14.Bölüm

132 11 0
                                    

Okulun bahçesine girdiğimizde yine bütün gözler üzerimize dikilmişti. Ian, ilk geldiğimde de olduğu gibi aynı bankta oturuyordu. O zamanın aksine çatılmış kaşlarla değil de bunu tahmin etmiş gibi bakıyordu. Gerçekten bu kadar kısa süre içerisinde yapacaklarımı tahmin etmeye başlamış olması tam bir başarıydı.

Motosikletten inip kaskımı çıkarttıktan sonra bizimkilere döndüm. Hepimiz dışarıdaki insanlara gösterdiğimiz maske niteliği taşıyan soğuk bakışlarımızı yüzümüze yerleştirmiştik. Motosikletin anahtarını Nia'ya attığımda tek eliyle tutup cebine attı. Anahtarı ona vermiştim çünkü büyük ihtimalle ben bıraktığım yerde onu unuturdum. Hepsi kendi eşyalarının olduğu çantaları alıp okulun girişine doğru yürümeye başladı. Ben en önde giderken Alec bana yetişip kolunu omzuma atmıştı. Bunu yapması her ne kadar sinirime bozsa da bir şey demedim. Desem de bir şey değişmezdi zaten. Hepimizin kendi kafamıza eseni yapmak gibi bir huyumuz vardı.

Binaya girdiğimizde Mary hızla kafasını kaldırıp bize baktı. Bizi inceledikten sonra kaşları çatıldı. Gözlerinden kararsızlığı belli oluyordu. Bizi tersleyecek miydi yoksa hiçbir şey demeyecek miydi? Kararı ne olursa olsun sonucun değişmeyeceğini biliyordum. Önünde durduğumda bile hala kararını verememişti.

"Nasılsın Mary?"

Bana cevap vermek yerine teker teker hepimizi inceledi. Aslında kısa süreli göz atmalar da diyebilirdik. Hepimizin bakışları üzerinde olunca eli ayağına dolaşmış, ne yapacağına karar verememişti. Buna alışmıştık. Zaten istediğimiz de tam olarak buydu. Geçen on saniyenin sonunda bana cevap vermeyeceğini anlamıştım.

"Her neyse. Bize, şu benim odamın yanındaki kullanılmayan odanın anahtarını vermeye ne dersin?"

"Onu sana veremem. Üstelik onlar burada kalamaz."

Alec'in yanımda kısık sesle güldüğünü duymuştum. Benim yüzümde de gülümseme vardı. Ama gülüşümle bakışlarımı çok ters oldukları için korkunç göründüğüme emindim.

"Mary sana sormamın tek nedeni kibar olmaya çalışmamdı. Şimdi kısaca özet geçiyorum. Ya anahtarı kendi isteğinle güzelce bana verirsin ya da ben zor kullanmak zorunda kalırım."

Onunla ilk karşılaşmamdaki gibi üzerine eğilince oda geri çekildi. Aramıza mesafe koyduğundan emin olunca da masasındaki çekmecelerden birinden anahtarı çıkarıp bana uzattı.

Onu tehdit ederkenki soğuk ifadem yerine gülümseye bırakırken çoktan merdivenlere yönelmiştim bile. İlk kata geldiğimde koridorun sonuna doğru ilerledim. Kendi odamı geçtikten sora ilk gün içine bakmayı önemsemediğim kapıyı anahtarla açtım. Burada olduğum bir haftada sıkıntıdan okulun çoğu yerine girmiştim. Bu odanın da içinde dört tane yatak olan geçici oda olduğunu öğrenmiştim. Şu aptal seviyeleri belirlemeden önce öğrenciler bu odalarda kalıyordu. Odaların olduğu altı katta da bu odadan birer tane vardı. Bu odalardan bazılarının hiç kullanılmadığına emindim.

Normal odalardan daha küçük bir yerdi. Odanın her iki köşesinde çift katlı yataklar vardı. Tam ortalarında pencerenin altında küçük bir çekmeceli dolap vardı. Girdiğimiz kapının hemen arkasındaki kapıda küçük banyoya açılıyordu. Küçük olsa da gerçekten hoş bir odaydı. Eğer fazladan bir yatak daha olsaydı bende burada kalmayı planlıyordum. Aslında zorla kendilerini getirmeye çalışmasalardı ben burada tek başıma kalmayı düşünmüştüm. Böylece Ian'la da uğraşmak zorunda da kalmayacaktım.

"Alex orda dikilmeye devam mı edeceksin?"

Alec çoktan sağ alt taraftaki yatağa uzanmış bana bakıyordu. Sam onun üzerindeki yatağa eşyalarını koymuş ve banyoya girmişti. Nia ve Matthew üst yatağı kapmak için kavga etmeye başlamışlardı. Şimdiye kadar kavga etmemeleri mucizeydi zaten. Yani birbirlerine iyi dayanmışlardı. Sam banyodan çıkıp kendi yatağına çıkıp yattığında, onları izlemeye başlamıştı. Eğlendiği her halinden belli oluyordu. Normalde kavga etmesinler diye kendi yatağını vereceğine emindim. Hatta birkaç gün içinde kesin verirdi. Ama şuan da onları izleyip gülmek daha eğlenceliydi.

YetenekliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin