiyatri servisinin üç numaralı odasına yatışını gerçekleştirdim. Saat yaklaşık ikiye gelirken telefonun sesiyle irkildim.

''Ediz''

'' sevgilim, nasılsın?'' dedi uykulu sesiyle.

'' İyiyim, neden uykulusun sen işe gitmedin mi?''

'' Bugün tatil verdim kendime güzelim. Nasıl klinik yorucu mu?''

'' Çok sayılmaz'' dedikten sonra kapının tıklatılmasıyla yönümü kapıya çevirdim.

''Ediz, daha sonra konuşalım mı? Sanırım kapıda hastam var.''

''olur'' dedi sinirlenmişte sanki dişlerini sıkıyor gibi.

**

Bu gece nöbete kalacaktım, hava kararmış ve artık görüşme yapacağım hasta kalmamıştı. Hastaların odalarını gezip onları kontrol etmem gerekiyordu. Odami kilitleyip çıktım, sessiz hastane koridoru ürpermeme sebep oldu. Elbette benimle birlikte nöbete kalan birçok doktor ve hemşire vardı. Muhtemelen onlarında yapacak işleri kalmamıştı, çay içiyor ya da uyuyorlardı.

Adımlarımı biraz daha hızlandırdım, Ediz'e mesaj atmak için elime telefonu aldım. Hala yürüyordum ve loş koridordan benim dışımda ayak sesleri vardı. Buna emindim.

'' Kim var orda?'' dedim sesimin güçlü çıkmasına dikkat ederek.

'' Selam doktor.'' Dedi tanıdık bir ses. Daha sonra yüzü belirdi.

'' Barlas? Sen miydin? Burada ne işin var. Odanda olmalıydın''

'' Acıktım, buralarda yiyecek bir şey vermiyor musunuz?'' dedi.

'' Personellerin odana yemek getirmiş olmalılardı.''

'' Yiyecek bir şey dedim doktor, getirdikleri yenilecek bir şey değil.'' Yine muzipce gülümsemesini yaptı. Gözlerine bakamıyordum, utandığımdan değil biraz gizemliydi, geriyordu beni.

'' Maalesef Barlas, burada bunları yiyoruz. Şimdi odana geçer misin?'' dedim.

Hasta odalarının olduğu koridora beraber yürüdük. Mesafemiz yaklaşık bir metre kadardı. Yaklaşmak istemiyordum, hiçbir hastamdan böyle ürkmemiştim sanırım.

**

Sabah odamda masamda uyurken kapının tıklatılmasıyla ürkerek kafamı kaldırdım. Kapıda tanıdık bir yüz belirdi.

'' Ediz, senin burada ne işin var??'' dedim şaşırmışcasına.

'' Kahvaltıya ne dersin, oldukça yorgun görünüyorsun hayatım.'' Yanıma yaklaşım elimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Ellerini belime koyarak sarıldı. Bu sarılma her zamanki sarılmalarından değildi, soğuk ve isteksiz gibi. Belki de ben yanlış anlamıştım. Aramıza tekrar mesafe girince gülümsedim.

'' Olur tabi, nereye gidiyoruz?'' gülümsemesi yüzünde yayılmıştı masamın üzerinde duran çantamı aldı.

'' Sahilde çok güzel bir yer varmış, oraya.''

**

Deniz manzaralı bir kafeye oturmuş, kahvaltı ediyorduk. Arada kendi peynirini bana uzatıyor benim yememi sağlıyordu. Bu hareketi çok hoştu, Ediz'in hep bir çocuk yanı vardı.

Kahvaltımızı bitirip çaylarımızı söyledikten sonra beklemeye başladık. Zaman sıkıntım yoktu çünkü nöbet gecelerinin ertesi izinliydim. Etrafı izlerken karşıdan bize doğru gülümseyerek gelen bir kadın gördüm. Sarı saçlıydı, göz rengini tam kestirememiştim, mini elbisesi ve küçük bir çantası vardı.

'' Edizcim, merhaba'' dedi gülümseyerek. Benim ise çoktan kıskançlığım şiddetlenmiş kadına sert bakışlar atıyordum.

Ediz elini kravatına atarak biraz gevşetti. Bu hareketlerin anlamanı biliyordum. Mesleğime özgü bir şeydi. İnsanların hareketlerine, bakışlarına, giyinişlerine bakarak ne hissettiklerini az da olsa tahmin edebiliyordum. Ediz telaş yapmıştı.

Bakışlarımı Ediz'e çevirdim.

'' Ediz, bayanla bizi tanıştımayacak mısın?''

Ediz iyice telaş yapmıştı. Her halinden belli oluyordu. Suskunluğunu koruyarak arada gülümsüyordu. En sonunda adını bilmediğim ve sevgilime gayet yakın olan kadına döndüm.

'' Merhaba, ben Ediz'in sevgilisi Sezen'' dedim bu adam benim dercesine.

'' Sevgili mi? Ediz, bir dakika ne sen ne dedin? Sevgili mi? Bana iş arkadaşınla buluşacağını söylemiştin Ediz!'' diyerek çıkıştı kadın. Daha sonra bana dönerek konuşmaya başladı.

'' Bende Hilal, Ediz'in eşi. Bir de Ediz'in çocuğunun annesiyim.'' Yaşadığım şokla konuşamıyordum. Kadının sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

Hızlıca çantamı alarak uzaklaşmaya başladım. Bir dakika ya hiçbir şey demeden gidemezdim değil mi? Tekrar geri döndüğümde kadın arkasını dönmüş gidiyordu. Ediz'e yaklaşlaştığımda kafasını ellerinin arasına almıi masaya öylece bakıyordu.

'' Bana bak! Sana bir yılımı verdim Ediz, koskaca bir yıl. Bunu benden nasıl saklarsın. Bunu nasıl yapabildin?'' sesim titremeye başlamıştı. Hayır Sezen şimdi sırası değil. Sakın ağlama.

'' Senden nefret ediyorum Ediz nefret!'' diye bağırdım. Ve bu kadardı. Hızlı adımlarla arabama ilerledim. Koşarak hatta. Belki koşarsam bütün öfkemi atarım diye. Olmadı atamadım. Direksiyonu yumrukluyordum ama geçmiyordu. En sonunda ellerimi saçlarımın arasına alarak ağlamaya başladım. Sahi bu kadar aşık mıydım Ediz'e? O yüzden mi ağlıyordum?

Kısa oldu biraz, bu günlük bu kadar olsun. Yorumlarınızı beğenilerinizi eksik etmeyin:*

Bir Bağımlıya AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin