Daha okulun ilk haftasında kızlar yüzünden okula geç kalmıştım. Okula gelmeyeceklerini geceden haber verseler ne olurdu sanki... Sinirle okula doğru yürüdüm. Okulun kapısına doğru geldiğimde ders çoktan başlamıştı. Bu yüzden adımları daha da hızlandırdım ve nihayet sınıfın kapısının önüne geldim. Koşa koşa geldiğim için bozulan saçlarımı düzeltip, kapıyı çaldım. Hocanın 'Gel' sesini duyunca kapıyı açtım ve içeri girdim. Sırama doğru yürürken sıramda oturan Halit'i fark ettim. Şaşkınlıktan dolayı bir süre olduğum yerde kaldım ama kendimi çabuk toparlayıp sırama geçtim. Sınıfta o kadar boş yer varken neden benim yanıma oturduğuna anlam veremiyordum. Bir anda Halit'in bana 'Günaydın' demesiyle kendime geldim. Bu çocuk nasıl bu kadar rahat olabiliyordu! Hoca sınıfa girdiği ve şaşkınlıktan kurtulamadığım için sadece 'Sana da' demekle kaldım. Arkadakilerin kıkırdamalarını duydum. Ne var sanki yanıma oturduysa, ergen gibi hepsinin kafası aynı çalışıyor. Çocuk yer olmadığı için oturdu herhalde. Çocuk da pek sessiz bir şey. Sakin sakin duruyor. Bakayım valla öyle yaani. Belki biraz çekik cinlik var gözlerinde. Çekik cinlik nasıl oluyorsa artık öyle. Çünkü Halit çekik gözlü.
Edebiyat dersinin bitmesi ile günümüze döndüm. Tanzimat dönemi, servet-i fünun derken ben dönemleri karıştırdım. Tenefüs için Halit dışarı çıktı. Ben ihtiyaç haricinde dışarı çıkan insan değildim. Üzerinize afiyet bende azıcık üşengeçlik var. Oğuz'la Berk gözlerini kırpmaya çalışarak suratlarında aptal bir gülümseme ile yanıma geldiler. Bir şeyler anlatmaya çalışır gibi halleri vardı. Ben de 'Ne var ?' dercesine kafamı salladım ve mimik sohbetine katıldım. Sadece mimiklerle anlaşabildiğim arkadaşlarım vardı benim. Berk bu sefer de tek gözünü kapayıp bana imalı bir şekilde kafa sallamaya başladı. Bu yüz ifadesini tanıyordum, imayı da anladım ama yine de anlamamış gibi iki kaşımı kaldırıp sordum. En sonunda patlayan Oğuz 'Eee kız niye bu çocuk senin yanına oturdu ki şimdi ?' dedi ve konu belirlenmiş, muhabbet sessizden sesli haline dönmüş oldu.
Benim katlanamadığım şeylerdi bunlar aslında. Aşk meşk olayları bana göre değildi. 'Boş yer olmadığı için tabi ki de Oğuz' dedim ve ekledim. 'Hem ne yapabilirim, atayım mı sıradan çocuğu ?' Bu sefer atlayan Berk oldu.
- E kızım ben her oturduğumda popom yeri boyluyor. Benim popomun günahı ne ?
- Senin yanıma gelme amacın belli. Taktın İrem'e. Oğlum sana vermem o kızı. Bir de gelip en yakın arkadaşımın aşk hayatını seninle mi konuşacağım. Çok istiyorsan git söyle kıza ama alacağın cevap belli, o tatlı suratın bir süre kullanıma kapanabilir. Buna cesaretin var mı?
- Sen konuşsan böyle olmaz. Azıcık kızın aklına beni soksan ne olur? Berk iyi çocuk tatlı çocuk desen ölür müsün ?
Oğuz yalandan öksürmeye başladı bu sırada. Bıyık altından Berk'in söylediklerine güldüğü belliydi. Ben de biliyordum Berk'in çapkın olduğunu. Onun için yar etmem İrem'i ona. Oğuz'un öksürmesindeki imayı anlayan Berk, sinirlenip Oğuz'un ensesine vurunca birbirlerini kovalamaya başladılar. Ben onların arkasından gülerken Halit girdi içeriye. Anam çocukta bir endam var maşallah yani. Best model oflara taş çıkartır cinsten. Onun arkasından hocamız girdi içeri, ders başladı.
Sonunda ilk 5 ders bitmişti ve öğle arasına girmiştik. Bu yüzden çantamdan paramı aldım. Tam yürüyecekken Halit bana döndü. O güzelim sesiyle ' Bana hamburger alır mısın ?' dedi. Normalde bunu başka birisi sorsa senin ayağın yok mu, ben senin uşağın mıyım, kalk hadi kendin al gibi bir sürü şey söyler ve asla gitmezdim. Ama o anda Halit o kadar harika bir gülümsemeyle bana bakıyordu ki bir anda 'Tamam' dedim. Bu dediğime ben bile inanamadım. Halit'in parayı elime bırakınca elime değen eli ile kalbimin hızı artmaya başladı. Koşar gibi sınıftan çıktım. Kantine doğru ilerlerken ona ne almam gerektiğini unuttum. Kendime şaşırdım bir an eli elime değdi diye heyecanlanıp unutmuş muydum yani. Gidip kendisine sorsam benimle dalga geçerdi. Bu yüzden ona istediğimi alacaktım. Neden bunu aldığımı sorarsa da, kalmamış derdim. Tabi ya bu iyi bir yalandı. Kantinden iki döner ve onun kankası iki ayran alıp sınıfa doğru yola koyuldum. Sınıfa çıkarken Halit'in istediği döner olsun, diye dua ediyordum. Sınıfın kapısı kapalıydı. Bendeki ne şanstı ama şimdi kapıyı nasıl açacaktım ben. Ellerimde dönerler ve ayranlar vardı. Sonunda Halit'ten yardım istemeye karar verdim. Parmak ucunda yükseldim. Kapıdaki camdan kaş göz işareti yapıp Halit'e kendimi fark ettirdim. Beni öyle görünce gülmeye başladı. Öküz! Evet evet bu yaptığı davranışla tam bir öküzdü. Sonuçta ben onun için döner almıştım değil mi ? Böyle gülmeler falan cık cık hiç olmuyordu. Yavaş adımlarla gelerek kapıyı açtı, elimden döner ve ayranı aldı. Sıraya doğru yürümeye başladı. Ben tam onun istediğini almışım diye sevinecekken, onun sesi ile sevinmemin erken olduğunu anladım. Çünkü Halit neden hamburger almadığımı soruyordu. Ben de gayet doğal bir biçimde kalmadığını söyledim. İnanmıştı gerçekten! Yemeğimizi yemeye başladık. Yemeklerimiz bitti, çöplerimizi attık. Zil çalınca sınıf dolmaya başladı. Sırama geçerken Betül'ün elindeki hamburgeri görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yüzümün kızarmaya başladığını hissettiğim an hemen kafamı Halit'in tersi yönüne çevirdim ama Betül beni Halit'e rezil etmeye kararlıydı. Bağırarak 'Arkadaşlar bugün hamburgerler satılmadığı için kantinci fiyatları yarıya indirmiş, isteyen alabilir.' dedi. Halit'in gözleri üstümdeydi. Tam ağzını açacaktı ki ağzımdan başka bir pembe yalan daha kaçtı. Bu yalanı o kadar masum bir şekilde söyledim ki ben bile inandım. Ona hamburgerlerin satıldığı sırada çok kişi olduğunu ve onu bekletmemek için döner aldığımı söyledim. Onun bir şey söylemesine zaman kalmadan hoca sınıfa girdi. O bunak fizikçinin derse girmesine bile sevindim. Daha sonra bir daha Halit ile hiç konuşmadık. Zaten yarın İrem gelirdi ve onunla otururdum. Halit'le muhatap olmama gerek kalmazdı. Bunun rahatlığı ile dersi dinlemeye başladım.
Akşam İrem ve Melike ile dışarı çıkıp biraz dolaşık. Onlara bugün olanları anlattım baya dalga geçtiler ve birbirlerine sinsice güldüler. Ama bana o gülüşmelerin nedenini bin türlü şebekliğime rağmen söylemediler. Ben de umursamadım. Keşke umursasaydım o anda. Ama nereden bilebilirdim ki bana bir oyun oynayacaklarını...
Sabah her zamanki gibi zorlukla gözlerimi açtım. Hazırlanıp okul yoluna koyuldum. Okul yolu düz gider, çocuklar bayram eder şarkısını kim bulduysa onunla oturup bir çay içmek isterdim doğrusu. Bu kafa ile yaşayan insanı tanımayı kim istemez ki. Allah aşkına hangi okul yolu düz gider ? Bizimkiler hiç öyle değil gayet de yokuşlu, virajlı ya da hangi çocuk okula giderken bayram eder ? Bunları bir sormak lazım adama. İrem ile Melike mesaj atmıştı. Bu kızlar yine birlik olmuşlardı. Zaman zaman sinirlenmiyor değildim ama erken gideceklerini ve benim uykumun değerli olduğunu bildikleri için rahatsız etmek istemediklerini yazınca ben de bir şey diyemedim. Sonuçta 15 dakikalık uykudan bahsediyoruz. Önemli yani. Sınıfın kapısını açıp sırama ilerlediğimde yanımın boş olduğunu gördüm. Hani bu kızlar erken gelecekti, diye söylenmeye başlamıştım ki duvar kenarının en arka sırasındaki İrem ve Melike'nin 'Banu' dediklerini duydum. Arkamı dönüp baktığımda geceki sinsi gülüşleri vardı yüzlerinde. Ayy gerçekten inanamıyorum bu muydu o gülüşün nedeni ? Halit ile beni yan yana oturtmak mıydı ? Bunun cezasını ağır ödeyeceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Yeniden Sevmek
General FictionMasum bir aşkın gün gelip kalpleri nasıl yaraladığına şahit olacağız. Bu aşk lise yıllarında ekilen, kaderin cilvesiyle tomurcuklanan, evlilikle yeşeren bi çınar gibi yüceydi. Ama geçmişin getirdiği hadiselerle kalplerdeki şüphe birleşip bir kıvılc...