Gözlerimi lanet çamaşır suyu kokusuyla açıyorum.Yüzümü ekşitiyorum."Nerdeyim,ben?"
-Hastane.Biraz zorlanarak dikleşiyorum.Annem bir elinde sigarası diğer elinde çamaşır suyu bidonu ifadessizce bana bakıyor.
-Anne?
-Sonunda uyandın.Hemşireee!diye bağırıyor.
-Noldu ya? Beyaz önlükler içerisinde bir kadın koşarak odaya giriyor.Eliini tersini anlıma koyup mırıldanıyor,elime iğneyle tutturulmuş serumu kontrol ediyor,cebinden bir not defteri ve kalem çıkarıp birşeyler işaretliyor.
-Yupiii!!Mesayim bitti!! Yerinde zıplıyor ağzım açık onu izlerken yan gözle anneme bakıyorum gülmekten yere düşmüş.Bunun nesi komik?
Hemşire en son bana bakıp "Geçmiş olsun."diyor.Koridorda eski haline dönerek kayboluyor.
-Ne zamandır buradayım anne?
-2 gün.Dudağına taktırdığı yeni piercingiyle oynuyor.
-2 gündür burdamıyım! Kendi sesimden rahatsız olup kulağımı kapatıyorum.
-Bir bak dışarı istersen.
-Neden? sesim fısıltı gibi.
-Ne kadar çok konuştun ya? Git bir bak! Bağırmasından rahatsız oluyorum.Elimle kulağımı kapatırken yatakta dengemi kaybedip yere kapaklanıyorum.Elime iğneyle bağlanan serum borusu çıkıyor,havada sallanırken elimdeki kanlar beyaz mermeri kirletiyor.Anneme sinirlice bakıyorum.Gözleri kapalı sigara içiyor.Ayağa kalkmaya çalışırken yatağımın demirinden destek alıyorum,topallayarak odanın kapısından çıkıyorum.Çıplak ayağım odadaki mermerden dolayı soğuk zemine alışmışken kalabalık ve uğultulu hastane koridorlarında kimi aradığımı bilmez etrafa bakıyorum.Odanın yanındaki oturaklarda 5 kişi oturuyor.Kapının hemen yanında Tremp oturuyor.Yanındaki adamın kaslı kollarında uyuya kalmış,adamı tanımıyorum.Tüm dövmelerini gösterecek şekilde beyaz bir atlet giymiş altında ise uzun bir avcı pantolonu var ,ayaklarında ise basit bir spor ayakkabı.
Yanında kızıl saçlı ,kahve-yeşil gözlü güzel bir kız oturuyor,kızın yanında da Drake oturuyor kıza birşey anlatırken kız birden bana dönüp şaşkın şaşkın bakmış olmalı.
Drake gelip uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş gözlerle bana sımsıkı sarılıyor.
-Şu hastaneden bir çıkalım sen görürsün.Sesi samimi.Okuldan kaçmak ve dipsiz ormanda kaybolmakta ne demek!
-Özür dilerim.
-Yanımızda oturan adama ve kıza dikkatli bakmanı istiyorum.
-Tamam.Kollarını çekip kızın yanındaki yerine oturuyor.
Gözlerimi abimin dediği gibi bana ağlayacakmış gibi bakan tuhaf adama çeviriyorum.Gözleri buz gibi bir kahverengi,yaşlı olduğu yüzündeki kırışıklıklardan ve saçındaki aklaşmış saçlardan belli oluyor.Adam bana sokakta görsem tepki vermeyeceğim biri gibi geliyor.Kıza geçiyorum,bana ağzımı açsam sarılacakmış gibi bakıyor.Mini bir elbise giymiş ve çok zayıf,adamdan bir farkı yok benim için.
-Ee,Drake?
-Ne eesi?
-Biliyordum.Bu adamın sesi kalın ve üzgün.
-Siz kimsiniz acaba?
-Biraz daha bak istersen.
-Ne olacaktı Drake"aa,canım diye sarılacakmıydı?"ha! Sinirle yerinden kalkıyor.
-Otururmusun,baba.Bu kızıl kızın ince ve sakinleştirici sesi.Elleri babasını kollarında.Babası olan adam isyan etmek için ağzını açacakken kızına bakıp oturuyor.
Adama daha yakından bakıyorum.Kahve buz gibi gözler.o Adam babam, kızda Sandy olabilirmiydi?Hayır.adama babammısınız diye sorup cevabı alamayınca umutsuzluğa kapılacaktım.sadece sor.hadi avi!
Boğazımı temizliyorum.
-Baba? adamın gözlerinden bir damla yaş akıyor.
-Doğru bildin.Ayağa kalkıyor.Kafamı Sandy'ye çeviriyorum.
-Sandy.
-Evet.Kızda ağlamaya başlıyor.Babam gelip sıkıca ve ağlayarak bana sarılıyor.Gözüm hala güzeller güzeli kız kardeşimde takılı kalmış durumda.O da bana bakıyor.Babam çekilince çekingence ama anlam yüklü şekilde birbirimize sarılıyoruz.Aile kucaklaşmamız bitince gözüm en köşede bana bakan Lucas'a kayıyor.O da oradaydı.Kim bilir kaç gündür o rahatsızlık verici sandalyede beni beklemişti.Ona doğru adıma atıyorum ve sıkıca sarılıyorum.
Lucas Dahl.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılan
Science FictionHayatı okuldan kaçtığı gün başladı,hiç olmadık bir zamanda Günün Şanslısı Listes'inde kader tanrıçaları onu seçti.Şanslı olduğunun farkında olmayan Aviderro hayatına devam etti. Nasıl mı?