ve artık bir şeyler değişiyordu...

8 0 0
                                    

Kahvesinden kocaman bir yudum aldı. Uzun zamandır ilk kez yüzünde bu kadar güzel, umut dolu bir tebessüm vardı.Günün geri kalanında arkadaşı konuşmaya da çalışsa konu ile ilgili hiç konuşmadı. Kendine sakladı onu... Umudunu, sevgisini, içindeki aşkı ve düşündüklerini. "Onunla ilgili her şey yalnızca bana kadar var." diye düşündü.Yıllardır anlatmakla ve başkasından onun hakkında yardım istemesi ona bu kez saçma geliyordu. Hissettiklerini, yaşadıklarını onun kadar kim bilebilirdi ki başka. Bu yüzden orda oturdukları süre boyunca konuyu tekrar açmadı. Gündelik şeyler hakkında konuştu sadece. Aradan birkaç saat geçtikten sonra terapist artık kalkması gerektiğini söyledi.

-"Tamam, keyfine bak ben biraz daha burada duracağım." dedi kadın.

Arkadaşı gittiğinde kaldığı yerden denizin kokusunu içine çekmeye kaldığı yerden devam etti. Papatyalarını dikkatlice çıkarıp masanın üstüne koydu. Ne kadar da güzellerdi. Sanki bütün dünyasını bu iki papatya biranda güzelleştirmişti. Yeni fikirler vardı aklında. Bu çiçekler ona ilham olmuştu, kim olduğunu ve ne yapması gerektiğini anımsatmıştı adeta. Ajandasını açtı. Tarih atıp, bir şeyler karalamaya başladı.

"Benim senden kaçmaya ihtiyacım yok. Hiçbir zaman olmadı ve olmayacak. Tüm güzel anılarım, varlığım seninle oldu. Ben her zaman senin küçük sincabın olarak kalacağım. Güçlü olacağım, çünkü ben sana inanıyorum. Gitmenin kendince sebepleri var olduğuna eminim. Döneceğine de inanıyorum. Tam 4 yıl oldu. Sabırla seni beklemekten hiç usanmadım. Her zaman anlaşılması zor bir adam olmuştun. Kendince –çoğu zaman hiç anlaşılmayan- sebeplerin vardı senin. İnsanlar bazen deli gözüyle bakarlardı sana. Tamam kabul, biraz deliydin. Ama kocaman yüreği olan, tertemiz bir deli. Deliydin çünkü diğer insanlar gibi kim ne der düşünmezdin. Bu yüzden farklıydın onlardan, deliydin. Onları yanından uzaklaştırmak için neler neler anlatırdın. Ama ilk gördüğümde farklı olduğunu anlamıştım senin. Hoş, daha görmeden seziyordum ya bunu. Belki bende biraz deliydim. Bu yüzden değneklerimizi saklayıp, birbirimize yar olduk belki. Dondurucu bir cehennem ateşiydi adeta düşüncelerin, hayatın. Seni bazı kararlara iten belirsizlikler vardı. Ben seni anlıyorum, inan bana. Döneceğini de biliyorum. Sen benim canımdan cansın. İnsan kendi canından şüphe eder mi hiç ?"

Usulca kapattı ajandasınız kapağını. Belki de yazmak onun olanın onda kalmasını sağlayacaktı. Tıpkı adamın dediği gibi: "Bizim olan, özel olan her zaman bize kalsın." Bunları düşünürken belli belirsiz dudaklarından dökülen kelimelerle yeni bir başlangıç yapıyordu hayatına...

-" Sana söz veriyorum adam. Bizim olan bize kalacak."

BAŞIBOŞ SAATLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin