33. Bölüm •Parodi

6.3K 465 499
                                    

BİLGİLENDİRME: UNUTULMUŞ TÜRKİYE KİTAP OLDUĞU İÇİN BU BÖLÜM HARİÇ TÜM BÖLÜMLER KALDIRILMIŞTIR. BU BÖLÜM KİTAPTA YER ALMAYAN BİR PARODİ BÖLÜMÜ OLDUĞU İÇİN BIRAKILMIŞTIR. 

BİLMEYENLER İÇİN PARODİ BÖLÜMLERİNDE, KARAKTERLER AYNI KALIR ANCAK OLAYLAR VE ZAMAN ZAMAN MEKAN GERÇEKLİĞE AYKIRI, KOMEDİ UNSURU OLACAK BİÇİMDE ÇARPITILIR. YANİ BU BÖLÜMÜN NORMAL KURGUYLA BİR BAĞLANTISI YOKTUR.


YAZARDAN NOT: Çok sevgili canımlar bu aralar bir buhran dönemine girdiğim doğrudur. Hem sınav yaklaştığı için stres, hem aile baskısı, hem de yeni bölüm yetiştirme derdiydi derken ilham perileri bana totolarını dönüp gittiler.

Normalde bu bölümü yazmaya çok hevesliydim ancak bir anım diğer anımı tutmamaya başladığından içime pek sinmeyen bir bölüm ortaya çıktı, kusuruma bakmayın. Normale göre baya kısa bir bölümde oldu, onun içinde özür dilerim.

Bu arada parodi bölüm yazma fikri için Uğur'a, bu bölümle ilgili başka bir fikir verdiği için de Ege'ye sonsuz teşekkürler. Ayrıca DENA'nın açılımı için kafa patlatanlara da (ki o kişi de büyük ölçüde Ege ^•^) teşekkür ediyorum.

Satır içi yorumlarınızı eksik etmeyin, sonraki bölümde görüşürüz ^•^

Gözlerimi açtığımda kendimi ormanda değil de hiç tanımadığım bir yerde bulunca bir an şaşırsam da sonradan son zamanlarda hep farklı yerlerde uyuduğumu hatırlayınca rahatlayarak tuttuğum nefesimi bıraktım.

Gecenin bir yarısı olmasına rağmen dışarıdan gelen möleme seslerini duyabiliyordum. Danaların, kesilip yenildiği günler çok geride kalmıştı. Yıllardır insanlardan korkan, insanların sofralarında yerlerini alan danalar artık her öğün insan yemekten hoşlanıyorlardı.

Bulunduğum binaya giderek yaklaşan dana seslerini duyduğumda burada kalmanın artık güvenli olmadığını fark ettim. Daha önce merdiven çıkan bir dana görmüş müydünüz? Eğer cevabınız hayırsa ne kadar korkunç göründüklerini tahmin bile edemezsiniz.

Yanımdan ayırmadığım, çoğu zaman hayatta kalmamı sağlayan, bir torba samanımı ve yeni ok takımımı alarak yıkıldı yıkılacak gibi duran binadan çıktım.

Henüz etrafta dana görmememe rağmen koşmaya başladım. Daha önce ki hayatımda bir danadan fizyolojik olarak geri olabileceğim hiç aklıma gelmezdi. Ancak kaderin cilvesi olarak son zamanlarda kendimi danalardan oldukça geri hissediyordum. Her şeyden öte onların dört bacakları vardı. Benden iki kat hızlı, iki kat vahşiydiler.

Sırtımdaki ok çantamdan bir ok, yine sırtıma attığım çuvalımı delince şansıma lanet ederek dökülen samanları tutmaya çalıştım.

Danalar, her ne kadar en çok insan etini tercih etseler de yüzyılların alışkanlığı olan ot ve samandan da vazgeçemiyorlardı. Kritik durumlarda önlerine saman atıp kaçmak her zaman işe yarardı.

Duyduğum at arabası sesi ile heyecanla etrafıma baktım. İki insan, bir at arabasına binmiş benim olduğum tarafa doğru geliyorlardı. En yakın arkadaşım Hilal, bir dananın ağzının içerisinde kaybolduktan sonra hiç insan görmemiştim.

Çılgın gibi boşta kalan elimi sallayarak kendimi fark ettirmeye çalıştım. İnsanlar, giderek bana yaklaşıyorlardı. Sonunda aramızda yaklaşık bir metre kala durdular.

"İşe yarar gibi duruyor." dedi biri diğerine.

"Hey sen, elindeki okları kullanmayı biliyor musun?" dedi atları yöneten yeşil gözlü oğlan.

Unutulmuş: TürkiyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin