11. Bölüm

4.6K 352 230
                                    

**Medyadaki şarkıyla yazdım siz de onunla dinleyebilirsiniz. **

"Hazır mısın?" çoktan kapıya geldiğimizde sorduğu soruya başımla onaylayarak cevap vermiştim. Sanırım hazırdım. Yani, galiba...

Zile basmasının ardından yarım saniye kadar geçmişti ki yaşlı bir kadın kapıyı açmıştı.

"Kime bakmıştınız?"

"Biz Jongin'e bakmıştık ama?"

"Jongin mi? Ne yapacaksınız ki onu?"

"Kim gelmiş tontişim." Biz kapıda birbirimize bakarken Jongin altında sadece eşofman ve üstsüz bir şekilde elindeki havluyla saçlarını kurulayarak kapıya gelmişti. Bizi gördüğü an beklemediği için gözleri şokla açılmıştı.

"Luhan?" bana bakıp söyledikten sonra Sehun'a dönmüş ve yüzünü buruşturmuştu.

"Ve Sehun."

"Merhaba." Sevimlice gülümseyerek cevap vermiştim.

"Biz de seni gördüğümüze çok sevindik Jongin." Sehun son derece yapmacık gülümsemesi ile söylerken ben Sehun'un kolunu tutup bana bakmasını sağlamıştım. Bana baktığında kaşlarımı kaldırarak yapmamasını söyledim. İç çekip önüne Jongin'e döndü.

"Seninle konuşmak istediğim şeyler var. Biraz konuşalım mı?"

"Nini, senden ne istiyorlar?" büyükannesi Jongin'e yaklaşıp sorduğunda son derece sevimli gözüküyorlardı. Hallerine gülümsemek istesem de Sehun'un olay çıkarmasını istemediğim için bu isteğimi bastırdım.

"Merak etme tontişim zararsızlar. Yani en azından biri..." Jongin de biraz kaşınıyordu sanki?

"Luhan olmasa... Neyse. Konuşabilir miyiz?" Sehun göz devirmişti Jongin'in söylediği şeye.

"İçeriye geçin." Kenara çekildiğinde içeriye geçtik. Eski ama büyük bir evdi. Her yerde antika eşyalar, siyah beyaz resimler ve plaklar doluydu. Ben bir büyükanne eviyim diye bağırmasına rağmen yine de son derece güzeldi.

Jongin'i takip edip geniş salona varmıştık. Sehun'la yan yana ikili koltuğa otururken Jongin de yanımızdaki tekli koltuğun ucuna oturup bize döndü.

"Sizi... Yani seni dinliyorum Sehun." Sehun ikimizin arasında duran elimi avuçlayıp sıkı sıkıya kavrarken dizinin üstüne yerleştirmişti. Jongin'in gözünün içine sokarak ona gözdağı verme şekliydi bu. Bana yaklaşmaması için uyarıydı hatta.

Jongin bir süre ellerimize baktıktan sonra kısa bir süre gözlerimin içine bakıp tekrar Sehun'a döndü. Mesajı almış olmalıydı.

"Öncelikle şu üstüne bir şey giyer misin?" Sehun'un söylediği bu şey rica gibi gözüken emir cümlesiydi aslında, hepimiz anlamıştık.

"Konu neydi?" gözlerim, kaşlarını kaldırarak sorduğunda kaşında iyice ufak kalmış kabuğa dikkat çekti.

"Sen böyleyken konuşmak... Lütfen üstüne bir şey giyer misin?" Sehun inatlaştıkça Jongin de inatlaşıyordu. Aralarındaki negatif elektrik beni korkutsa da Sehun'un sözüne güveniyordum.

"Böyle iyiyim ben. Artık konuya gelir misin?"

"Üstüne bir şeyler giyer misin?" ikisi de gülümsese bile seslerindeki rekabet öyle yoğundu ki her an birbirlerinin üstlerine atlayacak gibiydiler.

"Konuş!"

"Üstünü giyin!"

"Lütfen kesin şunu!" sesimi hafifçe yükselterek söylediğimde bana dönüp bakmışlardı. Tam o sırada yardımıma büyükannesi yetişmişti.

TWENTIETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin