Bölüm 2

26 1 0
                                    

Her sabahki gibi soğuk suyla uyanıyorum.Alışıktım.Annem belinde yemek önlüğü ve elinde paslı tasıyla bana bakıyor.
-Sonunda.Yatağıma tekme atıyor.Giyinde senle birşey konuşacağız
Az önce ıslanmış olan yatağımda biraz oyalanıp kalkıyorum.Dolaba tedirgince yaklaşıyorum-Lanet olsuun!
Tüm kıyafetler üstüme dökülüyor.
-Anne, sana dolaba "yerleştir"dediğimi hatırlıyorum!Ütüleyip at değil hem bu senin emeğine karşı saygısızlık! bu dediğimi bir ben duyuyorum.Annemden korkmasaydım bu sözü şuan boğazım yırtılırcasına söylerdim.Ama korkuyorum.özellike o yeşil gözlerinden çok değişik bir yeşil.Ondan dolayı aynada kendi gözlerime pek bakmam.Annem, gözlerinin rengini silaha döndürmüştü sinirlendiğinde bir baktımı insanın kanı çekilirdi.
Kıyafet yığının arasından siyah rahat pantolonumu ve yeşil rahat tişörtümü giyip odamdan çıkıyorum.Abimden önce banyoya girmeliyim .Yoksa okula yetişemem.Bozuk kilidi yinede kilitliyorum.işlerim bittikten sonra herzamanki gibi gözüm hariç yüzümü inceliyorum.hadi bak!.Aynı renk olabilir ama sen silah olarak kullanmayacaksın.! Bakıyorum.Gerçekten tıpatıp aynısıydı,aslında tüm yüzüm anneme çekmişti.Turuncu saçlarım,yeşil gözlerim,tüm burun ve göz hizasını kaplayan turuncu çilllerim.Saçımı her sabahki gibi örüp çıkıyorum.Abim kapıda bekliyor.
-Günaydın.Gülümsüyor
-Günaydın.kapının önünden çekiliyorum.
-Senle birşey konuşacağım.
-Bu sabah  herkes benle konusmak istiyor.
-Telefonunu tamire gönderdim.Ağzı samimi bir şekilde genişliyor.
-Gerçekten gerek yoktu.Drake,gerçekten.Utanıyorum. İnsanlardan birşey istemek bana saçma geliyor.Özellike istenmeden yapılması  beni deli ediyor.
Elini omzuma koyuyor.Gözlerimi mavi gözlerine dikiyorum.
-Ben senin abinim,babanım,dostunum,herşeyinim.Bırakta bu tür basit şeyleri ben düşüneyim,Hem o kadarda fakir değiliz.Bence Drake kesinlikle evlatlık,kesinlike.Ne anneme ne de bana benziyor.Zatenbabamı  en son gördüğümde 6 yaşında falandım ve oyuncaklarımla meşguldum ondan kahverengi, buz gibi gözlerinden başka birşey hatırlamıyorum.
Drake ;sütlü çikolata tenli,masmavi gözlü,saçları hep topuz,kulakları piercingden görünmeyen ,diğer abilerin aksine şeker gibi bir abiydi.Evlatlık olabilme ihtimalini sadece fiziksel özelliklerinden dolayı düşünmemiştim , karakteride bana benzemiyordu ki.Hep iyiyi savunurdu.Bu bile onu benden farklı kılıyordu.
Gülümseyip.Tuvalete giriyor.Mutfağa koşuyorum, süt ve tahılı raftan alıp kaşıklıyorum.O an annem mutgağa giriyor.Her zaman ki gibi yüzü asık.
-Ne konuşacaktık?
-Baban.Yutkunuyor.Sizinle tanışmak istiyor.Okulun biter bitmez gelip seni alacağını ve evine götürmek istediğini söyledi.Bunu o kadar rahatlıkla söylemişti ki ağzımda sütlü tahılla anneme bakakaldım.
-Ya.Bunu mızmızlanarak söylemiyorum.Tek kaşımı kaldırarak söylüyorum.
-Yani?
-Drake'e de sor ona göre, o ne derse o.Dişlerini sıkıyor mutfağın kapısını sertçe çarpıp çıkıyor.
Her zamanki gibi ağzım açık annemin ardından bakıyorum.Tahıl bitince komodinden çantamı alıp evden çıkıyorum.
Apartmanımız 27 katlıydı ve kasabamızdaki en yüksek binaydı.Yüksek olduğu gibi çok nüfüsluydu.Her tür insan bulunurdu.Ayyaş,hırsız,fakir,zengin...
Biz 7.katta oturuyorduk.En iyi manzara bu kattaydı.çöplük manzarası.
Asansörler bozuk olduğu için hızlıca merdivenlerden iniyorum.Yaklaşık 1 saatte.Zemine indiğimde bacaklarım elimde olmadan bedenimi taşıyamıyor ve yere çakılıyorum,çakılmayla burnum mermere çarpıyor ve kanıyor.
-Lanet olsun! Yerde Elime kullanılmamış bir peçete geçiyor.Burnuma tuturuyorum ve giriş kapısının yanındaki bisiklet parkında bisikletimi arıyorum.
-mavi,mavi,nerdesin! Diye mırıkdanırken arkamdan biri geliyor.Danielle Sean
Onun adını Gizemli Çocuk koymuştum.Çünkü gerçekten öyleydi.Adını müdürün dosyalarını karıştırarak zoraki öğrenmiştim.Yaklaşık her sabah bisiklet parkında karşılaşırdık.o yeşil ,yeşil diye mırıldanırdı.
Okyanus kadar derin , gizemli ,muhteşem ve masmavi gözleri vardı.Bana her sabah karşılaştığımızda en fazla 1 kere bakardı.Sanırım benim bakışlarımdan rahatsız olduğundan dolayıydı.Birde aralarında sarıların olduğu kahverengi saçları vardı,İnsanın saatlerce oynasada sıkılmayacağı.
O da aramaya koyulduktan 5 dakika sonra bisikletimi buluyorum.Ve kilidini açıp zoraki çıkarıyorum.Bisikletin üstüne atlayıp apartmandan çıkıyorum.
Yağmuru kokusu içimi ısıtıyor.Bir koku nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki?
Tekerleklere zor hükmederek ana caddeye çıkıyorum.Bir ara çocuğu ezecektim.Bana kötü kötü baktı.
En sevdiğim şeylerden biri bu küçük kasabayı seyretmekti.Dayanamıyorum ve caddenin karşısına geçip Teleskop Park'ında duruyorum.Teleskop Parkı:Kasabanın en tepesinde kurulmuştu ve adından anlaşıldığı gibi etrafında bir sürü teleskop vardı.Bisikletimi teleskopun yanına dayıyorum ve kasabayı seyre dalıyorum.

YılanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin