Ufaklık

26 0 0
                                    

Hayatım gözümde her zaman ucuzdu. Zorla dayatılmış gibi yaşıyordum günlerimi. Aceleye gelmiş gibi.
Tanrı kaderimi yazarken mutsuz gibi. Daha çok sabırsız. Hızlıca özenmeden temiz bir sayfaya karalanmış kelimeler gibi. Sonra bükülmüş atılmış ve bir köşede unutulmuş gibi. Yazılanı yaşıyordum fazlasını değil. Her şey olması gerektiği gibi miydi peki?
Kesinlikle hayır!

Memnun olmayan bakışları hala üzerimde hissediyordum. Çekin şu bakışlarınızı üzerimden diye söylenmek istesemde kelimelerin hepsini teker teker yuttum. İçime attım. Karanlık ücra köşelerde sakladım. Kimsenin ulaşamayacağı yerlerde saklıyordum duygularımı. Duygularımı ifade eden kelimelerimide.

Sıkıca gözlerimi yumdum ve buz gibi bakan gözlerimi karşımdaki kadına diktim.
Benden nefret etmediğini hissedebiliyordum. Diğer insanların aksine.
"Güzel kızım. Bende senin böyle gitmeni istemem biliyorsun ama elimden bir şey gelmiyor." dedi Zeynep Ana.
Ona öyle dememizi isterdi küçükken. Alışkanlık işte hala öyle diyordum.
Hiç bir şey demeden yerimden kalktım ve yerdeki sırt çantamı koluma taktım.
"Bu gecede burda kalabilirsin ama en kısa zamanda burayı terk etmeni istiyorum. Üç ay için sana başka yetimhane bakabilirim ancak zaten üç ay sonra yaşını doldurduğun için yetimhanelerin hiçbirine kabul edilmeyeceksin." dedi karşımdaki kilolu soğuk bakışlı adam.
"Başımın çaresine bakabilirim." dedim ve kapıya doğru ilerledim ve kapıyı çarparak odadan çıktım.
Ayaklarımı yere vura vura boş koridorda ilerledim.

Bu yetimhaneye ilk geldiğim günü bile hatırlamıyordum. Kaç yaşında gelmiştim acaba? Annem hiç bakmış mıydı bana yoksa ömrümün 18 yılını burda mı çürütmüştüm?
Hiçbir fikrim yoktu işte. Hatıralarım bomboş sayfalardan ibaretti sanki.
Geçmişimi arasıra açıp kurcalamak istesemde hep vazgeçmiştim.

Odama yetiştiğimde kapıyı yavaşça açarak odaya girdim. Kaldığım bu küçücük odayı seviyordum aslında.
Yılların eskittiği yatağıma uzandım ve bacaklarımı yataktan sarkıttım.
"Eee anlatsana af geldi mi?" dedi karşımdaki meraklı gözlerle bakan arkadaşım.
"Atıldım." dedim ve gözlerimi kaçırarak odada gezdirdim.
"Ciddi olamazsın! Ne yapacaksın peki?" diye sordu sesine yansıyan hayal kırıklığına aldırmadan.
"Bulurum birşeyler." dedim ve doğrularak yataktan kalktım.

Bavulumu çıkardım ve elbiselerimi bavula fırlatmaya başladım.

"Gece ne demek bulurum birşeyler! Eşyalarını topluyorsun ve daha ne yapacağın hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Dışarıda nasıl yaşayacaksın?" diye söylendi Buket ardı ardını kesmeyen cümlelerle.
Gözlerimi devirerek ona baktım.
"Sen burda mutlu musun? Sen burda yaşıyor musun? Hayat bundan ibaret değil ve ben dışarıdaki hayatı öğreneceğim!" diye sinirle soludum.

Hayatımın tümü bu demir ağların içerisinde geçmişti. Hiç farklı insan tanımamış ve bu demir ağların ardındaki dünya yabancı büyümüştüm.

Buket her zaman bana yakın olmaya çalışsada başaramamıştı. Soğuk bariyerler yıkılmamıştı. Kimseninde yıkmasını istemiyordum zaten. Kendimi kendime saklıyordum.
"Bana haber ver olur mu?" diye sordu onu terslememe rağmen samimi bir sesle.
Gözlerimi ona dikerek baksamda masumiyeti karşısında ezilerek pes ettim.
"Peki." dedim ve eşyalarımı bavuluma atmaya devam ettim.
Yarına kadar sürem vardı fakat burayı şu anda terk etmek istiyordum.

******

"Yavrum ben senin bir akrabanı aradım. Seni gelip alacağını söyledi. Bekle az daha olur mu?" meraklı sesi sinirimi bozsada ilgimi çeken cümleler kurmuştu.
"Benim akrabam mı var?" diye sordum. Kaşımın havada kaldığını hissettiğimde yavaşça indirdim ve yine ifadesiz yüzüme dönüş yaptım.

UfaklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin