"Diz çök!" Diye kabaca bağırdı.zırhlarının arasında sadece sesi duyulan hirwan muhafızı.
Odrin dostça bir sesle "biz valdi diyarından lord nedranis tarafından gönderildik.Geçmemize kibarca izin verin"dedi.
Ama muhafız daha da kabalaştı.
"Sen kim olduğunu zannediyorsun"dedi. öfkeli ve hırıltılı bir sesle"Burası hirwan sizin o özgürce dolaşabildiğiniz topraklar değildir burası. Yargılanmadan kayığınız bir fersah dahi gidemez."
"Çok önemli bir görev aldık" dedi.Odrin."Vaktimiz yok ve yargılanacak birşey yapmadık.Bizi sakince bırakın. Yoksa sonuçlardan ben sorumlu olmam"
Muhafız artık sinirden deliye dönmüştü.Ağır kılıcını kınından çekerek.
"Çabuk buraya gel" dedi."Yoksa seni doğramaktan beter ederim."
"Kendin istedin"dedi.Odrin
Muhafız daha anlamadan kayığın burnuna doğru hızlanıp,zıplayarak.Kıyı'da duran muhafızın kellesini vücudundan ayırdı.
"Sana olacakları söylemiştim.Biraz iyi dilden anlasaydın Ne olurdu sanki."Diye alaylı bir iç geçirdi. ve koşarak sıçrayıp kayığına geri döndü.
Zalos ise kürek çekiyordu.Ama artık daha hızlı kürek çekmesi gerekti.Çünkü kısa bir süre sonra olanlar diğer muhafızlar tarafından anlaşılıp,peşlerine düşülecekti..O yüzden odrin de zalosun arkasındaki çift küreği çekmeye başladı.Bugün on sekizinci günleriydi.
On sekiz gündür yoldaydılar.Üzerlerinde biraz yorgunluk olsa dahi azimlerinden birşey kaybetmemişlerdi.
Denizin ortalarına açıldılar.Valdiden itibaren batı yakasından güneye doğru yol almışlardı. Ama hirwan topraklarındaydılar.Öfkeli kralın toprakları.Sıkıydı ve tekin değildi.Artık bir şer güzergahı olmuştu.Eski günlerin ihtişamlı şehri bir kralın öfkesi yüzünden yitip gidiyordu.
Yavaşca yol aldılar.Zalos ve odrin kürek çekmeye birkaç saat boyunca devam etti.Ama birkaç saatin sonunda çok yorulmuşlardı.Ve kuzeyden gelen rüzgarın hiddetiyle güney'e doğru giden naif dalgalar sayesinde kürek çekmelerine gerek kalmıyordu. Bir yerden sonra ikiside kürek çekmeyi bıraktılar,zalos odrine doğru döndü.
Torniad şehrinin güneye uzanan güzel manzarası ve akşam üstü güneşi iki hüküm fedaisi'nin yüreğini umutla dolduruyordu.
Zalos çantasını açtı içerisinden birkaç erzak ve bir agü şişesi çıkardı.
Agü:ankların en eski içeceğiydi. Ankla'da ragnarim adlı gri gövdeli bir ağacın yaprakları,ve donuk sütten yapılırdı.
Çantasından İki tane tas çıkarıp.
Tas'lara buz gibi bir agü doldurdu. Erzak ve Agüler eşliğinde iki hüküm fedaisi enerjilerini topladı.
"Odrin"dedi.Zalos düşünceli bir şekilde"Bu görev diğer görevler gibi değil. Tam on sekiz gecedir yoldayız.Kayık tahta'sı üzerinde uyuyup.Kurutulmuş et ve peksimet yiyoruz.Bir fetva götürüyoruz ama diğer fetvalar gibi bir krala,elçi yada savaşcıya değil.Belkide albarkada gizemleri çözülememiş bir savaş grubunun;mystreid'lerin en bilgesine..Hiç merak etmiyor musun"
"Doğru söylüyorsun zalos"dedi.Odrin"Tam olarak bilmiyorum ama krallar konseyi toplandı.Salona girdiğimizde farkettinmi?"
"Neyi?"dedi zalos
"Tüm krallar soğuktu"dedi.Odrin"Daha doğrusu korkulu ve endişeliydiler.Çünkü iyi şeyler konuşulmadı.Agnadrum'a dair konuşuldu.Eminim"
Zalosun yorgunluktan yarısına düşen göz kapakları birden açılıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AGNADRUM:Kuzeydeki Kan
FantasyÇağlar çok çabuk geçti... Eskilerden çok çok az kişi kaldı. Bir kısmı sakallarını ağartıp,inzivaya çekildi.Bir kısmı ise bildiklerini unutup unutup tekrar hatırladı.Kim bilebilirdi ki batıyı üstüne örttüğümüz karanlığın bir gün geleceğini? Peki bunc...