4. Bölüm •Yaşayan Zombiler

15.2K 1K 149
                                    

Cenk'in sözlerinden sonra ağzıma götürmekte olduğum kaşığım havada kaldı. Şaşkın bir biçimde Cenk'e bakıyordum, ciddi olabilir miydi?

Benim bu şaşkın halim masadakilerin daha da fazla gülmesine neden oldu. Kısa bir süre sonra herkes sessizleşip yemeklerini yemeye geri döndü. Bende onlar gibi sadece yemeğime odaklanmaya çalışsam da bunu yapamıyordum.

Etraf çok sessizdi. Yetmiş kişinin bir aradayken olmaması gereken kadar sessiz. Bizim oturduğumuz masa buradaki açık ara farkla en çok konuşan masaydı. Yemeğimi yarıda bırakarak etrafı daha büyük bir dikkatle incelemeye başladım.

Çoğu kişi sadece yemeğine odaklanmış, ifadesiz bir yüzle yemeklerini yiyorlardı. Tamam içinde bulunduğumuz dünya çok iyi bir durumda olmayabilirdi ancak yine de hayattaydık ve bir amaç uğruna savaşıyorduk.

İnsanların eğlenecek çok bir şeyleri olmasa da en azından sohbet edebilirlerdi. Oysa buradakiler çok kısa birkaç cümle hariç birbirleriyle konuşmuyorlardı. Yalnızca bizim masamızda sohbet edenler vardı. İnsanların ifadesiz yüzlerine bakarken neden sohbet etmediklerini anladım.

Bu insanların konuşabilecekleri hiçbir şeyleri yoktu. Buradakilerin çoğu çok uzun zamandır burada yaşıyorlardı. Zombiler artık konuşmak istedikleri bir konu olmaktan çok uzaktı. Ve eğer ZIKKIM'da çalışmıyorsanız ya da interneti yeniden kurmadıysanız ya da virüsü etkisiz hale getirmenin yollarını araştırmıyorsanız konuşacak fazla bir konunuz olmuyordu.

Buradaki insanların bir çoğu yaklaşık iki yıldır her gün aynı şeyi yapıyorlardı. Çoğu kişinin ailesinden yaşayan kişi kalmamıştı. Arkadaşlıklar zorunluluktan kuruluyordu.

İzleyip hakkında dedikodu edebilecekleri dizileri yoktu. Ya da tuttukları takım adına kavga edebilecek taraftarlar yoktu. Küçük yaşta olanların girecekleri sınavları, büyük yaşta olanların kazanacak paraları yoktu. Virüs, insanlıktan sahip olduğu her şeyi almıştı.

Buradaki çoğu insan hayatta kalmak için buradaydı ancak ne için hayatta kaldıklarını bilmiyorlardı. Sadece bir gün daha görmek için yaşıyorlardı.

Peki ya biz ne uğruna insanları kurtarıyorduk? Onları yaşayan birer zombi yapmak için mi?

Ben iki buçuk yıldır neden hayatta kalmak için savaş veriyordum? Ölmekten korktuğum için mi? Ya da insanlığın kurtulacağına dair taşıdığım gizli umut yüzünden mi? İşte şimdi buradaydım. Uzun zamandır gördüğüm en büyük insan kalabalığı içinde. Ama neden umudum benden hiç olmadığı kadar uzaktı? Bu insanlar yaşamıyordu ki... Yenilerini kurtarmak ne işe yarayacaktı?

Daha fazla yemek yiyeceğimi anlayarak oturduğum yerden kalktım. Masada ki herkes bana dönmüştü.

"Bu gün benim için fazla yoğundu. Biraz dinlenmeliyim." dedim.

"Yatakhaneler henüz korunmuyor." dedi Arhan ifadesiz bir ses tonuyla. Omuz silkerek

"Kendimi koruyabilirim." dedim. Arhan bir kelime daha söylemeden ilgisiz bir biçimde yemeğine döndü.

Bende kafenin çıkışına yönelip yurda doğru yürümeye başladım. Daha kestirme bir yol olduğu için ağaçların arasında yürürken ürpermedim bile.

Aklım o kadar çok doluydu, kalbim öylesine sıkışmıştı ki, şu an karşıma bir zombi çıksa onu öldürür müyüm yoksa beni öldürmesine izin mi veririm bundan bile emin değildim.

Bileğimde hissettiğim elle ufak bir çığlık attım ve yayımı almak için omzuma uzandım. Ama yayım orada değildi. Yemeğe gelirken yurtta bırakmıştım.

Unutulmuş: TürkiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin