◇ Bölüm 1 ◆

112 17 9
                                    

Vote ve yorum sayısına göre ikinci bölüm eklenecek, keyifli okumalar.

●●●●

Sinsice sızan güneş, geceden almıştı öcünü. Gece cesurdu ve korkutuyordu insanları. Güneş ise berraktı. Ama yalancıydı. İnsanları güzelliğiyle kandırıyordu. Asıl gerçek gece idi. Gerçekleri sırayla vuruyordu yüzümüze.

Camın buğusuna çizdiğim karikatürlerden rahatsız olan kadın suratını asmış bir şekilde yüzüme dikmişti bakışlarını. Umursamazca bakışlarımı dışarıya diktim. İnsanlarda bir acele vardı. Otobüs kuyruğunda bekleyen insanlar, fırından yeni çıkmış ekmekleri almak için sırada bekleyen yaşlı insanlar. Sanırım yaşlandığımda böyle olma düşüncesi korkutmuştu beni.

İstanbuldan Ankaraya yolculuk yapmak yorucuydu. Özellikle gecenin bir saatindeyse yolculuk, hiç çekilmiyordu.

Evlatları olduğumdan bir haber olan ebeveynlerim beni kendi hayatlarından uzak bir okula yazmışlardı. Özel bir okuldu ve yabani kişiliğime hiç uymuyordu.

Babamın yurt dışından gelen teknolojik ürünleri pazarlama ile ilgili bir şirketi vardı. Annem ise sosyete güzelleriyle takılan her günü bir yerde olan tür bir kadındı. Sonuç ise umurlarında değildim. Sadece her hafta alacağım harçlıklarda görüyordum onları. Şimdi ise beni tamamen kendilerinden uzaklaştırmışlardı. Lise üç öğrencisiydim ve henüz yaşadığımdan emin bile değildim.

Otobüs ineceğim yerde durunca bavulumu ve çantamı hızla alıp dışarı attım kendimi. Ankara hafif bulutluydu ve açıkçası biraz soğuktu. Telefonumu çıkarıp notlar bölümüne kaydettiğim adresi incelediğimde bir taksi durdurup adresi verdim. Taksi şoförü usulca arabayı kullanırken camdan dışarıyı izleme başlıklı sıkıntı giderme uygulamama koyulmuştum.

Buraya alışmam zaman alacak gibi görünüyordu. Özellikle dün gece otobüs durağında ki duvarda yazan yazı aklıma geldikçe korku kalbime nüfus ediyordu. "Sakin ol sakin ol." Sessizce kendime komut verirken taksi şoförü büyük bir binanın önünde durmuştu. Ücreti verdikten sonra çantamı ve bavulumu alıp binanin basamaklarını çıkmaya başladım. Antik Yunan tarihinde ki binaları anımsatan okul, yabani kişiliğime 'Burada ne tür tehlikeler barındırdığıma yakında şahit olacaksın. ' cümlesini fısıldıyordu.

Derin bir nefes alıp zil düğmesine basıp beklemeye başladım. Keman tonlarında zil sesi dikkatimi dağıtırken gürültüyle açılan kapının pervazında beyaz tenli, kızıl saçlı kadının gözleriyle buluşmuştu gözlerim. "Kime bakmıştınız?" Harry Potter gözlüklerini anımsatan tür gözlüğünü düzeltip saçlarımdan başlayıp ayakkabılarıma kadar süzen kadına vereceğim cevabı seçmekle meşguldüm. "Kuvars okuluna kaydım yapıldı bu yıl. Ve-e.." kaba ses tonuyla sözümü kesmişti, "Sen Samira Methoğlu olmalısın?" Beni tanıması şaşırtmıştı. Gözüme yabancı gelen profile bir kez daha göz gezdirip konuşmuştum. "Evet. Ben Samira Methoğlu." Eliyle çenesini sıvazladıktan sonra elimde ki bavulu hızla alıp karanlık koridorda yürümeye başladı. Ben ise kapı pervazında arkasından bakıyordum. Bir anda durup bana dönmüştü. "Ne bekliyorsun? Gelsene içeri. " pervazdan içeri adımımı atıp çantamı peşimde sürükleyerek kadını takip ediyordum. Karanlık koridorda ürkek adımlar atarak yürürken, isminden bir haber olduğum tuhaf kadın bir düğmeye basarak koridoru renklendirmişti. Sarı ve turuncu ışıklar koridoru aydınlatırken bir odanın kapısının önünde durmuştuk. Zarif ceketinin cebinden çıkardığı anahtarlardan birini kilite sokup çevirdiğinde gürültüyle açılan kapının ardında ki odada gezdirdim gözlerimi. Krem tonlarında boyalı duvarlar, iki adet tek kişilik yatak ve adeta süs niyetine konulmuş kütüphane rafları vardı. "Okulun ve yurt'un müdiresiyim, adım Zeliha Feril. Bir şeye ihtiyacın olduğunda ya da bir durum olduğunda kesinlikle çekinmeden beni buluyorsunuz küçük hanım. Okulumuza alışacağına eminim." Bavulu elime tutuşturup odanın sağ tarafında kalan merdivenlerine tırmanıp yok olmuştu.

Bavulumu sürükleyerek odanın içine giriş yapmıştım. Karşılıklı konumda olan iki yataktan biri doluydu. Yine sorun yaşayacağın biri hayatına girecek! İç sesim ön yargılı davranıp beni uyarırken eşyalarımı yerleştirmeye koyuldum. Bavulumdan çıkardığım tüm eşyalarımı yerleştirdikten sonra bana verilen yatağa attım kendimi. "Sonunda rahatlayacağım. Yeni hayat yeni insanlar. Kimse beni takip edip duvarlara tehdit yazıları yazmayacak. Dünya var be!" Gözlerimi kapatıp hissettiğim huzurun doruklarına ulaşırken bir duş almamın iyi olacağını düşündüm. Dolabımdan çıkardığım havlularımı alıp banyoya doğru yürüdüm. Kapı pervazına geldiğimde ayaklarım ıslanmıştı. Biri mi var düşüncesiyle kapıya vurdum. "Kimse var mı?" kapı gıcırdayınca vücudum geriye ani bir adım attı. "Birazdan içeri gireceğim sakın beni suçlama!" Omuzlarımı dikleştirip kapıya doğru hızlı bir adım attığımda aniden açılan kapı üzerine kendimi ıslak bir gövdeye yapışık bulmuştum. Kendimi yaslandığım vücuttan çekerken soğuk bir nefesi ensemde hissettiğimde irkilmiştim. "Sakin ol güzelim, burdayım bir yere gitmiyorum." İşittiğim erkek sesi üzerine geri geri adım atarken ettiği ima üzerine utancımdan başımı yerden kaldıramıyordum. "Dur bir dakika. Sen Ayşe değilsin? " çenemi dikleştirip gözlerine baktığımda bakışları değişmişti. "Şey sen kusuruma bakma ben kız arkadaşım Ayşe sandım seni. Sen Ayşenin yeni oda arkadaşı olmalısın?" Bahsettiği kızın kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. "Bahsettiğiniz kız hakkında hiçbir fikrim yok. Ben yeni kayıt yaptırdım ve bu odayı bana verdiler. Yalnız burası kız yurdu diye biliyorum ben?" Kafamı en çok karıştıran konuya giriş yapmıştım nihayetinde. Kolunu kaldırıp çenesini sıvazlayıp beni süzmeye odaklandı. "Okulumuza gelmene sevindim. Ben Oğuz, sanırım evet burası kız yurdu ama okulun ve aynı zamanda yurdun müdürü annem olduğundan pek umrumda olmuyor. " kendinden emin verdiği cevabı gülümsememe sebep olmuştu. Yarı çıplak olduğunu yeni fark eder gibi elinde ki tişörtü hızla üstüne geçirip tekrar beni incelemeye başlamıştı. Biri tarafından sürekli göz tacizine uğramaktan pek haz eden biri değildim. Bakışlarımı başka bir yöne çevirip o yöne doğru ilerlemenin bu konumdan uzaklaşmak için en mantıklı hareket olduğunu düşünmüştüm. "Bu arada ismini öğrenebilir miyim?" Sorusu üzerine bakışlarımı tekrar gözlerine diktiğimde merak duygusunu sezebiliyordum. "Samira, Samira Methoğlu." Gülümseyip yatağımın ucuna ilerleyip oturmuştum. Bu saçma durum beni düşündürmüştü.

Kapı gıcırdayarak açıldığında içeriye kızıl saçlı bir kız girmişti. Bakışları beni bulduğunda şaşırmaktan çok kuşku duygusunu sezmiştim bu sefer. "Sen Samira olmalısın öyle değil mi?" Elinde tuttuğu kadifemsi renkte ki zarfı bana uzattığında bekletmeden almıştım. "Evet ben Samira. Bu zarf bana mı? " kaşlarını kaldırıp beni bir kez daha süzdüğünde rahatsız olduğumu belli etmiştim. Gülümseyip, "Müdire Zeliha bunun sana ait olduğunu söyledi. Aynı odada olduğumuzu da söyledi. Bu yüzden getirdim. Ben Ayşe bu arada. Tanıştığıma memnun oldum. Bu da benim erkek.." sözünü yeni tanıştığım ve açıkçası pek hoşlanmadığım Oğuz kesmişti. "Biz az önce tanıştık Samira ile." İsmimi bastırarak söylediğinde vücuduma nüfus eden rahatsızlığın önüne geçememiştim. Bakışları sertleşen Ayşe'ye gülümseyerek karşılık vermiştim. Benden hoşlanmadığını hissettiriyordu.

Kadifemsi zarfı büyük bir heyecanla açarken zarfın neden beyaz değil de kadifemsi bir renkte olduğunu düşünmedim değildi. Üstelik leylak kokusu geliyordu zarftan. İçinden hiçbir şey çıkmamıştı. Belki küçük bir şeydir diye çırptığımda küçük bir fotoğraf düşmüştü içinden. Sarışın küçük bir kız yanında bir adama sarılıyordu. Babası olmalıydı. Üzerinde uğur böceği desenleri olan beyaz bir elbise vardı. Fotoğrafın arkasını çevirdiğimde ise korkunun beni kaplamasına neden olan o cümle vardı.

"Seni özledim Küçük Kelebeğim. Sonunda tanıyacaksın beni. Benden kurtuluşun yok ne de olsa."

Donmuş KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin